Bugün son yıllarda oldukça dikkat çeken bir uygulamadan “aile dizimi”nden bahsetmek istiyorum. Benim konuyla tanışmam 2018 yaz ayında “seninle başlamadı” adlı kitapla olmuş ve oldukça dikkatimi çekmişti. İşin en ilginç ve mucizevi yanı ise kitabı bitirdikten 1 hafta sonra Çanakkale’de bir aile dizimi uygulaması yapıldı ve katılma şansına sahip oldum. Kitabı bitirmemle derinleşen merakıma bir cevap gibiydi seminerin ayağıma gelmesi. O kadar içselleştirip öğrenmek istemiştim ki, eğitimi bile kendime çekmeyi başarabilmiştim. Sonrasında denk gelmedim zaten. O döneme ve bana özel bir şey gibi, mucizevi şekilde yaşadım.
Öncelikle “aile dizimi” konusunun tarihine kısaca değinmek ve sizin de dikkatinizi çekmek isterim bu konuya. “Aile dizimi” Alman psikoterapist (Bert) Anton Hellinger’in ortaya koyup geliştirdiği bir sistemdir. **1925 yılında doğmuş olan Hellinger, felsefe, pedagoji ve teoloji eğitimi almış, sonrasında papaz olmuştur. Güney Afrika'da on altı yıl boyunca Katolik misyoner olarak görev yapmış, bu dönemde şaman inançlarına bağlı yaşamakta olan Zulu’ları gözlemlemiştir. Zulu kabilesi, Güney Afrika'daki KwaZulu Natal eyaletinde yaşayan, ülkenin en büyük Afrikalı etnik grubudur (Mayer ve Boness, 2003). Zulu kültüründe spiritüel dünya büyük önem taşımaktadır (Mayer ve Viviers, 2016). Hellinger, Zulu kabilesine mensup bireylerin, ateş etrafında toplanarak, sorunlarının çözümüne yönelik yaptıkları törenleri izlemiş, atalarının ruhları ile bağlantı kurmalarına şahitlik etmiştir. Onların aile yapılarına, çocukların ebeveynlerine sorgusuz saygılarına, ebeveynlerin çocukları üzerindeki doğal otoritelerine hayran olmuştur.
Aile dizimi (family constellation) terimi ilk olarak Adler (1927) tarafından aile sistemindeki her üyenin nişini (görevini) tanımlamak için bir yapı olarak kullanılmıştır. Adler, aile takımyıldızının ebeveynlerden, çocuklardan ve geniş aile üyelerinden oluştuğunu belirtmiştir. Almanca “Familien Aufstellung” adıyla 90’larda Almanya’da ortaya çıkmış olan “Aile Dizimi Terapisi (Family Constellation Therapy)” ise, ailenin nesiller boyunca, birbirlerine görünmez bir bağ ile bağlı olduğu anlayışına dayanmaktadır. Aile bir bütün olarak bir ruha sahiptir (Stone, 2008). Bireyi, içine doğduğu ailenin şekillendirdiğini benimseyen bu anlayış, ailenin bir sistem oluşturduğunu ileri sürmektedir. Aile sistemindeki bir kişi kadersel olarak diğer bir aile üyesine bağlıdır. Ruhsal tekâmül sürecinde; ruhun bedenlendiği ailedeki her birey birbirini seçerek gelmişlerdir. Bu yolculukta, bir arada olan tüm aile üyelerinin birbirlerinden öğrenecekleri şeyler vardır. Hellinger, psikolojik rahatsızlıkların büyük –belki de çoğu- bir kısmına, kök ailede yaşanmış sorunların sebep olduğunu söylemektedir.
(…)Aile dizimi uygulaması, aileler, çiftler, çocuklar ve hatta işyerleri, hastalıklar, şirketler için yapılabilmektedir (“The Original Hellinger”, 2020). Aile dizimi, grup terapisinde bir işleyiş olarak düşünülebilir (Franke, 2017). Psikodrama ile pek çok benzer yönleri olmasının tersine aile diziminde psikodramada olduğu gibi belirli bir durum ya da davranış sergilenmez. Dizime gelen danışan, seansta kendi ailesinin içsel bir resmini oluşturmaktadır. Bert Hellinger’in geliştirdiği bu yöntem günümüzde üzerine oldukça odaklanılan ve yaygınlaşan bir uygulama haline geldi. Bu arada Bert Hellinger’in de kitaplarına değinmeden geçmeyelim. Konuyla ilgilenenler kitaplarını inceleyebilir.
