SORU 3: Ceza Sorumluluğuna Etkisi Tartışılan Alkol Kullanımı ile İlişkili Klinik Durumlar nelerdir?
Kısaca bu klinik durumlardan bahsedecek olursak; a- İstemsiz (İrade Dışı) İntoksikasyon (Sarhoşluk – Zehirlenme)
Evrensel olarak ceza hukuku sistemlerinde kişinin kendi isteği dışında almış olduğu alkolün etkisiyle yaptığı eylemlerden dolayı sorumlu tutulamayacağına dair genel kanaat mevcuttur. Ancak, istemsiz şekilde intoksike olmasında taksir derecesinde dahi kişinin kendi kusurunun olmaması gerekmektedir. Bu duruma örnek verecek olursak; Tuzak veya şaka yoluyla, mücbir sebeple ve tesadüfi olarak istemsiz intoksikasyon meydana gelebilmektedir.
TCK madde 34’te “Geçici bir nedenle ya da irade dışı alınan alkol veya uyuşturucu madde etkisiyle, işlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılayamayan veya bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneği önemli derecede azalmış olan kişiye ceza verilmez” hükmü getirilmiştir.
b- İstemli (İradi) İntoksikasyon (Sarhoşluk – Zehirlenme)
Bilindiği üzere sarhoşluk; saldırgan ve sorumsuz davranışlar ile ilişkilidir ve kişi ayık kalma konusunda sorumludur. Kişi içmek ya da içmemek tercihinde özgürdür. İstemli olarak kendini intoksikasyon durumuna sokmayı tercih eden kişinin doğacak sonuçlardan haberdar olduğu ve sorumluluğu aldığı kabul edilir. Bu durumda ise, her ne sebeple meydana gelmiş olursa olsun istemli intoksikasyon, istemli bir eylem olması nedeniyle akıl hastalığına dayalı ceza sorumluluğunu azaltma veya kaldırma müdafaasının temellerinde yer bulamamaktadır.
Türk ceza hukukunda istemli intoksikasyonla işlenen hiçbir suçun ceza davasında bu uygulamanın yeri yoktur. Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 1983 tarihindeki bir kararında, isteyerek sarhoşluk söz konusu olduğunda sarhoşluğun derecesinin önemli olmadığı, kişinin isnat yeteneğinin tam olarak bulunduğu, kusur derecesinin değişebileceği; örneğin sarhoş olan bir kişi kavgayı, düşmanını öldürmek amaçlı yaptığında ve öldürdüğünde kasıt ile, sadece yaralamak amaçlı yapıp öldürdüğünde kastın aşılmasıyla, araç kullanırken birini taksirle öldürdüğü zaman ise taksirle hareket etmiş sayılıp ona göre cezalandırılacağı ifade edilmiştir.
c- Patolojik İntoksikasyon (İdiosenkratik Reaksiyon)
Patolojik intoksikasyon ise, bir ruhsal hastalık, yoğun stres veya bitkinlik gibi ruhsal bir durumun; beyni etkileyen bir travmanın veya hipoglisemi gibi tıbbi hastalıkların varlığında, kalıcı veya geçici şekilde alkol duyarlılığına sahip olan bireylerde, bireyin alkolsüz olduğu zamanda görülmesi beklenmeyen, az miktarlarda alkolün meydana getirdiği, klasik intoksikasyon bulgularının izlenmediği anormal bir reaksiyondur. Bu durum alkol intoleransı ile aynı anlama gelmemektedir. Bu İntoksikasyonda ani öfke patlaması ve şiddet içerikli saldırgan davranış bozukluğu karakteristiktir.
Türk ceza hukukunda alkol miktarı ve ortaya çıkardığı tablo ne olursa olsun kişinin kendi isteği ile aldığı alkolün etkisiyle işlediği suçlardan dolayı ceza sorumluluğu ortadan kalkmamaktadır.
