Her yeni yıla yaklaşırken sık sık aşina olduğumuz bir durumdur; “Bitsin bu kötü yıl, yeni yılda her şey çok daha iyi olsun” dilekleri. Severiz umut etmeyi, her şeyin en iyisini beklemeyi, evrene mesajlar gönderip yan gelip yatmayı ve mesajların neticesini beklemeyi. “Hep bana Rabbena” deriz ama pek bir şey yapmak da istemeyiz. Mal canın yongası, umut fakirin ekmeği hesabı o yılı da kapatıp, yeni yıla yeni mesajları “Evrene” göndermek için gün saymaya başlarız Ekim, Kasım gibi. Her yıl kötü geçer, her yeni yıl geçmiş yıldan da kötü geçer. Evren öyle çok umursamaz bizim dileklerimizi çünkü biz de aslında evreni çok umursamayız. Biz evrene topu atarız, evren ise dönmeye devam eder mesaj falan almadan sağdan soldan.
Herkes yeni yıldan bir şeyler ister ama çok azımız bir şeyler vermek ister yeni yıla. Nalıncı keseri yerine testereyi ele alabilmektir zor olan. Çünkü nalıncı keseri hep bize doğru keser oysa testere bir sana, bir bana der keserken.
Mesela para ister. İstediği paralar gelirse bir şekilde neler yapacağını planlar. Arabayı değiştirecektir, evi değiştirecektir, çocuğun okulunu değiştirecektir, üstüne de şöyle güzel bir tatile çıkacaktır hiç parayı düşünmeden. O hiç düşünmeyeceği parayı daha yıl bitmeden düşünmeye başlayıp, yeni yılın son aylarına kadar düşünecektir de hali hazırda var olan parasıyla birilerine dokunmayı hiç ama hiç düşünmeyecektir. Para gelirse ama oraya bağış, buraya ikram, yoksullara aş, öğrencilere destek falan kesin yapacaktır. Niyet güzeldir de eylem noksandır, ama olsun o kadar kusur zaten herkeste olur.
Mesela mutluluk ve huzur ister. Yıllardır eksik kalan mutluluğu ve huzuru yeni yılın kendisine getirmesini bekler. Kaderin kendisine çizdiği mutsuzluğun sınırlarını kırıp o hep özlenen mutluluğa kavuşmayı hayal eder ama kimseye mutluluk ve huzur vermeyi aklına getirmez. Onu eleştirir, bunu yargılar, onu kınar, sağı solu eleştirir ama “Ne ekersen onu biçersin” diye hiç düşünmez.
Mesela hayal kırıklıklarını geride bırakmak ister. Ama gelecek yıl için kurdukları ulaşılması güç hayaller olduğundan daha baştan rotasını öyle bir çizer ki hayal kırıklıklarına yelken açar. Hedefsizlik içerisinde rüzgarın tam yelkenleri fora etmesini bekler ama nereye gideceğini bilmez; oysa nereye gideceğini bilmiyorsa insan, hangi yoldan gideceği de, nasıl gideceği de pek fark etmez. Çünkü gideceği yer, bir sonraki yıldan önce oturup “Bitsin bu kötü yıl, yeni yılda her şey çok daha iyi olsun”diyeceği sandalyesidir, koltuğudur veya sosyal medyadaki paylaşımlarıdır.
Velhasıl sadede gelirsek; eğitimlerimde de bahsettiğim söylemlerden biridir aslında konunun özü. 2020’den veya 2030’dan veya komşumuzdan veya tanımadığımız birinden bir şey istemeden önce verebilmeyi öğrenmektir mesele. Önce verebilmeyi başardığımızda belki de hak edeceğiz istediklerimizi. Mutluluksa istediğimiz önce mutlu etmeyi öğreneceğiz çevremizdekileri ve hatta tanımadıklarımızı. Para ise istediğimiz önce hak yememeyi, emeğin hakkını vermeyi öğreneceğiz dostlarımıza, ticaret yaptığımız kişilere ve çalışanlarımıza karşı. Para kazandıracağız ki paran kazanmaya yüzümüz olabilsin. Huzursa istediğimiz o zaman huzur bulacak yanımıza gelenler. Hayal kırıklıklarını geride bırakmaksa; önce başkalarının hayallerini gerçekleştirmek için el vermeyi öğreneceğiz sonrasında kendimize hayaller değil ulaşılması mümkün hedefler koyarak ilerleyeceğiz nereye ve nasıl gideceğimizi planlayarak.
2020’den ne istediğimizin bir önemi yok, önemli olan 2020’ye ne verebileceğimiz aslında. Çünkü ne verirsek onu geri alacağız bu yıldan ve bundan sonraki yıllardan.
O zaman 2020’ye vermeye hazır olduklarınızı şöyle bir düşünün ve sonrasında çekinmeden vermeye başlayın. Kendi hayatınızda bir değil, birçok fark yaratın ama bu farkı başkalarının hayatlarında yaratarak başlayın.
2020’nin sevgiyle, mutlulukla ve güzelliklerle geçsin…
YAZARLAR
Yayınlanma: 10 Ocak 2020 - 14:56
2020'ye Ne Vereceksiniz?
Her yeni yıla yaklaşırken sık sık aşina olduğumuz bir durumdur; “Bitsin bu kötü yıl, yeni yılda her şey çok daha iyi olsun” dilekleri
YAZARLAR
10 Ocak 2020 - 14:56
EDİTÖR
İlginizi Çekebilir