Ahir ömrümde sayısız duygu ile haşroldum. Lakin şu an içinde bulunduğumu, hissettiğimi daha önce hiç yaşamadım. Adını da koyamadım. ‘’Boşluk,’’ dedim daha sonra… Sevinilecek gibi değil, üzülecek gibi de değil. Anama ‘’Bu iş olacak mı?’’ diye sordum. ‘’Nasipse niye olmasın yavrum,’’ dedi. ‘’Ey benim sözü yumuşak anam, Mevla nasip ederse elbet her şey olur. Sen bana Meryem’den haber versen. Kapının yanında mı dikildi, içerde mi bekledi? Çayı uzatırken yüzüne mi baktı tepsiye mi? Hiç konuştu mu, sesinde hangi çiçekler vardı? He anam…’’ dedim. ‘’Ne bileyim Ahmet’im gittik geldik işte yalnız bir işte sebat edecekmişsin,’’ diye geçiştirdi beni.
Doğru ya bu iş mevzuunu en kısa sürede çözmem gerekti. Ne yana dönsem, kime sorsam, kimden aklı alsam diye düşündüm durdum. Kendimi yine amcamın dükkânında buldum. Terziliğin suyu mu çıktı gül gibi meslek diye düşündüm. Ama bu kez daha bir düzenli daha bir tertipliydim. İşi de güzelce takip ediyordum. Sisli, küçük dünyamda günler böyle geçerken bir gün kapı açıldı. Kapı açılınca sanki dükkâna bahar geldi, önce bademler çiçek açtı sonra güneye giden kuşlar vazgeçip geri döndü. O baharın adı ‘’Meryem’di…’
Meryem bana bakmadan amcama elindeki poşeti uzatıp ‘’Tadilat olacakmış Zeynel Usta, anam işaretlemiş,’’ dedi. Amcam torbayı alıp ‘’Tamam kızım,’’ deyip bir kenara attı. Meryem dükkandan çıktı. Peşinden koşsam dedim, dur desem dedim, biraz daha papatya koksun fakiranemiz diyeyim dedim, hiç birini yapamadım.
Amcam torbayı aldı, içindekini çıkardı, evirdi çevirdi pantolonun cebinden bir kâğıt geçmiş eline ‘’Ahmet’im bu sana gelmiş olacak herhalde,’’ dedi bana uzattı. Kâğıdı elinden kapıp dışarı çıktım, kaburgam sarıp sarmalamasa yüreğim dışarı fırlardı öyle heyecanlanmışım. Açmaya, okumaya takatim kalmayacak diye korktum. Diz çöküp oturdum. Siz heyecanla sevincin, korkunun kucaklaştığı bir duyguyu yaşadınız mı? Vallahi ben ilk o gün yaşadım. Kâğıdı açtım okudum, bitti bir daha okudum, sonra bir daha… O gün aklımdaki suallerin birçoğu cevap buldu. Meryem ‘’Mutlu oldum,’’ demiş , ‘’İşini gücünü hallet, yine gelin,’’ demiş. Sen, hallet dersin de ben halletmez miyim Ahmet’in bahar gözlüsü, canımı dişime takmaz mıyım?
