Mutluay, Su Verimliliği Seferberliği’ni değerlendirdi
[spot]Ülke genelinde, Tarım ve Orman Bakanlığı’nın koordinasyonuyla ‘Su Verimliliği Seferberliği’ başladı. Mevsimsel olarak içme ve kullanma suyunda kuraklık riskiyle karşı karşıya kalan Çanakkale’de, belediye tarafından sıkça tasarruf uyarılarında bulunuluyor. Suyu verimli kullanmak ve korumak için başlatılan ‘Su Verimliliği Seferberliği’ne ilişkin değerlendirmeler yapan Çanakkale Belediye Başkan Yardımcısı İrfan Mutluay; suyun öneminin altının çizilmesini çok önemli bulduğunu ifade ederek, “Dünya, 2050 yılında gıda ve su krizi ile karşı karşıya kalacak. Su kaynakları azalıyor, gıda krizine doğru sürükleniyor dünya” dedi.[/spot]
Tarım ve Orman Bakanlığı’nın koordinasyonuyla başlayan ‘Su Verimliliği Seferberliği’, 31 Ocak Salı günü Beştepe Millet Kongre ve Kültür Merkezi'nde tanıtılarak, ,’Suda Sıfır Kayıp’ temasıyla başladı. Su Verimliliği Seferberliği; İklim değişikliğine bağlı su stresi yaşayan ülkemizde ev, iş yeri ve sanayide su kayıplarının önlenmesi, yasal altyapının oluşturulması, tarımda modern sulama yöntemlerinin kullanılması ve halkın bilincinin artırılmasını hedefliyor.
2020 yılında yağış azlığı nedeniyle kuraklık tehlikesi ile karşı karşıya kalan 54 milyon 115 bin metreküp su kapasitesine sahip olan Atikhisar Barajı'nda su miktarı, 12 milyon metreküpe kadar düşmüştü. O dönemde yaklaşık 9 aylık suyu kalan Çanakkale’nin tek içme suyu kaynağını korumak için Belediye Encümen kararı ile su kullanımına ciddi kısıtlamalar getirilmişti.
Çanakkale Belediye Başkan Yardımcısı İrfan Mutluay, ülke genelinde başlayan ‘Su Verimliliği Seferberliği’ni değerlendirerek, belediye olarak sürekli uyarılarda bulunduklarını hatırlattı. Mutluay, “Su verimliliği; yaşam standardını, üretim miktarını ve kalitesini düşürmeden daha az suyla bir işi yapabilmek. Bununla ilgili Türkiye Cumhuriyeti Tarım ve Orman Bakanlığı bir dizi önlemler aldı ve ‘Su Verimliliği Seferberliği’ başladı. Biz Çanakkale Belediyesi olarak da özellikle 2020 yılı ve öncesinden de başlamak suretiyle, iklim krizine, kuraklığa dikkat çekerek bu konuda, gerek halka gerekse üreticiye bu bilinci oluşturmak amacıyla bir dizi önlemler aldık ve duyurular yapıyoruz. Bilinç uyandırmak istiyoruz. Türkiye ve dünya, iklim krizini ve dolayısıyla kuraklığı daha ciddi yaşamaya ve tartışmaya başladı. Bu noktada da birtakım önlemler almaya başladı. Gerek Paris İklim Anlaşması ve sonrasında yapılan zirvelerle bu konuya dikkat çekmek, fosil yakıtların kullanımını giderek azaltmak ve dolayısıyla iklim krizine bağlı sıcaklık artışını 1,5 santigrat derecede durdurmak için önlemler alınıyor. Biz de bunun bir parçasıyız, dolayısıyla dünyadaki suyun yüzde 70’i tarımsal üretimde kullanılıyor. Yüzde 17-18’i sanayide, yüzde 11-12’si de evsel ihtiyaçlarda kullanılıyor. Dolayısıyla yapılacak işlemlerden biri tarımda kullanılacak olan suda bir verimlilik sağlamak. Biz bunu sulama randımanı olarak adlandırıyoruz. Daha randımanlı sulama şebekelerinin, sistemlerinin yaygınlaşması gerekiyor. Nedir bunlar? Basınçlı sulama sistemleri. Damlama ve yağmurlama sulama sistemlerinin tercih edilmesi gerekiyor. Yine gölet, baraj ve diğer sulama tesislerinin, sulama şebekelerinin kapalıya dönüştürülmesi gerekiyor. Burada bir sızma, buharlaşma ve iletim kayıplarını, tahliyeden oluşacak kayıpları ortadan kaldırarak, kapalı sisteme dönüştürülmesi halinde ciddi bir sur tasarrufu sağlanacaktır.
