Pandemi sonrasında her şey fazlasıyla sorgulanıp “bilim” dediğimiz olgunun da yanıldığını ya da doğru ve objektif yapılmadığını, yapılırken belli amaçlara hizmet ettiğini de gördüğümüzden artık “her şeyi” fazlasıyla sorgulamaya başladık insanlık olarak. “Görünenin ardında bambaşka gerçekler var!” diyerek algılarımızı güçlendirdik ve dışarıdaki seslerden daha çok içimizdeki sese odaklanmaya ve bambaşka düşüncelere açılmaya başladık… İyi ki de böyle oldu… Birçok kaybımız olmasına rağmen pandemiye uyanışımıza hizmet ettiği için şükredenlerdenim! Uyanış hiçbir zaman kolay yoldan olmamıştır. Bu zamanki uyanışımız da oldukça zor ve sancılı oldu maalesef. Ancak şu var ki, insanlık olarak çok ilginç, farklı ve de önemli bir dönemde yaşıyoruz… Yaşadığımız şeyler çok zor ama çok “zincirkıran” bir noktadayız ve insanlığın yönü muhteşem bir değişimin eşiğinde.
Bende bilimi önemseyen ama asla yeterli olmadığını bilen birisi olarak soyut dünyanın yani daha çok sezgilerimin peşinden gitmeye devam ediyorum. Gözüme takılan alternatif bir tıp sisteminden kısaca bahsetmek ve dikkatinizi çekmek istiyorum. Yaklaşık 2-3 sene önce duydum ancak çok fazla derinlemesine üzerine gitmedim. Açıkçası derin bir bilgim de yok ama kısaca bulduklarımı sizinle de paylaşmak istiyorum.
Homeopati, doğal maddelerin mikrodozlarını kullanarak hastalıkları tedavi etmeyi hedefleyen bir alternatif tıp sistemidir. Homeopati sözcük olarak Yunanca Homeos = benzer, Pathos = acı, ızdırap kelimelerinin birleşmesinden meydana gelmiştir.
Homeopati, 18. yüzyılda Alman doktor Samuel Hahnemann (“Benzerlik Prensibi” adlı makalesi 1796’da, Homeopatinin temel kitabı Organon’un ilk baskısı da 1810 yılında yayımlanmıştır. ) tarafından geliştirilmiş bir alternatif tıp sistemi olup iki temel ilkeye dayanmaktadır:
1-Benzerin benzeriyle tedavi (similia similibus curentur)
2-Minimum doz (minimum dozun prensibi)
Benzerin benzeriyle tedavi ilkesine göre, bir hastalık belirtisi olan bir kişiye, sağlıklı bir insanda aynı belirtileri uyandıran bir madde verilir. Örneğin, allerjik rinit (saman nezlesi) semptomları olan bir kişiye, normalde saman nezlesi semptomlarına neden olan bir bitki veya madde verilir. Hahnemann, bu ilkenin bir hastalığı tedavi etmek için kullanılabileceğini iddia etmiştir.
Minimum doz prensibi ise, aktif bileşenin çok düşük dozda kullanılmasını öngören bir tedavi sistemidir. Hahnemann, hastalığı tedavi etmek için kullanılan maddeyi seyrelterek etkisini artırdığını iddia etmiştir.
Homeopatik tedavi genellikle bir homeopat tarafından yapılır. Bu kişi, hastanın semptomlarını, sağlık geçmişini ve yaşam tarzını değerlendirerek, kişiye özgü bir tedavi planı oluşturur. Şu an tamda ihtiyacımız olan “kişiye özel tedavi” anlamında buraya dikkat çekmek istiyorum. Bu plan, homeopatik preparatların seçilmesi ve kullanımını içeren bir tedavi süreci. Homeopatik preparatlar, bitkisel, mineral veya hayvansal kaynaklardan elde edilen ürünlerden oluşmaktadır. Genellikle tabletler, damlalar, merhemler veya kremler şeklinde yapılan bu preparatların içerdiği aktif bileşenler, genellikle son derece seyreltilmiş durumdadır ve fiziksel olarak çözeltide bulunmazlar. Bu nedenle, homeopatik preparatların farmakolojik etkileri, plasebo etkisine dayandığı düşünülmektedir. Bu tıp insanlarının yorumu olsa da birçok olumlu etkisinin görüldüğü de gözlemlenmektedir.
