Arif'i sıkıca tembihledim. ‘’Canına yandığım gardaşlığım, gözünü seveyim bizim işte kelek çıkmasın bak,’’ dedim. ‘’Yengen, yarın gece saat 2'de gelip kaçır beni diyor. Eline düştüm, saat 1 olunca meydanda buluşalım.’’ Arif iyice bir dinledi beni ‘’Olmuş bil Hasan'ım,’’ dedi. ‘’Ben kaç yuva kurdum, kaç kız kaçırdım senin haberin var mı? Senin işini mi halledemeyeceğiz?’’ Başımı salladım, ayrıldık. Böyle peşin konuşan adama da hiç güvenemem ya Allah işimizi hayra çıkarsın dedim kendi kendime. Ertesi akşam kahvenin önünde buluştuk Arif'le ‘’İki gözüm Hasan'ım, benim vaziyet bu aralar biraz kesik. Malum bu işlerde biraz masraflı oluyor, durumum olsa inan ki laf etmem,’’ dedi kıvrandı. Biraz para verdim Arife, gece saat 1'de buluşalım, dedim eve doğru yürüdüm. Anamın yanına vardım ‘’Hasan'ım bu iş böyle hiç olmuyor,’’ diyecek oldu. ‘’Aman anam,’’ dedim ‘’Yüreğini karartma, usulünce olmayınca, olmuş olan usulüne uyuyor, dayımla konuştum, ortalık durulayıncaya kadar yanında kalacağız. Sen soranlara yeter ki bilmiyorum de,’’ anam ağladı, anam ağlama işinde pek mahirdir. Gülerken bile ağlar…
Saat bire doğru evden çıktım. Kahveye doğru yürüdüm. Meydana çıkan köşeden dönünce Arif'i gördüm, öyle rahat ki ‘’Ulan,’’ dedim ‘’Gailesiz adamın hali beyde yok,’’. Arif el etti, yanına vardım. Başladı anlatmaya ‘’Bak kardeşim şimdi arabaya binip Meftun yengelerin köşe başına kadar gidiyoruz, sonra sen inip evin önüne yürüyeceksin. Ben sizi bekleyeceğim, kaynatan olasıca Rıza efendi araba sesi duyarsa işi uyanır,’’ dedi. ‘’İyi de Arif'im hani araba?’’ dedim. ‘’İşte ya,’’ deyip arkadaki kamyoneti gösterdi. ‘’Bu ne?’’ dedim, ‘’Fırıncı Süleyman'ın 35 NC’siyle mi kaçıracağız kızı,?’’ ‘’Sen karışma,’’ dedi. ‘’Bunu zor buldum, Süleyman'a Hasanların eve çekyat taşınacakmış,’’ dedim. ‘’Gece gece ne çekyatı lan?’’ dedi. Yine de aldım anahtarı, çeneyi bırak da bin hadi,’’. Sokağın başına kadar gittik, ben kamyonetten indim biraz yürüdüm. Sokağın bir o başına bir bu başına yürüdüm. Çıt diye bir kapı sesi duydum ki Meftun kapıdan çıkmış, sessiz ama hızlı adımlarla bana doğru yürüyor ‘’Çabuk hadi çabuk,’’ dedi. Sokağın köşesine geldik, kamyoneti görünce şaşırdı, bana baktı ‘’Bin hadi anlatırım,’’ dedim. Arif direksiyonda uyumuş kapıyı çarpınca uyandı ‘’Sür gardaşlığım,’’ dedim. Yola koyulduk. Arif bizi terminale bırakacak, oradan da Tokat’a dayımlara gidecektik. Tam ana yola dönmek üzereydik ki kamyonet silkelenmeye başladı ikimiz de Arif’e baktık. Arif ‘’Bakma öyle gardaşım mazot bitti,’’ dedi. ‘’Ulan Arif masraf oluyor, dedin diye sana para vermedim mi? Bakmadın mı arabanın mazotuna?’’ dedim. Arif ‘’Mazot'a gelene kadar bir dünya masraf var gardaşım ama şimdi bu arabanın yürümesi için mazot alman lazım ha bana da hiç bakma, nasırım bir azdı ki adım atamam,’’ dedi. Kamyonetin sağına soluna baktık bir bidon bulduk. Meftun’u bu Arif'in yanında bırakamayacağımdan onu da yanıma aldım, istasyona doğru yürümeye başladık. Allah var, hiç söylenmedi ne giderken ne gelirken…
Dönüp mazotu depoya boşaltmamız yarım saati geçti, Arif bu arada yine uyumuş, biz gelince uyandı kusura bakma gardaşlığım, dedi. Sür, dedim, sür Arif… Beş on dakika ya gittik ya gitmedik bu sefer de polisler yolu çevirmesin mi? Arif, ‘’Sakin olun, bana bırakın,’’ dedi. Polis el etti, durduk. ‘’Bu saatte hayırdır gençler?’’ diye sordu. Arif ‘’Hayırlı geceler amirim, bacımız Konya'da yatılı okul kazandı da kardeşimle onu terminale götürüyoruz,’’ dedi. Polis üçümüze de baktı ‘’Oğlum, temmuz ayında ne okulu? İnin çabuk arabadan,’’ dedi. Kimliklerimize baktı, ‘’Üçünüz de karakola gençler,’’ dedi. Ben duramadım ‘’Amirim, kız reşit hem de kaçmaya rızası var,’’ dedim. Polis bizi yeniden süzdü ‘’Ben kızın neye razı olduğunu bilemem, hakkınızda ihbar var hırsızlık yapmışsınız. Arif, Hasan bir de Süleyman olacak, o nerede?’’ diye sordu. Vay dedim, uyanık Rıza efendi biz kaçmayalım diye hırsızlık yaptı dersin öyle mi… Üçümüzü de karakola götürürler. Yarım saat sonra da fırıncı Süleyman'ı getirdiler . Süleyman barut fıçısına dönmüş, bıraksak Arif'i çaput edecek. ‘’Hani çekyat taşıyacaktınız lan!’’ dedi. ‘’Kızma Süleyman abi, inan haberim yoktu. Hepsi bu Arif'in işi,’’ dedim.