SORU 4: Alkol veya madde bağımlılığının ruhsal hastalık boyutunda olması durumunda cezai sorumluluk ne olacaktır?
Madde veya alkol kullanımı tutkunluk (iptila) yani bağımlılık düzeyindeyse kişinin durumu ruhsal hastalık olarak kabul edilir. İptila derecesinin belirlenmesinde adli psikiyatrik değerlendirmelere sıkça karşılaşmaktayız. Ceza kanunun 34 (1 ve 2) ile 57. maddelerine göre “alkol veya uyuşturucu madde etkisinde olma” durumu iradi olup olmama üzerinden farklılaşan cezaları öngörmekte olup bu noktada adli psikiyatrik açıdan iptila derecesinin tayini gerekli hale gelmektedir.
TCK, alkol veya madde bağımlılığı olan kişilerin cezaevi koşullarında tedaviye ulaşmalarında güçlük ya da gecikme olduğunda ortaya çıkabilecek sakıncaları kaldırmakta, doğrudan yargılama aşamasında alkol ya da madde bağımlısı olduğunu söyleyenlerin tedavisini sağlayan bir düzenleme getirmektedir. Bu maddeler ile TCK 32 (1 ve 2) maddeleri birlikte düşünüldüğünde, alkol veya madde bağımlılığı olanların alkolle ilişkili deliryumlar, alkol ya da maddeye bağlı duygu durum bozuklukları ve psikotik bozukluklar ile iradesi dışında alkol ve madde kullananların ceza ehliyetlerinin kısmen ya da tamamen olmadığı, bunların dışında kalanların ise ceza sorumluluğunun tam olduğu söylenebilir.
Ceza sorumluluğu tam olan bireylerden bağımlılığı olup da alkol kullanımına bağlı ceza sorumluluğunu etkileyecek mahiyette bir psikiyatrik hastalığı bulunmayanlar hakkında ise güvenlik tedbirinin uygulanabilmesi için hakime görevinde yardımcı olmak bakımından bu durumlarını bildirmek yerinde olacaktır.
AVUKAT EZGİ ENGİN
Kısaca bu klinik durumlardan bahsedecek olursak; a- İstemsiz (İrade Dışı) İntoksikasyon (Sarhoşluk – Zehirlenme)
Evrensel olarak ceza hukuku sistemlerinde kişinin kendi isteği dışında almış olduğu alkolün etkisiyle yaptığı eylemlerden dolayı sorumlu tutulamayacağına dair genel kanaat mevcuttur. Ancak, istemsiz şekilde intoksike olmasında taksir derecesinde dahi kişinin kendi kusurunun olmaması gerekmektedir. Bu duruma örnek verecek olursak; Tuzak veya şaka yoluyla, mücbir sebeple ve tesadüfi olarak istemsiz intoksikasyon meydana gelebilmektedir.
TCK madde 34’te “Geçici bir nedenle ya da irade dışı alınan alkol veya uyuşturucu madde etkisiyle, işlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılayamayan veya bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneği önemli derecede azalmış olan kişiye ceza verilmez” hükmü getirilmiştir.
b- İstemli (İradi) İntoksikasyon (Sarhoşluk – Zehirlenme)
Bilindiği üzere sarhoşluk; saldırgan ve sorumsuz davranışlar ile ilişkilidir ve kişi ayık kalma konusunda sorumludur. Kişi içmek ya da içmemek tercihinde özgürdür. İstemli olarak kendini intoksikasyon durumuna sokmayı tercih eden kişinin doğacak sonuçlardan haberdar olduğu ve sorumluluğu aldığı kabul edilir. Bu durumda ise, her ne sebeple meydana gelmiş olursa olsun istemli intoksikasyon, istemli bir eylem olması nedeniyle akıl hastalığına dayalı ceza sorumluluğunu azaltma veya kaldırma müdafaasının temellerinde yer bulamamaktadır.
