2020 yılının ilk yazısı AŞK olsun istedik. Aşkı arayanlara seslenmek istiyoruz. Bu yazı tüm insanlığa apaçık bir tebliğ olsun inşallah. Duyduk duymadık kalmasın! Üveys VEYSEL KARANE zikrine davet var sizlere! Deli misin, sen başka bir şey bilmez misin diyeceksiniz bana. Evet, biz başka bir şey bilmeyiz. Biz Allah’ı bilmek ve aşkla sevmek isteyenleriz. Allah’ı Rabbimizin müsaade ettiğince öğrenip, kullarına yaşadıklarımızı aktarmaya çalışırız. Bu hal, marifet ehline, üveyslere verilmiş olan, hayırda yarışmamız gereken bir görevdir. Bu görevi kimse bize vermedi. Gönüllü olursunuz Rabbimizi anlatmada, kendinizi durduramazsınız zamanla. Bizim yarışımız, Hakkı daha iyi nasıl anlatabilirim, daha hayırlı bir kul nasıl olabilirim yarışıdır. O bunu giymiş, şu şöyle yapmış, falanca şunla gezmiş.. halleriyle oyalanmadan, Allah ve Resulünü sevgi ve aşkla yaşamak ve yaşatmak isteyenleriz. Zamanımız azaldı! Vaktimiz daraldı! Anlatmak lazım gerek değil mi Rabbimizi? Korku dolu bir Allah değil, sevgi dolu, merhametlilerin en merhametlisi, sonsuz hazineler sahibi, affedici, başımıza taş atmayan bir Allah olduğunu. Peygamber Efendimiz “korkutmayın sevdirin, zorlaştırmayın kolaylaştırın, nefret ettirmeyin müjdeleyin” demiş bizlere. Dinimizi, müslümanlığı korkutmadan sevdirerek anlatmak ve sevgiyle yaşamak lazım değil mi artık?
Biz ÜVEYSİZ eyy okurlar! Cümle aleme Hakkı anlatmaya geldik. Üveysler herhangi bir tarikat ya da cemaate bağlı değillerdir. Evliya öğretmenlerinden ders alarak Allah’a yolculuk yapanlardır. Nedir üveyslik diyenler, demesinler, bundan böyle bilsinler isteriz. Atı alan üsküdarı geçti deriz. Alem üveys oldu. Sen daha ne yerinde sayıyorsun! Zikredenler lütuflara gark oldu. Sıkıntıları alındı, sorunları çözüldü. Depresyonu geçti, sağlığı yerine geldi. Sen de üveys zikrini yapsana! Bu kötü bildiğin hallerinden kurtulsana. Bunlarla nereye kadar gideceksin. Silkelensene seni rahatsız eden her halinden.
Rabbimiz diyor ki bizlere, kulum neden hala düşünmezsiniz? Düşünmüyordum düne kadar. Hayatın akışında kuru bir yaprak misali, nerde çalgı, orda kalgı hesabı, kim nerden çekerse öyle savruldum yıllarca. İyi mi, kötü mü düşünmedim. Hep iyidir dedim. Olur dedim. Evet dedim. Öğrettiler sonrasında. Her yerde ve her zaman evet denmezmiş. Hayır demeyi bilmek ve yerli yerince kullanmak gerekmiş. Zikre başladıktan sonra, Antalya/Elmalı’da bulunan Vahibi Ümmi Sultanımız EVET kelimesinin manasını öğretiverdi hamdolsun. Sultanımız bakın neler diyor, paylaşıverelim sizlerle.
Evet güzeldir boyun eğmedir, evet hayırdır. Nerde nasıl kullandığına bak, anlamı saklıdır. Aklımızı kiraya mı verdik ki? Düşünelim hemen. Başımıza gelenlerden başlayıp, bu ana gelip, sonrasında ne olabileceğimize kadar. Haydi buyrun, tefekkür edelim hep beraber. Hayatımız film şeridi gibi geçsin gözümüzün önünden, biraz da gelecek hayali. Bu filmde mutlaka hoşunuza gitmeyen olaylar oldu, pişman olduklarınız, keşkeleriniz, acabalarınız.. Şu anki konumunuza baktığınızda belki de çok daha iyi yerlere gelebilirsiniz. Belki daha da kötüsü olabilir. Halinden memnun olanlar da olacaktır elbet. Hayatından memnun olan ve olmayan tüm kardeşlerimiz, soruyorum sizlere. Çok daha iyi bir yaşam istemez misiniz?