Özetlemek gerekirse, homeopati benzerin benzeriyle tedavi ve minimum doz prensiplerine dayanan alternatif bir tıp sistemidir. Önümüzdeki senelerde hızlı bir yükselişe geçeceğini düşünenlerdenim. Çünkü bütün hastalıkların doğal çözümleri ve mutlaka doğada bir çözümü olduğunu düşünen biriyim. Daha fazla bilgi için sizde “homeopati” yöntemini araştırabilirsiniz. Ben sadece dikkatinizi çekmek istedim. Bende daha fazla ilgilenip araştıracağım bugün itibariyle.
Benim için en güçlü ilaç “düşüncelerimiz ve inançlarımız”. Bedenimizi duygu ve düşüncelerimizle bozuyorsak yine benzer şeylerle de tedavi edebiliriz diye düşünüyorum. Doğru düşünce ve inançlarla birlikte doğal yöntemleri ve doğadaki çözümleri takviye olarakta kullanabiliriz tabii ki.
Sevgiyle kalın, ışığınızı yükseltin… : )
Emel Uğur Kırıcı
Homeopati, 18. yüzyılda Alman doktor Samuel Hahnemann (“Benzerlik Prensibi” adlı makalesi 1796’da, Homeopatinin temel kitabı Organon’un ilk baskısı da 1810 yılında yayımlanmıştır. ) tarafından geliştirilmiş bir alternatif tıp sistemi olup iki temel ilkeye dayanmaktadır:
1-Benzerin benzeriyle tedavi (similia similibus curentur)
2-Minimum doz (minimum dozun prensibi)
Benzerin benzeriyle tedavi ilkesine göre, bir hastalık belirtisi olan bir kişiye, sağlıklı bir insanda aynı belirtileri uyandıran bir madde verilir. Örneğin, allerjik rinit (saman nezlesi) semptomları olan bir kişiye, normalde saman nezlesi semptomlarına neden olan bir bitki veya madde verilir. Hahnemann, bu ilkenin bir hastalığı tedavi etmek için kullanılabileceğini iddia etmiştir.
Minimum doz prensibi ise, aktif bileşenin çok düşük dozda kullanılmasını öngören bir tedavi sistemidir. Hahnemann, hastalığı tedavi etmek için kullanılan maddeyi seyrelterek etkisini artırdığını iddia etmiştir.
Homeopatik tedavi genellikle bir homeopat tarafından yapılır. Bu kişi, hastanın semptomlarını, sağlık geçmişini ve yaşam tarzını değerlendirerek, kişiye özgü bir tedavi planı oluşturur. Şu an tamda ihtiyacımız olan “kişiye özel tedavi” anlamında buraya dikkat çekmek istiyorum. Bu plan, homeopatik preparatların seçilmesi ve kullanımını içeren bir tedavi süreci. Homeopatik preparatlar, bitkisel, mineral veya hayvansal kaynaklardan elde edilen ürünlerden oluşmaktadır. Genellikle tabletler, damlalar, merhemler veya kremler şeklinde yapılan bu preparatların içerdiği aktif bileşenler, genellikle son derece seyreltilmiş durumdadır ve fiziksel olarak çözeltide bulunmazlar. Bu nedenle, homeopatik preparatların farmakolojik etkileri, plasebo etkisine dayandığı düşünülmektedir. Bu tıp insanlarının yorumu olsa da birçok olumlu etkisinin görüldüğü de gözlemlenmektedir.
Özetlemek gerekirse, homeopati benzerin benzeriyle tedavi ve minimum doz prensiplerine dayanan alternatif bir tıp sistemidir. Önümüzdeki senelerde hızlı bir yükselişe geçeceğini düşünenlerdenim. Çünkü bütün hastalıkların doğal çözümleri ve mutlaka doğada bir çözümü olduğunu düşünen biriyim. Daha fazla bilgi için sizde “homeopati” yöntemini araştırabilirsiniz. Ben sadece dikkatinizi çekmek istedim. Bende daha fazla ilgilenip araştıracağım bugün itibariyle.
Benim için en güçlü ilaç “düşüncelerimiz ve inançlarımız”. Bedenimizi duygu ve düşüncelerimizle bozuyorsak yine benzer şeylerle de tedavi edebiliriz diye düşünüyorum. Doğru düşünce ve inançlarla birlikte doğal yöntemleri ve doğadaki çözümleri takviye olarakta kullanabiliriz tabii ki.
Sevgiyle kalın, ışığınızı yükseltin… : )
Emel Uğur Kırıcı