Türk ceza hukukunda istemli intoksikasyonla işlenen hiçbir suçun ceza davasında bu uygulamanın yeri yoktur. Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 1983 tarihindeki bir kararında, isteyerek sarhoşluk söz konusu olduğunda sarhoşluğun derecesinin önemli olmadığı, kişinin isnat yeteneğinin tam olarak bulunduğu, kusur derecesinin değişebileceği; örneğin sarhoş olan bir kişi kavgayı, düşmanını öldürmek amaçlı yaptığında ve öldürdüğünde kasıt ile, sadece yaralamak amaçlı yapıp öldürdüğünde kastın aşılmasıyla, araç kullanırken birini taksirle öldürdüğü zaman ise taksirle hareket etmiş sayılıp ona göre cezalandırılacağı ifade edilmiştir.
c- Patolojik İntoksikasyon (İdiosenkratik Reaksiyon)
Patolojik intoksikasyon ise, bir ruhsal hastalık, yoğun stres veya bitkinlik gibi ruhsal bir durumun; beyni etkileyen bir travmanın veya hipoglisemi gibi tıbbi hastalıkların varlığında, kalıcı veya geçici şekilde alkol duyarlılığına sahip olan bireylerde, bireyin alkolsüz olduğu zamanda görülmesi beklenmeyen, az miktarlarda alkolün meydana getirdiği, klasik intoksikasyon bulgularının izlenmediği anormal bir reaksiyondur. Bu durum alkol intoleransı ile aynı anlama gelmemektedir. Bu İntoksikasyonda ani öfke patlaması ve şiddet içerikli saldırgan davranış bozukluğu karakteristiktir.
Türk ceza hukukunda alkol miktarı ve ortaya çıkardığı tablo ne olursa olsun kişinin kendi isteği ile aldığı alkolün etkisiyle işlediği suçlardan dolayı ceza sorumluluğu ortadan kalkmamaktadır.
SORU 4: Alkol veya madde bağımlılığının ruhsal hastalık boyutunda olması durumunda cezai sorumluluk ne olacaktır?
Madde veya alkol kullanımı tutkunluk (iptila) yani bağımlılık düzeyindeyse kişinin durumu ruhsal hastalık olarak kabul edilir. İptila derecesinin belirlenmesinde adli psikiyatrik değerlendirmelere sıkça karşılaşmaktayız. Ceza kanunun 34 (1 ve 2) ile 57. maddelerine göre “alkol veya uyuşturucu madde etkisinde olma” durumu iradi olup olmama üzerinden farklılaşan cezaları öngörmekte olup bu noktada adli psikiyatrik açıdan iptila derecesinin tayini gerekli hale gelmektedir.
TCK, alkol veya madde bağımlılığı olan kişilerin cezaevi koşullarında tedaviye ulaşmalarında güçlük ya da gecikme olduğunda ortaya çıkabilecek sakıncaları kaldırmakta, doğrudan yargılama aşamasında alkol ya da madde bağımlısı olduğunu söyleyenlerin tedavisini sağlayan bir düzenleme getirmektedir. Bu maddeler ile TCK 32 (1 ve 2) maddeleri birlikte düşünüldüğünde, alkol veya madde bağımlılığı olanların alkolle ilişkili deliryumlar, alkol ya da maddeye bağlı duygu durum bozuklukları ve psikotik bozukluklar ile iradesi dışında alkol ve madde kullananların ceza ehliyetlerinin kısmen ya da tamamen olmadığı, bunların dışında kalanların ise ceza sorumluluğunun tam olduğu söylenebilir.
Ceza sorumluluğu tam olan bireylerden bağımlılığı olup da alkol kullanımına bağlı ceza sorumluluğunu etkileyecek mahiyette bir psikiyatrik hastalığı bulunmayanlar hakkında ise güvenlik tedbirinin uygulanabilmesi için hakime görevinde yardımcı olmak bakımından bu durumlarını bildirmek yerinde olacaktır.
AVUKAT EZGİ ENGİN