Şöyle bir kendimizi, yaşantımızı irdelediğimizde çıkıveriyor her şey ortaya. Kendimizden hiçbir şeyi saklayamayız ki. Özendirmeye çalışmıyoruz, yaptığımız zikrin pazarlamasını da yapmıyoruz. İşin magazin kısmında da hiç olmadık. Burada sizlere bir şey anlatmak istiyoruz. Akılsız aklımı, akıllandırmadan önce her şeyi, en doğrusu ve güzeliyle yaptığımı sanan ben, bu cahil, meğer nefs denen canavarın elinde debelenip duruyormuşum. Kedinin fareyle oynadığı gibi benle oynamış nefs denen bu hayvan! Nefs, içimizde kötülüğü emreden bir şeytan. Nefs Allah’ın yapma dediklerini bizlere yaptırmak için gayretle çalışıyor. Konusunda çok iyi, başarılı ve çok profesyonel. Peki biz nefsimize karşı ne yapıyoruz? Peygamber Efendimiz sahabelerle bir savaştan dönerken, sahabelere “hazır olun büyük cihada gidiyoruz” diye seslenmiş. Sahabeler “yeni savaştan çıktık, kılıçlarımızdaki kan kurumadan nereye gidiyoruz” deyince, Peygamber Efendimiz en büyük savaşın nefs ile yapılan savaş olduğunu söylemiş. Tüm kulların içinde bulundurduğu nefs ile yapılan savaş, en büyük savaştır kardeşlerim. Biz ölmeden nefs asla ölmez. Yaptığımız savaşla onun azgınlığını azaltıp, dizginlerini kendi elimize alabiliriz. Bize hükmedemeyecek konuma getirebiliriz inşallah. Tekrarlıyorum. Savaşın en büyüğü nefsimizle, Çanakkale bitmedi!! Bir de, nefsini bilen Rabbini bilir demiş Peygamber Efendimiz. Buradan anlayalım lütfen. Biri gelse, size sorsa, Rabbini biliyor musun diye. Hemen evet, ben Allah’a inanıyorum diyoruz. Peki bir de şöyle sorsa gelen kişi, nefsini biliyor musun? O zaman ne deriz ki? Bu cahile nefsini soran olmadığı gibi, nefsin ne olduğunu anlatan da olmadı dünde. Bu kapıya getirildiysek Rabbin dilemesi ve istemesiyle oldu hamdolsun. Şundan şüpheniz olmasın, bu yazıyı okuyan herkesi Allah kendine çağırıyor. Soruyorum size. Başınız derde düştüğünde kim çözüyor işinizi? Eş, arkadaş, kardeş. Evet, zahirde öyle görünüyor ancak işin kaynağına inmek lazım. Suyun yüzeyinden bakmak yerine, o derin sulardan inci-mercan çıkaran olma zamanı. Kendimizde bulunan ilim denizini keşfe dalmalıyız inşallah. İlme daldıkça da mest olursunuz. Huzur ala huzur. Dert üstü, murad üstü bir hayat. Biri gelmiş onu demiş, şu şunu yapmış umurunuzda bile olmaz. Kulların hakkınızda düşündüklerini önemsemezsiniz artık. Siz sadece sizi yaratan Rabbinizle hem hal olursunuz. Eskiden evliyaların yaşadığı uzlet halini (tek başına yaşama), Rabbinizle yaşayan olursunuz inşallah. Peki Rabbimizi bilmezsek bu uzlet halini kimle yaşıyoruz. NEFSLE tabiki. Halbuki bizim işimiz Rabbimizin nurundan bir zerre olan içimizdeki ruhumuzu büyütmek. Ruh büyüdükçe, nefs küçülür. Nefsin küçülmesi de ancak tevhid sopasıyla, yani “La ilahe illallah” zikrini çokça söylemekle olur.
