Şöyle bir tarih sayfalarında biraz gezinelim mi? Tabi kaynak göstererek... Tarihçi, yazar Ümit Doğan' ın sosyal medyada yazısına denk geldim. Bir kısmını sizlerle paylaşmak isterim.
"Osmanlı Devleti' nde elbette sosyal medya yoktu ama basın vardı. Olup biteni insanlar gazete ve mecmualardan öğreniyordu. Abdülhamid döneminde basında uygulanan sansür halkın doğru haber almasını engellemişti.
Basın sansürü Meşrutiyet' in ilan edilmesiyle birlikte kaldırıldı. Sansürün kalktığı 24 Temmuz 1908 günü basın bayramı ilan edildi. Abdülhamid sansüründen kurtulmanın bayramıdır bu. Her yıl basın bayramı ve gazeteciler günü kutlanıyor ama neyi kutladığımızı bilmeden kutluyoruz.
Osmanlı Devleti' nde basın üzerindeki baskı ve sansür Abdülhamid Döneminden önce başlamış; devlet, tebaası ve HÜKÛMET ERBABI ALEYHİNDE gazete, kitap ve zararlı evrak basmaya cezai işlem uygulandı.
Basında sansür Abdülhamid döneminde artarak devam etti. Siyasi olmayan sözcüklere bile anlam yüklenerek, bunların ne şekilde olursa olsun kullanılması, suikast, ihtilal vb. iktidar karşıtı olaylara ilişkin yayın yapılması yasaklanmış, dizgi yanlışı yüzünden gazeteler kapatıldı.
Buraya kadar anlatmaya çalıştığım baskı ve sansür II. Meşrutiyet' in ilan edilmesiyle son buldu. Bu yüzden Meşrutiyet' e "Hürriyet" deniyordu. Hürriyetin ilanıyla sansürün kaldırıldığı 24 Temmuz 1908 günü "Gazeteciler ve Basın Bayramı" ilan edildi. Neyi kutladığımızı bilelim.
24 Temmuz' da Abdülhamit' in baskıcı rejiminin yerini Meşrutiyete bırakmasıyla cesaretlenen gazeteciler Sirkeci Garı' nın karşısında toplanarak, sansür memurlarını gazetelere sokmama kararı aldılar. Sabaha kadar gazetelerde görev başında beklediler.
25 Temmuz sabahı gazeteler uzun yıllardan sonra ilk kez sansürsüz olarak çıktı. Basındaki özgürleşmeyle birlikte İstanbul' da ilk iki ay içerisinde iki yüz kadar yeni gazete yayın hayatına başlarken, 24 Temmuz günü cumhuriyetin ilanından sonra Basın Bayramı olarak kabul edildi. "
Alıntıda da bahsedildiği gibi neyi kutladığımızı bilelim. Kutlama denen şeyler tarihte yaşanan olayların toplum tarafından anılması anlamına gelmiyor mu? Tarih belli aralıklarla kendini tekrar ediyor. Değişmeyecek dünya sorunları girdabında canımızla boğuşuyoruz. Ne için? Savaşıp, kan döküp, gencecik insanların geleceğini etkilemek için mi? Sürekli etrafımızdaki düşmanlar söz konusu ve hep bir savaş halindeyiz. Acaba biz neye, ne kadar düşmanız?
Günden güne değinilemeyecek konuların ve kalemin ucuna geldikçe yazılacak sözcüklerin, ne türden olursa olsun olup bitenlere işaret edebilecek sözlerin sayısı art arda öyle bir toplama çıktı ki, basın alanı artık içinde dolaşılamayacak kadar daraldı, kullanılabilecek sözcüklerin dili küçüldü.
İyi haftalar.
YAZARLAR
Yayınlanma: 10 Ekim 2022 - 09:46
42. Bilinmeyen
Şöyle bir tarih sayfalarında biraz gezinelim mi? Tabi kaynak göstererek
YAZARLAR
10 Ekim 2022 - 09:46
EDİTÖR
İlginizi Çekebilir