Polis, Meftun’un olduğu tarafa doğru yürüdü.
Bir kilit sesi duyuldu.
Meftun önde polis arkada yürüdüler.
Tam önümüze gelince durdu.
Kocaman gözleriyle baktı.
Sustu.
Allah var, bir şey demedi. Herkese sağlıklı, huzurlu, mutlu haftalar dilerim.
Selametle…
Saat bire doğru evden çıktım. Kahveye doğru yürüdüm. Meydana çıkan köşeden dönünce Arif'i gördüm, öyle rahat ki ‘’Ulan,’’ dedim ‘’Gailesiz adamın hali beyde yok,’’. Arif el etti, yanına vardım. Başladı anlatmaya ‘’Bak kardeşim şimdi arabaya binip Meftun yengelerin köşe başına kadar gidiyoruz, sonra sen inip evin önüne yürüyeceksin. Ben sizi bekleyeceğim, kaynatan olasıca Rıza efendi araba sesi duyarsa işi uyanır,’’ dedi. ‘’İyi de Arif'im hani araba?’’ dedim. ‘’İşte ya,’’ deyip arkadaki kamyoneti gösterdi. ‘’Bu ne?’’ dedim, ‘’Fırıncı Süleyman'ın 35 NC’siyle mi kaçıracağız kızı,?’’ ‘’Sen karışma,’’ dedi. ‘’Bunu zor buldum, Süleyman'a Hasanların eve çekyat taşınacakmış,’’ dedim. ‘’Gece gece ne çekyatı lan?’’ dedi. Yine de aldım anahtarı, çeneyi bırak da bin hadi,’’. Sokağın başına kadar gittik, ben kamyonetten indim biraz yürüdüm. Sokağın bir o başına bir bu başına yürüdüm. Çıt diye bir kapı sesi duydum ki Meftun kapıdan çıkmış, sessiz ama hızlı adımlarla bana doğru yürüyor ‘’Çabuk hadi çabuk,’’ dedi. Sokağın köşesine geldik, kamyoneti görünce şaşırdı, bana baktı ‘’Bin hadi anlatırım,’’ dedim. Arif direksiyonda uyumuş kapıyı çarpınca uyandı ‘’Sür gardaşlığım,’’ dedim. Yola koyulduk. Arif bizi terminale bırakacak, oradan da Tokat’a dayımlara gidecektik. Tam ana yola dönmek üzereydik ki kamyonet silkelenmeye başladı ikimiz de Arif’e baktık. Arif ‘’Bakma öyle gardaşım mazot bitti,’’ dedi. ‘’Ulan Arif masraf oluyor, dedin diye sana para vermedim mi? Bakmadın mı arabanın mazotuna?’’ dedim. Arif ‘’Mazot'a gelene kadar bir dünya masraf var gardaşım ama şimdi bu arabanın yürümesi için mazot alman lazım ha bana da hiç bakma, nasırım bir azdı ki adım atamam,’’ dedi. Kamyonetin sağına soluna baktık bir bidon bulduk. Meftun’u bu Arif'in yanında bırakamayacağımdan onu da yanıma aldım, istasyona doğru yürümeye başladık. Allah var, hiç söylenmedi ne giderken ne gelirken…
Dönüp mazotu depoya boşaltmamız yarım saati geçti, Arif bu arada yine uyumuş, biz gelince uyandı kusura bakma gardaşlığım, dedi. Sür, dedim, sür Arif… Beş on dakika ya gittik ya gitmedik bu sefer de polisler yolu çevirmesin mi? Arif, ‘’Sakin olun, bana bırakın,’’ dedi. Polis el etti, durduk. ‘’Bu saatte hayırdır gençler?’’ diye sordu. Arif ‘’Hayırlı geceler amirim, bacımız Konya'da yatılı okul kazandı da kardeşimle onu terminale götürüyoruz,’’ dedi. Polis üçümüze de baktı ‘’Oğlum, temmuz ayında ne okulu? İnin çabuk arabadan,’’ dedi. Kimliklerimize baktı, ‘’Üçünüz de karakola gençler,’’ dedi. Ben duramadım ‘’Amirim, kız reşit hem de kaçmaya rızası var,’’ dedim. Polis bizi yeniden süzdü ‘’Ben kızın neye razı olduğunu bilemem, hakkınızda ihbar var hırsızlık yapmışsınız. Arif, Hasan bir de Süleyman olacak, o nerede?’’ diye sordu. Vay dedim, uyanık Rıza efendi biz kaçmayalım diye hırsızlık yaptı dersin öyle mi… Üçümüzü de karakola götürürler. Yarım saat sonra da fırıncı Süleyman'ı getirdiler . Süleyman barut fıçısına dönmüş, bıraksak Arif'i çaput edecek. ‘’Hani çekyat taşıyacaktınız lan!’’ dedi. ‘’Kızma Süleyman abi, inan haberim yoktu. Hepsi bu Arif'in işi,’’ dedim.
Polis, Meftun’un olduğu tarafa doğru yürüdü.
Bir kilit sesi duyuldu.
Meftun önde polis arkada yürüdüler.
Tam önümüze gelince durdu.
Kocaman gözleriyle baktı.
Sustu.
Allah var, bir şey demedi. Herkese sağlıklı, huzurlu, mutlu haftalar dilerim.
Selametle…