Düşünelim hemen. Bir sorununuz var ve işin içinden çıkamıyorsunuz. İki fikir var aklınızda, ikisinin de sonucu hüsran diye tahmin ediyorsunuz. Kaçacak yeriniz kalmadı. Aklen kafa yoruyoruz ve nefsin ağına düşüyoruz hemen. Vesveseler başlıyor. Pire deve oluyor. Kafada giderek kuruyorsunuz ve olay dağ gibi önünüzde, siz ise hiçbir işe yaramayan kum tanesi gibi hissediyorsunuz kendinizi. Çöküş başlayıp, hızlıca ilerliyor kişide. Durun hele! ALLAH VAR GAM YOK! Kaçın Allah’a! Sığının size bu derdi veren Yaradan’a. Sabırla bekleyin, işin sonuna bakın, yaşayın ve görün. O koca nefs dağı dururken, nasıl sabırla beklenir derseniz eğer, işte burada ZİKİR devreye giriyor hemen. Zikirle, yani Allah’ı anarak, işin içinden çıkamadığınız her hali, çözüm bulamadığınız tüm yolları ve açamadığınız tüm kapıları açabilirsiniz. Şahidim ya Rab! Şahidim ya Rab! Şahidim ya Rab! İçimiz yandı, kor köz oldu, dünyanın sonu dedik, ben bittim, mahvoldum dedik, ölüyorum dediğimiz an, işte o an çekti çıkardı bizi. Yardım elini uzattı ve nefes almamızı sağladı Yüce Yaradan. Çok kapımızı açtı, açmaya da devam ediyor Rabbimiz hamdolsun. Bunu bizlere verdi, yaşattı da, sizlere vermeyecek mi sandınız? Sizlere Rabbimizin verebileceklerini düşününce... akıl almaz, beyin yetersiz kalır Rabbin hazineleri karşısında. İlla ki yaşayıp görmek lazım!
Alındıkça imtihanlar, sıkıntılar çözüldükçe, siz her seferinde sabırla feraha erdiğinizde işte ufak ufak yanmalar başlar. Allah’a doğru dalga dalga sevgi akışı, dalgalar büyür deniz olur, deniz umman olur ve siz aşkın denizinde yüzmeye başlarsınız inşallah. Ruhunuz Rabbimizden ilim aldıkça büyümeye devam eder. Denizde yüzmeye başladıkça, Rabbimizin ilmini aldıkça, deli gibi bu zikri tanıdık-tanımadık herkese vermek istersiniz, anlatmak istersiniz. Herkes yapsın, onlarda yaşasınlar, aradaki farkı görsünler istersiniz ve bu konuda kendinizi durduramazsınız. Aç olan ruhları bulup doyurmak istersiniz. Kendinizin yaşadığı tüm güzellikleri, sevdikleriniz de yaşasın istersiniz. Kuran ayetinde olduğu gibi kişilerin kafalarını çatlatıncaya kadar anlatmak istersiniz. Ununu elemiş, eleğini aşmış kesime de seslenmek istiyorum. Mal-mülk, bağ-bahçe peşinde koştuk senelerce. Evet, gayret edip, çalışıp rızkımızı kazanacağız elbet ancak denge istiyor Yaradan. Şimdi zamanı gelmedi mi Allah'ı sevme peşinde koşmanın? İnanın sizin kendi kendinize aklen düşünüp, karar verip yapmak isteyeceğiniz her şeyin üzerinde bir zevkten bahsediyorum sizlere. ALLAH AŞKI! Burada tarifi imkansız bir haz var. Burada bambaşka bir şey var. Gelin oturun sizlerde marifet sofrasına. Bu hazzın ucundan tadın inşallah. Vazgeçemezsiniz. Bırakamazsınız. Rabbim bıraktırmaz, vazgeçirmez inşallah. Rabbimiz ayaklarımızı yolumuz üzere sabit kılsın. Bizi sırat-ı müstakimden (dosdoğru yol) ayırmasın inşallah. Fatiha suresinin 4. Ayetini (yalnız sana ibadet eder ve yalnız senden yardım dileriz) kendimize sancak, tevhidi bayrak yaparak Rabbe varanlardan eylesin hepimizi inşallah. Haydi gelin en başa dönelim. Allah’a önce sevgi duyup, aşkla yanmaya başlamadan öncesi var elbet. Kişinin önce kendini sevmesi. Sevin kendinizi. Allah’ın size maddi-manevi her verdiğiyle barışık olun. Kendini seven insan, güzel bakar, etrafa ışık saçması daha çok ve kolay olur. Enerji diyorlar. Hemen fark edilir kendini sevenin enerjisi. Kendini sevmeden başkalarını, Allah’ın sevgili kullarını ve Allah’ı sevemezsiniz ki! Kendinizi sevdikten sonra, etrafınızdakileri sevin. Kişilere sevdiğinizi çekinmeden söyleyin. Önce dille, sonra zamanla kalbe inecektir bu sevgi inşallah. Sevgi büyüdükçe, sizin sevdiklerinizin de sevdiklerini sevmeye başlarsınız. Sevgi halkası giderek büyür ve siz bu mutluluğa, huzura doyamazsınız inşallah. Yine yaşayın ve görün derim size. Önceki yazılarımızın birinde bir kardeşimiz yorum yapmış, Allah ondan razı olsun. Üveyslere seslenmiş. Kadın erkek demeden, birbirinize sarılıyorsunuz, Peygamber Efendimizin sünneti nerede kaldı. Şeriat kurallarına aykırı iş yapıyorsunuz diye sitem etmiş bizlere. Burada kinaye olsun diye yazmıyorum, üveysliği anlatmak, bildirmek istiyorum herkese. Kardeşimiz haklı. Bilmediği için haklı. Biz bu konuda susalım. Üveyslere manada öğretmenlik yapan Mevlana sultanımızdan gelsin cevap kardeşimize inşallah. Din ilminde; Bu câizdir, bu câiz değildir münâkaşasının bir sonu vardır.
