Ama biz bu süreçte çok iyi yönetildik

Merhaba sevgili okurlar, nasılsınız? Bu yazımda sizleri hatırlamak istemediğimiz, iki-üç sene kadar öncesine davet ediyorum benimle gelir misiniz?
“Veba mikrobu, hazırlıksız yakaladığı toplumların çatlaklarına yerleşir, bu vebaya karşı koymanın bilinen tek yolu, ahlaklı olmaktır.” Bir romanın son sayfaları.
***Alıntı: Youtube 140 Journos’un Veba isimli videosu.
Çin yılı ve vebanın ülkemize girişi
Kültür ve turizm bakanlığı 2019 yılını ilginç bir şekilde Çin yılı ilan ettikten sonra ülkeye müthiş bir Çinli turist akını başlıyor. Ülkeyi gezmeye genellikle, turistik bölgeler olan Kapadokya’dan başlayıp oradan Pamukkale ve Ege derken İstanbul’a kadar ulaşıyorlar. Ülkemize gelen Çinli turistler arasında rahatsız olanlar, gribal semptomlar gösteren kişiler sağlık merkezleri ve hastanelere başvuruyorlar. Hastalarda görülen belirtiler sonrasında bütün dünyanın canını yakacak Covid-19'un belirtileridir. Yani bu insanlar virüsü bulaştıra bulaştıra ülkenin dört bir yanını geziyorlar.
O dönemde zatürre vakalarında o kadar çok artış oluyor ki, normalin üstünde nefes darlığı şikayetleri ve grip bulgularıyla karşılaşılıyor.
Türk’e bir şey olmaz biz kelle-paça içiyoruz!
Türkiye’de virüsle ilgili kamuoyuna yapılan ilk açıklama 22 Ocak tarihinde Anadolu Ajansı’nın Editör Masası programında Sağlık bakanı tarafından yapılıyor ve o dönem öyle bir dönem ki gerek bakanlık gerek Türk kamuoyu bize bir şey olmaz havasında son derece duyarsız bir tavırdalar.
Virüsle ilgili Cumhurbaşkanı’nın da açıklaması aynı minvalde ve naklen iletiyorum:
“Elbette bu süreçte adeta, virüs ülkemize gelmekte niye geç kaldı diye dizlerini dövenler, yalan haberlerle milletimizin moralini bozmaya, kaos çıkarmaya çalışanlar da çıktı.” Konuşmanın devamını dinlemedim fakat onlara fırsat vermeyeceğiz diye devam ettiğine adım gibi eminim...
Cahildik, bir çift kan oturmuş göze kandık!
Çin hükümeti ocak ayında bir salgın başladığını ve bunun küresel boyutlara ulaşacağını duyurmuş hastalık Türkiye’den önce İran ve İtalya’yı vurmuş. Türkiye’de de aynı zamanda kriz masası kuruluyor ve şüpheli numuneler Sağlık bakanlığında test edildiğinde bazı numunelerin pozitif çıktığı görülüyor. Ama bu noktada enteresan bir şey oluyor ve sağlık bakanı inisiyatif alarak testlerin sonucu negatif olarak değerlendirmeye alıyor. Ve pozitif çıkan vakayı apar topar Wuhan’a geri gönderiyorlar. Bu hastanın pozitif olduğu saklandığı gibi ağırlaşan ve hayatını kaybeden hastaların da pozitif olduğu saklanıyor. Salgın hastalık sebebiyle tedirgin olan hekimler açıklamalar yapmaya başlıyor ve bununla birlikte Türk tabipler birliğinin de rakamları ortaya dökülmeye başlayınca Sağlık bakanlığı vakaları açıklamak zorunda kalıyor.
Tabii bununla birlikte IMF de Covid-19'dan etkilenen ülkelere 50 milyar dolarlık bir yardım yapılacağını açıklıyor. Belgesel-röportajda bir doktor arkadaşlarıyla kendi aralarında bu yardım haberini duyduktan sonra Türkiye’nin de vakaları yarın açıklayacağı şeklinde şakalaştıklarını söylüyor. Ve beklenen açıklama 11 Mart’ta gecenin geç saatlerinde kanlanmış gözleriyle birtakım bilgiler vermeye çalışan bakandan geldi. Biz de ona inandık ve bu haline üzüldük...
Hemen herkesin bir anda sempatisini kazandı ve açıklama yaptığı sırada muhalif bir gazeteciden soru almasıyla da demokrat bakan ilan edildi. Yavaş yavaş parti kur oy verelim veya benim cumhurbaşkanım odur kıvamına geliyordu.
Herkesin bildiği yaa biz var ya bu işte on numarayız Avrupa bizi tabii kıskanacak dedirten şey oluyor İsviçre’den bir video geliyor ve o videoda bir kız İsviçre hükümetinin hastasına bakamadığı için babasının öleceğini söyleyip Türkiye’den yardım istiyor. Eee durur mu bizimkiler gönderiyorlar uçağı alıyorlar hastayı sonrası alkış kıyamet...
Yukarıda ismini verdiğim belgesel-röportajı mutlaka izleyin benim burada anlattıklarım ne kadar eksik kendiniz görün derim.
Sevgiyle kalın...
Mukaddes GEZER