Madencilik ve santraller
Bölgemiz açısından bir değerlendirme yapacak olursak, su havzalarının korunması gerekiyor. Çanakkale’nin yüz ölçümünün yarıdan fazlası ormanlarla kaplı. Ormanların önemli bölümü de su havzalarında. Dolayısıyla ormanlarla yağış ve iklim arasında çok ciddi bir ilişki var. Toprak ve su rejimi arasından büyük bir önemi var ama gördüğümüz kadarıyla ormansızlaşma yaşıyoruz. Özellikle bölgemizde Kazdağları ve Biga Yarımadası’nda, metalik madencilik faaliyetleri, termik santraller ve son dönemde RES’lerle birlikte kafanızı kaldırıp tepelere, dağlara baktığınızda kesilmeyen hiçbir yeri göremiyorsunuz. Bunun da yağış rejimi üzerinde büyük bir etkisi var. Su havzalarında ve depolama tesislerinde var olan suyun azalmasında etkisi var” dedi. Atikhisar Barajı hala yüzde 50’den az
Atikhisar Barajı’ndaki güncel durum hakkında bilgi veren Mutluay, “Hafif bir artış var. Geçen hafta 23 milyon metre kip suyumuz vardır ve yüzde 42,5 doluluğumuz vardı. Şu anki değerlerimiz 23,7 milyon metreküp yani 700 bin metreküplük bir artış var. Doluluğumuz da yüzde 44’e çıktı. Zaten bu beklenen bir şey. Barajlar, göletler bu türde depolama tesisleri, yazın boşalır. Sonbahar-kış ve ilkbahar yağışları ile birlikte dolmaya başlar. Buradaki sorun, özellikle sonbaharın ve özellikle kışın ilk aylarının kurak geçmesi. Beklenen yağışların düşmemesi. Ama yeni yağışların olduğu bir döneme girdiğimizde dair meteorolojik veriler var. Umutla bekliyoruz. Suyun öneminin altının çizilmesi çok değerli
Su Verimliliği Seferberliği, ülke genelinde yapılan bir seferberlik. Biz Çanakkale Belediyesi olarak daha önce başlattık aslında. Bakanlık, bizi biraz daha geriden takip ediyor. Ancak önemli buluyorum. Bu noktada suyun öneminin altını çizmeleri gerçekten tarım, sanayi ve evsel ihtiyaçlar açısından çok önemli. İşin ciddiyetinin farkına vardıklarını umuyorum. Ama buna bağlı olarak merkezi hükümetin alacağı kararlarda da her aşamada suyu, toprağı ve tarımı dikkate almasını umuyorum. En çok ve en azları yaşıyoruz
Yer küremiz ısınıyor ve buna bağlı olarak da daha sıcak bir iklim ile karşı karşıyayız. Buna bağlı olarak yağışların –özellikle de kar- azaldığını görmekteyiz. Yağışın miktarı kadar bir de dağılımı önemlidir. Bizim şu an yaşadığımı bölge özelinde, en az veya en çokları yaşamaya başladık. İki ayda düşmesi gereken yağış miktarı, 24 ya da 48 saatte düşüyor. Bu da ciddi bir sorun. Sel ve taşkın felaketlerine, can ve mal kayıplarına sebep olan bir sürü olaya yol açıyor. Yani miktar kadar yağış rejiminde de bir düzensizlik yaşamaya başladık. Bu da en az miktar kadar önemli. Gıda ve su krizine doğru sürükleniyoruz
Katıldığım her toplantıda şunu dile getiriyorum, bizler bilimsel düşünen, aklın ve bilimin yol göstericiliğinde yaşamayı isteyen ve düşünce sistematiğini buna göre geliştiren insanlarız. 2050 yılında bilim, eğer dünya nüfusunun –herhangi bir savaş ya da salgın hastalık olmaması durumunda- 10 milyarın üzerinde olacağını, dolayısıyla gıda miktarının da yüzde 50 daha fazla olacağını ve aynı şekilde su ihtiyacının da yüzde 50 daha fazla olacağını söylüyor. Su kaynakları azalıyor, gıda krizine doğru sürükleniyor dünya. Gıda krizine ulaşamayan milyarlarca insan var. Bu arada gıdayı stoklayan gelişmiş kapitalist ülkeler de var. Dünya, 2050 yılında gıda ve su krizi ile karşı karşıya kalacak. 2050 yılı uzak bir tarih değil. Benim küçük oğlum 2050 yılında benden genç olacak. Bırakın torunları, benim oğlum gıda ve su krizini yaşayabilir. Ülkeyi, dünyayı ve yereli yönetenler; bunu dikkate almak zorunda. Canınızdan fazla değer verdiğiniz insanlar, gıda ve su sorunuyla karşı karşıya kalabilir. Bu yüzden su ve gıda tasarrufu önemlidir” ifadelerini kullandı.
