Bugün sizlere Türk Mûsıkîsi’nin eşsiz bestekarıProf. Dr. Alâeddin Yavaşça’nınbestelediği birçok eserden bir tanesinin hikayesini anlatacağım.
Selim Aru, her zaman olduğu gibi bir günün seher vaktinde Samatya sahilinde yürüyüşe çıkar. Aynı vakitlerde kendisi gibi yürüyüşe çıkan kişilerin arasından gözü, sarı saçlı, mavi gözlü, uzun boylu gencecik bir kıza ilişir. Gün geçtikçeher şeyden bir haber olan kızımız Selim Aru’nun hayallerini süslemeye ve rüyalarına girmeye başlamıştır.
Yine bir seher vaktinde kahvesini bitirdikten sonra her zaman olduğu gibi yürüyüşe çıkan Selim Aru, bu defa kızımızın yanında bir delikanlı görmüştür. Selim Aru, bu delikanlıyı için için kıskanır olmuş, yanlarından geçerken Rumca konuştuklarını ve kızın adının Eleni olduğunu öğrenmiş, güzel uzun boynunu pırlanta haçın süslediğini fark etmiştir. Anlaşılan o ki bu delikanlı ile kızın arasındabir münasebet vardır.
Selim Aru buna rağmen ısrarcı tavrı ile her gün kızı görebilmek için seher vaktinde sahildeki yürüyüşlerine devam etmiş ama bir süre sonra Eleni, Samatya sahilinde görünmemiştir.
Aru, bir gün, bir hafta, bir ay aynı şekilde kızı görebilmek için Samatya sahiline gitmiştir lakin nafile, kızımız ortalardan yok olmuştur. Bu hasretini, kalp sızısını güfteleyen Selim Aru, bestelenmesi için değerli hocamız Alâeddin Yavaşça’nın rahle-i tedrisine getirmiştir. Bu acı dolu dörtlüğü ise hocamız Hicaz makamında bestelemiştir. Ağlar gezerim sahili sanki benimlesin
Ayda yüzün geceyi öpen sularda sesin
Bilmek istemem şimdi nerede nasıl kiminlesin
Dünya gözümde değil çünkü sen gönlümdesin…
Selim Aru, her zaman olduğu gibi bir günün seher vaktinde Samatya sahilinde yürüyüşe çıkar. Aynı vakitlerde kendisi gibi yürüyüşe çıkan kişilerin arasından gözü, sarı saçlı, mavi gözlü, uzun boylu gencecik bir kıza ilişir. Gün geçtikçeher şeyden bir haber olan kızımız Selim Aru’nun hayallerini süslemeye ve rüyalarına girmeye başlamıştır.
Yine bir seher vaktinde kahvesini bitirdikten sonra her zaman olduğu gibi yürüyüşe çıkan Selim Aru, bu defa kızımızın yanında bir delikanlı görmüştür. Selim Aru, bu delikanlıyı için için kıskanır olmuş, yanlarından geçerken Rumca konuştuklarını ve kızın adının Eleni olduğunu öğrenmiş, güzel uzun boynunu pırlanta haçın süslediğini fark etmiştir. Anlaşılan o ki bu delikanlı ile kızın arasındabir münasebet vardır.
Selim Aru buna rağmen ısrarcı tavrı ile her gün kızı görebilmek için seher vaktinde sahildeki yürüyüşlerine devam etmiş ama bir süre sonra Eleni, Samatya sahilinde görünmemiştir.Aru, bir gün, bir hafta, bir ay aynı şekilde kızı görebilmek için Samatya sahiline gitmiştir lakin nafile, kızımız ortalardan yok olmuştur. Bu hasretini, kalp sızısını güfteleyen Selim Aru, bestelenmesi için değerli hocamız Alâeddin Yavaşça’nın rahle-i tedrisine getirmiştir. Bu acı dolu dörtlüğü ise hocamız Hicaz makamında bestelemiştir. Ağlar gezerim sahili sanki benimlesin
Ayda yüzün geceyi öpen sularda sesin
Bilmek istemem şimdi nerede nasıl kiminlesin
Dünya gözümde değil çünkü sen gönlümdesin…