Türkiye de "aile dizimi” konusunda çalışan birçok kişi var. Benim size takip etmenizi önereceğim isim ise Emre Ziya Yazgan olacak. Ankara Üniversitesi’nde “Aile Dizimi” üzerine bir yüksek lisans tezi vermiş tek isimdir. 90 kişi üzerinde yaptığı aile dizimi uygulaması sonrasında da 1 sene kişileri takip ederek rapor hazırlamıştır. Bu konu üzerine yapılan ilk yüksek lisans tezi olması bakımından da oldukça önemli bir çalışmadır. Bu konunun ciddiye alınıp bilimsel bir çalışma şeklinde ortaya konulması benim oldukça dikkatimi çekti açıkçası. Bende en kısa zamanda Emre Ziya Yazgan ile tanışmak ve “aile dizimi” eğitimini almak istiyorum. Eğitim almak için kendisiyle iletişime geçtim ve eğitim için belli prosedürlerle ilgilendiğini ve en kısa sürede sertifikalı bir eğitim vereceğini öğrendim. Kişisel ve ruhsal gelişim sonu olmayan bir yol. Ne kadar çok okursak, düşünürsek o kadar gelişiyoruz, farkındalık kazanırken bilincimizi yükseltiyoruz. Öğrenme aşkıyla yanan herkes için keyifli bir yol aslında…. Sonsuz olması da gizemi daha da büyütüyor bana kalırsa. İyi ki bilginin, gelişmenin, öğrenmenin sonu yok… Aksi halde insanoğlu onu da tüketirdi ve yine boşluğa düşerdi :)
Sevgiyle, umutla… ;)
(…)Aile dizimi uygulaması, aileler, çiftler, çocuklar ve hatta işyerleri, hastalıklar, şirketler için yapılabilmektedir (“The Original Hellinger”, 2020). Aile dizimi, grup terapisinde bir işleyiş olarak düşünülebilir (Franke, 2017). Psikodrama ile pek çok benzer yönleri olmasının tersine aile diziminde psikodramada olduğu gibi belirli bir durum ya da davranış sergilenmez. Dizime gelen danışan, seansta kendi ailesinin içsel bir resmini oluşturmaktadır. Bert Hellinger’in geliştirdiği bu yöntem günümüzde üzerine oldukça odaklanılan ve yaygınlaşan bir uygulama haline geldi. Bu arada Bert Hellinger’in de kitaplarına değinmeden geçmeyelim. Konuyla ilgilenenler kitaplarını inceleyebilir.
Türkiye de "aile dizimi” konusunda çalışan birçok kişi var. Benim size takip etmenizi önereceğim isim ise Emre Ziya Yazgan olacak. Ankara Üniversitesi’nde “Aile Dizimi” üzerine bir yüksek lisans tezi vermiş tek isimdir. 90 kişi üzerinde yaptığı aile dizimi uygulaması sonrasında da 1 sene kişileri takip ederek rapor hazırlamıştır. Bu konu üzerine yapılan ilk yüksek lisans tezi olması bakımından da oldukça önemli bir çalışmadır. Bu konunun ciddiye alınıp bilimsel bir çalışma şeklinde ortaya konulması benim oldukça dikkatimi çekti açıkçası. Bende en kısa zamanda Emre Ziya Yazgan ile tanışmak ve “aile dizimi” eğitimini almak istiyorum. Eğitim almak için kendisiyle iletişime geçtim ve eğitim için belli prosedürlerle ilgilendiğini ve en kısa sürede sertifikalı bir eğitim vereceğini öğrendim. Kişisel ve ruhsal gelişim sonu olmayan bir yol. Ne kadar çok okursak, düşünürsek o kadar gelişiyoruz, farkındalık kazanırken bilincimizi yükseltiyoruz. Öğrenme aşkıyla yanan herkes için keyifli bir yol aslında…. Sonsuz olması da gizemi daha da büyütüyor bana kalırsa. İyi ki bilginin, gelişmenin, öğrenmenin sonu yok… Aksi halde insanoğlu onu da tüketirdi ve yine boşluğa düşerdi :)
Sevgiyle, umutla… ;)