Dünya pandemi ile mücadelesini sürdürüyor. Türkiye’de ilk koronavirüs vakasının görülmesinin ardından yaklaşık 15 ay geçti. Bu süre içinde bir açıldık bir kapandık, kâh yarı açıldık, bazen kapanır gibi olduk. Hafta içi açılıp hafta sonu kapandık. Yaşlılar ve gençler açık mı yoksa kapalı mı olduklarını anlayana kadar kararlar değişti. Mayıs ayında 17 günlük tam kapanmanın ardından Haziran ayı başında kademeli normalleşmeye geçildi. Bu süreçte 48 bine yakın can kaybı oldu. Aşılanma düşük ve geç olduğu için alınan birçok önlem sadece vaka sayılarını geçici bir süre düşürdü. Normalleşme sürecine geçilince rakamlar hızla yükseldi. Nisan ayındaki durumumuz çok kötüydü. Bakalım haziran ayı sonunda durumumuz ne olacak.
Şimdi pandemi filmini en başa saralım. Koronavirüs 1 Aralık 2019 tarihinde Çin’de ortaya çıktı. Çok bilimsel ayrıntıya girmek istemiyorum. Bu tarihten itibaren Türkiye’de neler olduğuna bakacak olursak. Önce hiç umursamadılar, çok uzaklarda buralara gelemez gelse de bize bir şey olmaz der gibi davrandılar. İlk zamanlarda hiç tedbir alınmadı. Aradan dört ay geçti ve ilk vaka görülmesinin haftasında ilk ölüm gerçekleşti. Hemen hasta turizmi yapılacakmış gibi hastaneler yapmaya baladılar. Yapılan o hastanelerin durumu nedir, hasta garantili midir değil midir bilinmiyor. Maske dağıtamadılar, ne yapacaklarını şaşırdılar, ekonomiden dolayı kısıtlamalar üretimi etkilemeyecek şekilde alındı. Tam da bu dönemde vatandaşlar maske beklerken başka ülkelere maske gönderdiler. Bunu neden yaptılar anlamak mümkün değil. 2020 yazı hızla böyle gelip geçti. Gelişmiş dünya ülkeleri aşı peşinde koşarken o arada bizimkilerin işi halkı oyalamak oldu. Bir süre vaka ve ölüm oranlarının gerçeği yansıtmadığı tartışıldı. Gerçek rakamlar açıklanmaya başlayınca herkes şaşkına döndü. HALKIN VE ESNAFIN PSİKOLOJİSİ
Gelişmiş ülkeler halklarının çoğunu aşıladı ve normalleşme süreçlerine çoktan geçtiler. Türkiye’de ancak nüfusun 3’te biri aşılanabildi. Aşı tedarik etmekte geç kalındığı bir gerçek. Neyse ki 65 yaş üzeri ve çalışan grupların riskli görülen bir bölümü aşılanabildi. Pandemi sürecinde halk bunaldı, sıkıldı, yoruldu, psikolojisi bozuldu, daraldı, buhran geçirenler oldu, ekonomik durumu dibe vurdu, işsiz kalanlar memleketlerine döndü, öğrencilerin eğitimleri aksadı, şimdiden iki yılları kayıp ve hala eğitimin nasıl olacağı belirsizliğini koruyor. Aile içi geçimsizlik ve şiddet arttı, kalabalık aile ortamında yaşayıp da çalışmak zorunda olan bireyler virüs taşıyıcısı gibi oldu. Esnafın durumu daha da kötüleşti. Kiralarını ödeyemediler, yardımlar yetersiz kaldı, tam normalleşmeye geçildikten kısa süre sonra vakalar artınca tekrar kısıtlamalar getirildi. Aldıkları mallar tükenmeden kapandılar. NASIL NORMALLEŞECEĞİZ?
Kademeli de olsa kademesiz de olsa normalleşmenin tek çözümü ülke nüfusunun en az yüzde 60’ının aşılanması gerekiyor. Mayıs ayındaki 17 günlük tam kapanmanın ardından kademeli normalleşmeye geçildi. Restoranlar, kafeteryalar belirlenen kurallara göre hizmet vermeye başladı. Akşam sokağa çıkma kısıtlaması 22’de başlıyor ve ertesi sabah 5 de sona eriyor. 45 gün aranda sonra Çanakkaleliler açılan kordon ve sahillere akın etti. Herkes sahili ve parkları çok özlemişti. Nikâh ve düğün törenleri sınırlı sayıda katılımla belirlenen esaslara göre yapılacak. Müzisyenler ve düğün organizasyonu yapan şirketler pandemiden en çok etkilenen sektörler arasında yer aldı. ÜLKE GÜNDEMİNDEN
TÜİK büyüme rakamlarını açıkladı ve anlaşılıyor ki ekonomi yüzde 7 büyümüş. Bunu neye göre saptıyorlar anlayamıyorum. Bu TÜİK’in veri hesaplamasına çoğu ekonomist bile akıl sır erdiremiyor. Durum böyle iken, devlet kanalında canlı yayına katılan en yetkili kişi, Merkez Bankası müdürü ile görüştüğünü ve faizlerin düşürülmesinin şart olduğunu söylemesinin ardından döviz aldı başını gitti. Politikacılar, kurda 20 kuruşluk artışa neden olan televizyon programının ülkeye maliyetinin 90 milyar TL olduğuna dikkat çekti. Bakalım daha neler göreceğiz.