Amcamın yanına geçtim ‘’Benim has amcam, baba yarım, üstümde emeğin çok, öz yavrundan ayırmadan yavrun bildin beni ama benim artık elimin ekmek tutması gerek. Bu da ne seninle ne dayımla olacak iş değil. Sen bana bir akıl versen, bir yol göstersen ben o yolda çatlayana kadar koşsam,’’ dedim. Amcam dinledi, önce ne olup bittiğini anlamaya çalıştı, uzun uzun bana baktı, beni izledi, sonra ‘’ Doğru dedin Ahmet’im,’’dedi. ‘’Bu iş böyle olmayacak ben de bunu çok düşündüm, durdum. İşinin ehli hakiki bir usta ile sen hakkat adam olursun. Sana en münasip iş berberlik gibi görünür,’’ diye sözünü noktaladı. ‘’Olur, amca, sen söyle ben yarın Refik ustanın yanına giderim,’’ dedim, dükkândan çıktım. Çıktım da eve gitmek kolay mı? Bin bir düşünce sardı yine aklımı, bu saatten sonra meslek öğrenilir mi, Yetim Ahmet askerlik çağında çırak durmuş, derler mi? diye ölçtüm biçtim. Eve varıp anama olan biteni anlatınca ‘’Haklısın yavrum, hayırlısı olsun,’’ dedi. Sağ ol be anam, yine çok güzel yol gösterdin…
Refik usta ile amcam konuşmuş ‘’gelsin,’’ demiş o da. Bizim bir diğer maceramız da işte böyle başladı. Ama beni orada görseniz bir avuç arı gibiyim. Ustamın ne istediğini gözünden bilirdim. Yere bakar, yeri süpürürdüm. Tenekeye bakar, tenekeyi dökerdim. İşi de pek çabuk kavramaya başladım ama ustamın ağır ağır çalışmasına bir türlü alışamadım. Ustam sanki tıraş yapmıyor celebin buzağı seçtiği gibi adamın etrafında dönüyor dönüyor dönüyordu…
Çok geçmeden elim ustura, makas tutmaya başladı. Çocukları, meczupları ben tıraş etmeye başladım. Tıraşım da haliyle ustama göre pek hızlıydı, böyle de olunca gelen müşteri ‘’Ahmet beni bir tıraş et,’’ demeye başladı. Bu benim hoşuma gidiyordu fakat anlıyordum Refik Usta içerliyordu. Ben bozuntuya vermedim. Bu sefer olacaktı, Meryem’ e giden yollarda öyle her sese dönüp bakılmazdı, ben de öyle yaptım. Yetim Ahmet, Berber Ahmet oluyordu…
Bu sefer de Refik Usta rahat durmadı. İşi kavradım, kendime müşteri bile tuttum ama Refik usta ‘’O saç öyle kesilir mi, şu sakalı ters alma diye kaç kere söyledim,’’ gibi laflarla beni yıldırdı. Dayanamadım, en sonunda kapıyı vurup çıktım. Eve gittim, anama anlattım olan biteni dinledi dinledi anamın ne dediğini söylememe gerek yok gayri…
Biraz amcamın biraz dayımın yanında akit geçirmeye devam ettim. Bu sefer tam olacaktı, nasip değilmiş diye düşünürken köyde o ara bir hareketlilik oldu. Bizim Refik Ustanın bir makine davası vardı, açıkçası dolandırılmış bizim usta, sonra da suçsuz günahsız bir adamı bu işi benim başıma sen musallat ettin deyip kızıyla dövmüşler, hem de kızıyla vallahi… Haliyle bu ikisine mahpushane yolu görünmüş oldu. Bir vakit yine terzi dükkânında otururken amcam ‘’Ahmet’im koca köy berbersiz olmaz, Refik Usta’nın da ne zaman çıkacağı belli değil, hem çıkarsa da artık herkes kendi nasibine. Sen bu işi kavradın, sana artık bir dükkân açalım,’’ demez mi? ‘‘Allah,’’ dedim yapıştım eline. ‘’Sen sahi mi dersin amcam? ‘’ deyip fırladım yanından. Eve gittim ‘’Ana,’’ dedim ‘’ Amcamla konuştuk, bana dükkân açacağız, dayıma da sen söyle Salim Ağa’ya haber etsin Meryem’i bu sefer istemeye gidiyoruz,’’
Anam ‘’Olur yavrum,’’ dedi.
Bu haftayı da Sabahattin Ali ile noktalayalım kıymetli okur,
‘’Sen aklıma gelince her şeyler gülümserdi.
Ağaçlar şarkı söyler, rüzgâr tatlı eserdi.’’
Herkese sağlıklı, huzurlu, mutlu haftalar dilerim,
Kalın sağlıcakla.
YAZARLAR
Yayınlanma: 12 Ocak 2023 - 09:00
Bir Başka Bahar
Ahir ömrümde sayısız duygu ile haşroldum
YAZARLAR
12 Ocak 2023 - 09:00
EDİTÖR
İlginizi Çekebilir