Aşıkların ilmine son yoktur!
Aşk dini bütün dinlerden ayrıdır!
Aşıkların şeriati de mezhebi de ALLAH’tır!
Hz. Mevlânâ sultanımızdan bahsetmişken, Sultanımız, Divân-ı Kebîr’de, çeşitli beyitlerle aşk nedir sorusuna şöyle cevap vermiş:“Aşk nedir? diye sorarlarsa de ki: AŞK dileği, isteği, yapıp yapmama arzusunu, irâdeyi terk etmektir.” demiş koca sultanımız. Allah ondan razı olsun. Aşkı arayanın idare ile işi olmaz ki. Allah’ın idaresine, kendi iradesini karıştırmaz ki. Olaylara müdehale değil, müsaade eden taraftadır aşkın peşinde koşan. Teslimiyet hırkasını giyen, teslimiyet testisinden su içerek beslenip, yoluna devam edendir. Sevgili okurlar, bu satırları Rabbim sizlere okumayı nasip ettiyse eğer, şundan hiç şüpheniz olmasın. Zamanında, aşk gelsin beni bulsun diye dua etmişsiniz, ettirilmişsiniz. Allah'ı istemişsiniz, O'nu özlemişsiniz, dilekte bulunmuşsunuz. Allah'ın sevgili kulu olmak istemişsiniz. Bilmediklerinizi bilmek, görmediklerinizi görmek istemişsiniz. Başkaca, güzel bir kapı açılmasını istemişsiniz. Hayata yeni bir sayfayla yeniden başlamak ve yeniden, yeni baştan yaşamak istemişsiniz. Bu dua ile, kapı tokmağına vurup beklemeye geçmişsiniz. Biz de istemiştik zamanında. Kendini isteten Allah’a hamdolsun! Biz de zile basıp beklemiştik bu kapıda. Vakit bu vakit! Dem bu dem! Kaçırmayın bu fırsatı. Sonra ben gibi neden daha önceden yapmadım, başlamadım Allah’ı zikretmeye diye çok üzülürsünüz. Anahtar elinize verildi. Size düşen, kilidi çevirip kapıdan içeri süzülmek. Rabbim ne zaman isterse o zamandır kapıdan içeri girmek. Bu işin parolası ise Allah’a “seni çok seviyorum Rabbim” diyebilmek. 2020 ve sonrası için elbette iyi dileklerde bulunmak isterim. Ancak dua etmeyi bilmem. Sizi en güzeline Rabbimize emanet ediyorum. Ne eksiğiniz olduğunu en iyi bilen O. Rabbimiz tamamlasın tüm eksikliklerimizi. Dilimize düşen düşmeyen, akıl ettiğimiz edemediğimiz tüm hayır dualar sizlere gelsin inşallah. 2020 bambaşka bir yol olsun! Aşk isteyenlere gelsin ve bize sorarsanız herkes aşkı istesin, Rabbimiz herkese istetsin inşallah! Yazımızda bahsettiğimiz üzere, ben Allah’ı nasıl zikredebilirim, zikir nasıl yapılır sorularınıza cevap olarak www.veyselkarane.com
YAZARLAR
Yayınlanma: 10 Ocak 2020 - 14:26
Aşk isteyenlere gelsin!
2020 yılının ilk yazısı AŞK olsun istedik
YAZARLAR
10 Ocak 2020 - 14:26
EDİTÖR
İlginizi Çekebilir