Şimdi pandemi filmini en başa saralım. Koronavirüs 1 Aralık 2019 tarihinde Çin’de ortaya çıktı. Çok bilimsel ayrıntıya girmek istemiyorum. Bu tarihten itibaren Türkiye’de neler olduğuna bakacak olursak. Önce hiç umursamadılar, çok uzaklarda buralara gelemez gelse de bize bir şey olmaz der gibi davrandılar. İlk zamanlarda hiç tedbir alınmadı. Aradan dört ay geçti ve ilk vaka görülmesinin haftasında ilk ölüm gerçekleşti. Hemen hasta turizmi yapılacakmış gibi hastaneler yapmaya baladılar. Yapılan o hastanelerin durumu nedir, hasta garantili midir değil midir bilinmiyor. Maske dağıtamadılar, ne yapacaklarını şaşırdılar, ekonomiden dolayı kısıtlamalar üretimi etkilemeyecek şekilde alındı. Tam da bu dönemde vatandaşlar maske beklerken başka ülkelere maske gönderdiler. Bunu neden yaptılar anlamak mümkün değil. 2020 yazı hızla böyle gelip geçti. Gelişmiş dünya ülkeleri aşı peşinde koşarken o arada bizimkilerin işi halkı oyalamak oldu. Bir süre vaka ve ölüm oranlarının gerçeği yansıtmadığı tartışıldı. Gerçek rakamlar açıklanmaya başlayınca herkes şaşkına döndü. HALKIN VE ESNAFIN PSİKOLOJİSİ
Gelişmiş ülkeler halklarının çoğunu aşıladı ve normalleşme süreçlerine çoktan geçtiler. Türkiye’de ancak nüfusun 3’te biri aşılanabildi. Aşı tedarik etmekte geç kalındığı bir gerçek. Neyse ki 65 yaş üzeri ve çalışan grupların riskli görülen bir bölümü aşılanabildi. Pandemi sürecinde halk bunaldı, sıkıldı, yoruldu, psikolojisi bozuldu, daraldı, buhran geçirenler oldu, ekonomik durumu dibe vurdu, işsiz kalanlar memleketlerine döndü, öğrencilerin eğitimleri aksadı, şimdiden iki yılları kayıp ve hala eğitimin nasıl olacağı belirsizliğini koruyor. Aile içi geçimsizlik ve şiddet arttı, kalabalık aile ortamında yaşayıp da çalışmak zorunda olan bireyler virüs taşıyıcısı gibi oldu. Esnafın durumu daha da kötüleşti. Kiralarını ödeyemediler, yardımlar yetersiz kaldı, tam normalleşmeye geçildikten kısa süre sonra vakalar artınca tekrar kısıtlamalar getirildi. Aldıkları mallar tükenmeden kapandılar. NASIL NORMALLEŞECEĞİZ?
Kademeli de olsa kademesiz de olsa normalleşmenin tek çözümü ülke nüfusunun en az yüzde 60’ının aşılanması gerekiyor. Mayıs ayındaki 17 günlük tam kapanmanın ardından kademeli normalleşmeye geçildi. Restoranlar, kafeteryalar belirlenen kurallara göre hizmet vermeye başladı. Akşam sokağa çıkma kısıtlaması 22’de başlıyor ve ertesi sabah 5 de sona eriyor. 45 gün aranda sonra Çanakkaleliler açılan kordon ve sahillere akın etti. Herkes sahili ve parkları çok özlemişti. Nikâh ve düğün törenleri sınırlı sayıda katılımla belirlenen esaslara göre yapılacak. Müzisyenler ve düğün organizasyonu yapan şirketler pandemiden en çok etkilenen sektörler arasında yer aldı. ÜLKE GÜNDEMİNDEN
TÜİK büyüme rakamlarını açıkladı ve anlaşılıyor ki ekonomi yüzde 7 büyümüş. Bunu neye göre saptıyorlar anlayamıyorum. Bu TÜİK’in veri hesaplamasına çoğu ekonomist bile akıl sır erdiremiyor. Durum böyle iken, devlet kanalında canlı yayına katılan en yetkili kişi, Merkez Bankası müdürü ile görüştüğünü ve faizlerin düşürülmesinin şart olduğunu söylemesinin ardından döviz aldı başını gitti. Politikacılar, kurda 20 kuruşluk artışa neden olan televizyon programının ülkeye maliyetinin 90 milyar TL olduğuna dikkat çekti. Bakalım daha neler göreceğiz.