Tepeden bakmak.
"Çanakkale Boğazı'nı ırmak, Ege'yi gölcük zannetmek.."
Böyle bir şey işte!..
(Bakınız, fotoğraf)
Allah kimseyi insana tepeden bakan kibirlilerden yapmasın..
Ama..
Vizörden bakan bir fotoğrafçının böyle bir hakkı olmalı değil mi?.
Vardır böyle insanlar..
Maymunlar gibidir bu tipler de farkında değildir onlar.
Kendini yukarı çıkardıkça aslında ayıp yerleri görünür..
Mutsuz insandır. Sef, müdür olarak çalıştığı işyerinden götüne tekmeyi yiyince sap gibi ortada kalır ve hiç bir şekilde iş bulamaz...
Siyaset dünyasında da çoktur bunlardan..
Belediye başkanı, milletvekili seçilince...
"Böyük dağları ben yarattım, küçükler babamdan miras kaldı"
havasında gezenleri...
Kibir, megolamanlık şarampolüne; ukalalık, nobranlık çukuruna düşenleri hatırlayacaksınız hemen..
Benim aklımda onlarcası var..
Kahvehaneler de bile oturması için yer verilmeyen..
Biliyorsunuz selam vermenin 'sünnet'
Selam almanın 'farz' sayıldığı memleketimde.
Selamı bile alınmayan adamları gördüm...
Gördüklerimden utandığım için.
Yazmayı bırak, sırdaşlarıma dahi anlatamadım bile..
Sırf çocukları var, duymasınlar diye...
Malum benim nüfus kağıdı eskimeye başladı.
35 yıllık mesleki geçmişime bakarsanız..
Bu tiplerin düşüşlerinden sonraki durumlarına oldukça tanıklık etmişliklerim var...
Pilotlara, foto muhabirlerine, kameramanlara lafım yok.
Ama..
Siyasilere lafım çok..
Şişttt aretlik!..
"Çanakkale Boğazı 'ırmak', Ege'de 'gölcük' değil!"
Sizin de çevrenizde varsa bu tiplerden,
Aşağıdan el sallayın, nanik yapın, utansın şerefsiz!.
Peki..
Hiç düşündünüz mü siz nasıl bakarsınız insanlara?
Bir kaşık suda boğmayı amaçlayan duygularla mı bakarsınız?
Bir bardak suya bakar gibi mi?.
Gözlerinizle süzer gibi mi bakarsınız?.
Derisini yüzer gibi mi?. MERAKLISINA: Bir iki cümle fotoğraf altı yazmak için geçmiştim bilgisayarın başına. Kalem kendi kendine aktı gitti.. Uzun yazıların okunmadığını biliyorum ama ne yaparsın, n'parsın, kumaş bu!.
"Çanakkale Boğazı'nı ırmak, Ege'yi gölcük zannetmek.."
Böyle bir şey işte!..
(Bakınız, fotoğraf)
Allah kimseyi insana tepeden bakan kibirlilerden yapmasın..
Ama..
Vizörden bakan bir fotoğrafçının böyle bir hakkı olmalı değil mi?.
Vardır böyle insanlar..
Maymunlar gibidir bu tipler de farkında değildir onlar.
Kendini yukarı çıkardıkça aslında ayıp yerleri görünür..
Mutsuz insandır. Sef, müdür olarak çalıştığı işyerinden götüne tekmeyi yiyince sap gibi ortada kalır ve hiç bir şekilde iş bulamaz...
Siyaset dünyasında da çoktur bunlardan..
Belediye başkanı, milletvekili seçilince...
"Böyük dağları ben yarattım, küçükler babamdan miras kaldı"
havasında gezenleri...
Kibir, megolamanlık şarampolüne; ukalalık, nobranlık çukuruna düşenleri hatırlayacaksınız hemen..
Benim aklımda onlarcası var..
Kahvehaneler de bile oturması için yer verilmeyen..
Biliyorsunuz selam vermenin 'sünnet'
Selam almanın 'farz' sayıldığı memleketimde.
Selamı bile alınmayan adamları gördüm...
Gördüklerimden utandığım için.
Yazmayı bırak, sırdaşlarıma dahi anlatamadım bile..
Sırf çocukları var, duymasınlar diye...
Malum benim nüfus kağıdı eskimeye başladı.
35 yıllık mesleki geçmişime bakarsanız..
Bu tiplerin düşüşlerinden sonraki durumlarına oldukça tanıklık etmişliklerim var...
Pilotlara, foto muhabirlerine, kameramanlara lafım yok.
Ama..
Siyasilere lafım çok..
Şişttt aretlik!..
"Çanakkale Boğazı 'ırmak', Ege'de 'gölcük' değil!"
Sizin de çevrenizde varsa bu tiplerden,
Aşağıdan el sallayın, nanik yapın, utansın şerefsiz!.
Peki..
Hiç düşündünüz mü siz nasıl bakarsınız insanlara?
Bir kaşık suda boğmayı amaçlayan duygularla mı bakarsınız?
Bir bardak suya bakar gibi mi?.
Gözlerinizle süzer gibi mi bakarsınız?.
Derisini yüzer gibi mi?. MERAKLISINA: Bir iki cümle fotoğraf altı yazmak için geçmiştim bilgisayarın başına. Kalem kendi kendine aktı gitti.. Uzun yazıların okunmadığını biliyorum ama ne yaparsın, n'parsın, kumaş bu!.