Eskilerin bir tabiri vardır, okula ve okumaya pek ilgisi olmayanlar için ‘’Bunun da okumakta pek gözü yok,’’derler. Kıymet buyurur okursanız okumakta pek gözü olmayan birini anlatıvereyim size.
Arif yaklaşık 50 haneli bir köyde, birkaç kız çocuktan sonra evin en küçük ve tek erkek çocuğu olarak dünyaya geldi. Yaşadıkları köyde okul olmadığından okula kendilerine en yakın beldede taşımalı eğitimle birinci sınıftan başladı. Birinci sınıf hiç tahmin edemeyeceğiniz kadar zorlu geçmişti zaten. O yıl geçmişti geçmesine ama bizim Arif ikinci sınıfa geçememişti. El mahkûm yeniden okunacak. Okulun ilk günü bizim Arif’e kimse söylemediğinden midir, yoksa söyledilerse de unuttuğundan mıdır bilinmez o geçen yıl okuduğu sınıfla derse girmiş, durum çok geçmeden fark edilip ait olduğu yer gösterilmişti.
Arif’in kitapla defterle pek işi olmaz, masanın altına idareten bir şeyler bırakır, derste de öğretmene ayıp olmasın diye çıkarırdı. Öğretmen babasını defalarca okula davet etmiş, durumu da kendisine izah etmişti. Arif’in babası öğretmene saygıda kusur etmez ne söylese ‘’Tabi Hoca Hanım,’’ derdi. Derdi demesine ama bizim Arif’in okumakta pek gözü yoktu işte.
Yeni öğretmeni ve arkadaşları ile birlikte kendini idare edecek kadar okuma yazma, çarşıda pazarda aldanmayacak kadar da matematiği anca tahsil edebildikten sonra ortaokul işi tamamdı Arif için. ‘’Liseye yazdırma beni baba,’’ dese de babası şansını denemek istedi. ‘’Yarın öbür gün ben okuyacaktım der dikilirsin karşıma,’’ deyip yazdırdı Arif’i yeni okuluna. Okulun gidişatı sizin de tahmininiz üzere pek randımanlı olmayınca, babası ‘’Aman ben karışmam okumazsan da git bir iş bul kendine,’’diyerek okul işini noktalayıverdi.
Arif boş durur mu? Okumakta pek gözü yok ama işten kaçacak bir oğlan değil. Önce şansını oto elektrikçide denedi. Arabaları, traktörleri severdi. İşi de kapacak gibiydi. Teyp bağlamasını, akü şarj etmesini öğrenmişti, öğrenmişti öğrenmesine ama bitmek tükenmek bilmeyen dâhiyane fikirleriyle müşterilerin arabalarını kurcalaması bir de kendinden bir yaş büyük kalfasıyla yaşadığı şiddetli geçimsizlik ustanın gözünden kaçmamış elektrikçilik defteri kısa sürede kapanmıştı.
İkinci durağı, aslında dönüp dolaşıp yeniden geleceği durağı ise fırın olmuştu Arif’in. Fırın işini sevmişti, parası güzeldi, günde 4 tane de ekmek veriyorlardı. Ekmeklerden yiyebildiklerini yiyorlar, kalanlarından da tavuklar nasipleniyordu. Ama fırıncılığın da zor yanı uykusuzluktu. Gece çalışıp gündüz istirahat etmek gerekirdi. Ama gündüz gezmek Arif’e daha cazip gelirdi. Böyle olunca daha sonra yine açılacak olsa da fırıncılık defteri de kapandı.
‘’Gezmeyi sever,’’ dedik ya Arif bir de muavinliği denedi. Pantolon, gömlek, kravat jilet gibi oldu vesselam. Oldu olmasına ama bu iş de sabah git akşam gel değildi ya. Uzun seferlerden, yolcuların bitmek tükenmek bilmeyen isteklerinden çabuk usandı. Otobüse binişinin üzerinden henüz iki buçuk gün geçmişken, Keşan Otogarında 32 yolcu, bir baş şoför ve bir yedek şoförü terk ederek köyüne geri döndü.
Köyüne dönünce muhtar ‘’Köyümüzün çocuğuna sahip çıkalım,’’ diyerek çokta geliri olmayan köy kahvesini bizim Arif’e bedelsiz kiraladı. Ama Arif yaşlılarla bir türlü geçinemiyordu. Kendince tasarruf tedbirleri almış, aydınlatmayı tek ampule düşürmüş, fokurdayıp duran çay ocağını da kısmıştı. ‘’Kahve karanlık,’’ diyene ‘’Çeyiz mi işleyeceksin yeter bu lamba işte,’’deyip ‘’Soğuk bu çay Arif,’’ diyene de ‘’Ağzınız yanmasın dedik, kötü mü ettik deyince?’’ muhtar olaya el atmış Arif’in işletmecilik serüveni de kısa sürmüştü.
Kıymetli okur Arif şimdi nerelerdedir, kimlerledir ne iş tutar bilemem. Ama bildiğim bir şey varsa yine bir yerlerde işinde gücündedir. Okumadı ama denedi, öğrendi. Birden fazla mesleği oldu Arif’in. Peki, şimdi, okullarından mezun olan gençlerimizin kaç mesleği var? Evet, okullarda öğrenilen bilgiler oldukça kıymetli, eğitim bir toplumun en önemli temellerinden biri; ama okulla birlikte çocukların hayata da hazır olmaları gerekli vesselam.
Bu haftayı da Murat UYURKULAK ile noktalayalım kıymetli okur,
‘’Öyle çok okumuş, öyle çok öğrenmiş, düşünmüş ki, fazla gelmiş, hepsini bir anda unutuvermiş.’’
Herkese sağlıklı, huzurlu, mutlu haftalar dilerim.
Kalın sağlıcakla.
YAZARLAR
Yayınlanma: 13 Ocak 2022 - 09:25
Arif Bu
Eskilerin bir tabiri vardır, okula ve okumaya pek ilgisi olmayanlar için ‘’Bunun da okumakta pek gözü yok,’’derler
YAZARLAR
13 Ocak 2022 - 09:25
EDİTÖR
İlginizi Çekebilir