Bölgemiz açısından bir değerlendirme yapacak olursak, su havzalarının korunması gerekiyor. Çanakkale’nin yüz ölçümünün yarıdan fazlası ormanlarla kaplı. Ormanların önemli bölümü de su havzalarında. Dolayısıyla ormanlarla yağış ve iklim arasında çok ciddi bir ilişki var. Toprak ve su rejimi arasından büyük bir önemi var ama gördüğümüz kadarıyla ormansızlaşma yaşıyoruz. Özellikle bölgemizde Kazdağları ve Biga Yarımadası’nda, metalik madencilik faaliyetleri, termik santraller ve son dönemde RES’lerle birlikte kafanızı kaldırıp tepelere, dağlara baktığınızda kesilmeyen hiçbir yeri göremiyorsunuz. Bunun da yağış rejimi üzerinde büyük bir etkisi var. Su havzalarında ve depolama tesislerinde var olan suyun azalmasında etkisi var” dedi. Atikhisar Barajı hala yüzde 50’den az
Atikhisar Barajı’ndaki güncel durum hakkında bilgi veren Mutluay, “Hafif bir artış var. Geçen hafta 23 milyon metre kip suyumuz vardır ve yüzde 42,5 doluluğumuz vardı. Şu anki değerlerimiz 23,7 milyon metreküp yani 700 bin metreküplük bir artış var. Doluluğumuz da yüzde 44’e çıktı. Zaten bu beklenen bir şey. Barajlar, göletler bu türde depolama tesisleri, yazın boşalır. Sonbahar-kış ve ilkbahar yağışları ile birlikte dolmaya başlar. Buradaki sorun, özellikle sonbaharın ve özellikle kışın ilk aylarının kurak geçmesi. Beklenen yağışların düşmemesi. Ama yeni yağışların olduğu bir döneme girdiğimizde dair meteorolojik veriler var. Umutla bekliyoruz. Suyun öneminin altının çizilmesi çok değerli
Su Verimliliği Seferberliği, ülke genelinde yapılan bir seferberlik. Biz Çanakkale Belediyesi olarak daha önce başlattık aslında. Bakanlık, bizi biraz daha geriden takip ediyor. Ancak önemli buluyorum. Bu noktada suyun öneminin altını çizmeleri gerçekten tarım, sanayi ve evsel ihtiyaçlar açısından çok önemli. İşin ciddiyetinin farkına vardıklarını umuyorum. Ama buna bağlı olarak merkezi hükümetin alacağı kararlarda da her aşamada suyu, toprağı ve tarımı dikkate almasını umuyorum. En çok ve en azları yaşıyoruz
Yer küremiz ısınıyor ve buna bağlı olarak da daha sıcak bir iklim ile karşı karşıyayız. Buna bağlı olarak yağışların –özellikle de kar- azaldığını görmekteyiz. Yağışın miktarı kadar bir de dağılımı önemlidir. Bizim şu an yaşadığımı bölge özelinde, en az veya en çokları yaşamaya başladık. İki ayda düşmesi gereken yağış miktarı, 24 ya da 48 saatte düşüyor. Bu da ciddi bir sorun. Sel ve taşkın felaketlerine, can ve mal kayıplarına sebep olan bir sürü olaya yol açıyor. Yani miktar kadar yağış rejiminde de bir düzensizlik yaşamaya başladık. Bu da en az miktar kadar önemli. Gıda ve su krizine doğru sürükleniyoruz
Katıldığım her toplantıda şunu dile getiriyorum, bizler bilimsel düşünen, aklın ve bilimin yol göstericiliğinde yaşamayı isteyen ve düşünce sistematiğini buna göre geliştiren insanlarız. 2050 yılında bilim, eğer dünya nüfusunun –herhangi bir savaş ya da salgın hastalık olmaması durumunda- 10 milyarın üzerinde olacağını, dolayısıyla gıda miktarının da yüzde 50 daha fazla olacağını ve aynı şekilde su ihtiyacının da yüzde 50 daha fazla olacağını söylüyor. Su kaynakları azalıyor, gıda krizine doğru sürükleniyor dünya. Gıda krizine ulaşamayan milyarlarca insan var. Bu arada gıdayı stoklayan gelişmiş kapitalist ülkeler de var. Dünya, 2050 yılında gıda ve su krizi ile karşı karşıya kalacak. 2050 yılı uzak bir tarih değil. Benim küçük oğlum 2050 yılında benden genç olacak. Bırakın torunları, benim oğlum gıda ve su krizini yaşayabilir. Ülkeyi, dünyayı ve yereli yönetenler; bunu dikkate almak zorunda. Canınızdan fazla değer verdiğiniz insanlar, gıda ve su sorunuyla karşı karşıya kalabilir. Bu yüzden su ve gıda tasarrufu önemlidir” ifadelerini kullandı.