İnsan nerede ve kim olursa olsun, ancak bir başkasının varlığıyla anlam kazanır. Bir başkasının varlığı insanoğlunun gerçek muhtaçlığıdır. Zira biz bir başkasıyla biçim, karakter, huy, tarz, kişilik gibi özelliklerimizi olgunlaştırır ve dışa vururuz. İşte insanın bunu yapabilme aracı dildir. Kısacası dil, insan var oluşunun ana koşuludur.
İşte bunu kafamda oturtup kavramam bir duayen sayesinde oldu. Nermi Uygur, ülkenin yetiştirdiği en kıymetli felsefe hocalarından. Onun yazdığı “Dilin Gücü” isimli eseri ile dildeki bütün anlam çıkmazları, susmanın büyüsü ve dildeki felsefe gibi konu başlıklarıyla sınırlarımı daha da genişlettim. Dilin Gücü sayesinde kendime yeni bir biçem, yeni bir renk ve koku kazandırdım.
Hayatımızın o tekdüze ve zaman zaman sığlaşan derinliklerinde bazı kavram ve unsurlar bizi biz yapan “gölge gerçeklikler” olarak sessizce yer alırlar. İşte dil, insan ruhunun mağmasından püsküren volkanik lavlar gibi kendi gizemi ve olanca varlığıyla dış dünya da yeni bir plato yaratır.
Nermi Uygur kitabında verdiği bir örnekle dilin hayati önemine şöyle katkıda bulunuyor,
“Homeros Anadolu’nun yetiştirdiği en ünlü ozandır” diyecekken, “Homeros Türkiye’nin yetiştirdiği en ünlü ozandır” desek kıyamet kopar ya da bütün dünya bize güler.
Dil ve onun ana malzemesi kelimeler ve onların dizilişi bizim hayatımızı sessiz ama derinden etkileyicileridir. Kendiliğinden kaybolan ya da yeni biçimler kazanan halleriyle bizim bütün yaşantımızı bambaşka yerlere götürürler.
Şimdi sizlere bununla ilgili bir farkındalık yaratacağım. Ben buna “sessizce kaybolan kelimeler” diyorum. Bazı kelimeler hayatımızdan sessizce çıkıyorlar. Bu sessizce uzaklaşıp gitmeleri bir çoğumuzun farkında bile olmadığı bir biçim oluşturuyor. Örneğin “rızık” kelimesi. Kelimeyi sadece tekrar edip içinizde yarattığı anlam ve titreşime dikkat edin. Ve nasıl da sessizce hayatımızdan çıkıp gitmeye koyulduğunu. Önceden hayatın sadeliğini, doğallığını, kanaatkarlığını simgeleyen bu kelime hayatın hızıyla ve acımasızlığıyla yok olup gitmeye başladı. “para kazanmak ya da zengin olmak” onun yerine kullanılır oldu. Gördünüz mü tek bir kelime koskocaman ve hüzünlü bir boşlukla hayatımızdan nasıl da çıkıp gidiyor.
Keşke bu kelimeleri tekrar yaşatabilsek. Aslında onlarla birlikte kendimizin nasıl da eksildiğini görürsek ve doldurulamayacak bir boşluk içimizde sessiz bir çığlığa dönüşürse birileri buna önderlik eder kim bilir?
Bunun yolu biraz edebiyat ve biraz sanatın yaşamımıza nüfuz etmesiyle mümkün. Ve işte edebiyat ve sanatın yanısıra kısaca insanın ve uygarlığın tek yadsınamaz parmak izi dildir.
YAZARLAR
Yayınlanma: 04 Aralık 2018 - 14:25
Alper Yancar yazdı... Dil Üzerine
İnsan nerede ve kim olursa olsun, ancak bir başkasının varlığıyla anlam kazanır
YAZARLAR
04 Aralık 2018 - 14:25
EDİTÖR
İlginizi Çekebilir