Merhaba Sevgili Okur,
Yıllar önce televizyon kanallarından birinde “biri bizi gözetliyor” isimli yarışma programı vardı. Birçoğunuz hatırlar belki. Bir grup insanın bir evde yarışma süresince kalıp, farklı kişilikleri ile bir arada yaşayabilme mücadelesi. Bazıları gereksiz, bazıları eğlenceli buldu bu yarışma programını ve uzunca bir sürede yayınlarda kaldı. Sanırım millet olarak biraz meraklıyız ve birilerini izlemeyi, gözlemeyi çok seviyoruz. Bunun başka bir açıklaması gelmiyor aklıma. Çünkü aklımda kalan görüntülerde onların yemek yemelerini, oturmalarını, sohbetlerini anımsıyorum da, bu programı izlemenin nasıl bir faydası var onu çok net cevaplayamıyorum.
Bugün sizlerle tabii ki bu programı konuşmayacağım ama başlığı atarken aklıma geldi kısacık da olsa yazayım dedim. Birileri bizi de gözetliyor okurlar. Hem de en yakınımızda, hem de aynı evde. Kim mi bunlar? Tabii ki canımız çocuklarımız. İzliyor, gözlemliyor ve üstüne üstlük bizleri taklit ediyorlar.
Ebeveynlerin çoğu, çocuğum şöyle yetişsin, böyle yetişsin düşünceleri ile çocuklarını olumlu düşünceler çerçevesinde büyütmeye çalışıyor. Bunun için en iyi okulları, en iyi öğretmenleri, en iyi kitapları vs bulup hayatlarına entegre etmek için çabalıyorlar. Sonra bir gün geliyor ve bakıyor çocuğunda görmek istediği bazı davranışlar, onun görmek istediklerinden farklı. Afallıyor. “Neden?” Diyor. “Nasıl olur?” Diyor. “O okul, çok iyiydi bu olamaz, öğretmeni neden bu konuya çözüm bulamamış” gibi gerekçelerle, yaşadığı problemin çözümünü de başkalarında arıyor? Peki, sormak istiyorum: o noktada hiç dönüp kendimize bakıyor muyuz? Yavaşlayıp, gözlemliyor muyuz çocuklarımızı? Aslında çocuklarımızın ağzından çıkan sözlerin, yaptıkları davranışların çoğunu aileleri gibi yaptığını görebiliyor muyuz mesela.
Biz nasıl yaklaşıyorsak olaylara, onlarında uzun bir süre kendi benliklerini oluşturmaya, kendi başlarına kararlar almaya kadar bizim gibi davrandıklarını bilmeliyiz.
Buradan anlatmak istediğim tabii ki hayatınızı değiştirin ve oyun oynayın, olmasını istediğiniz çocuk nasıl ise onun gibi davranın, sizi görsün ve yapsın değil. Zaten,” olmasını istediğin çocuk” sözü dahi uygun bir kullanım değil. Sonuçta robotlar üretmiyoruz ve kafamızda plan, program yaparak onları büyütemeyiz. Anlatmak istediğim kendimizde yapacağımız minik değişimlerin onların hayatlarında olumlu değişimlere sebep olacağı. Hayatın içinde bir örnek vermek gerekirse, trafikte sinir bozucu bir durumla karşılaştık ve hemen kötü sözler sarf ettik diyelim. Ertesi günü çocuğumuzdan o sözleri duyduğumuzda şaşırmayalım lütfen. Bizi gözlemledi ve taklit etti. Onların işleyişi bu şekilde. Küçük yaşlarda değerlendirme sorgulama yapamadıkları için gördüklerini fotokopi cihazı gibi kopyalayıp aynı şekilde sunuyorlar. Ya da üzeri kötü giyimli, bakımsız bir çocuk gördüğümüzde “tü ka ka” yaparak insanları dışlamayı öğretmeyelim. İnsanı insan olduğu için, hayvanı hayvan olduğu için ya da bir çiçeğin canlı olduğu için değerli olduğunu gösterelim ve hissettirelim. Bizim yaklaşımımızı izleyecek, takip edecek ve o da öyle davranacak. Olumlu davranışlarımızı ne kadar sergilersek olumlu olacaklarını, umut dolu sözlerimizi ne kadar söylersek hayata karşı umut dolu olacaklarını ya da karşılaştığımız bir engel karşısında yakınmaktan ziyade çözüm yolu arayışına girdiğimiz gösterirken onlarında problem çözme odaklı olacağını yaklaşımlarımızla gösterelim.
Sevgili okur, “biri bizi gözetliyor…” hem de her an ve her dakika. Bunu unutmadan, değişime çocuğumuzdan değil önce kendimizden başlayalım.
Bu hafta yeni yılın ilk haftası ve kitaplar konusunda belki yeni kararlar almış bu yıl daha düzenli kitap okumak istiyor olabilirsiniz. Bunları belki biz çizelge ile belki çocuğunuzla bir oyun ile düzene sokabilirsiniz. Bende sizlere yine umut vermesi için bu hafta bazı çocuk kitaplarını tavsiye ediyor yazımı sonlandırıyorum.
“Doğada Saklambaç Ara, Bul ve Say” Abm yayınevi, “ Yolunda Gitmeyen Bir şeyler mi Var?” Uçanfil Yayınlarından, “Kelime atlası” Taze Kitap yayınlarından çıkan. Sevgilerimle
Çocuk Kitabı Yazarı Işık SARAÇ
Yıllar önce televizyon kanallarından birinde “biri bizi gözetliyor” isimli yarışma programı vardı. Birçoğunuz hatırlar belki. Bir grup insanın bir evde yarışma süresince kalıp, farklı kişilikleri ile bir arada yaşayabilme mücadelesi. Bazıları gereksiz, bazıları eğlenceli buldu bu yarışma programını ve uzunca bir sürede yayınlarda kaldı. Sanırım millet olarak biraz meraklıyız ve birilerini izlemeyi, gözlemeyi çok seviyoruz. Bunun başka bir açıklaması gelmiyor aklıma. Çünkü aklımda kalan görüntülerde onların yemek yemelerini, oturmalarını, sohbetlerini anımsıyorum da, bu programı izlemenin nasıl bir faydası var onu çok net cevaplayamıyorum.
Bugün sizlerle tabii ki bu programı konuşmayacağım ama başlığı atarken aklıma geldi kısacık da olsa yazayım dedim. Birileri bizi de gözetliyor okurlar. Hem de en yakınımızda, hem de aynı evde. Kim mi bunlar? Tabii ki canımız çocuklarımız. İzliyor, gözlemliyor ve üstüne üstlük bizleri taklit ediyorlar.
Ebeveynlerin çoğu, çocuğum şöyle yetişsin, böyle yetişsin düşünceleri ile çocuklarını olumlu düşünceler çerçevesinde büyütmeye çalışıyor. Bunun için en iyi okulları, en iyi öğretmenleri, en iyi kitapları vs bulup hayatlarına entegre etmek için çabalıyorlar. Sonra bir gün geliyor ve bakıyor çocuğunda görmek istediği bazı davranışlar, onun görmek istediklerinden farklı. Afallıyor. “Neden?” Diyor. “Nasıl olur?” Diyor. “O okul, çok iyiydi bu olamaz, öğretmeni neden bu konuya çözüm bulamamış” gibi gerekçelerle, yaşadığı problemin çözümünü de başkalarında arıyor? Peki, sormak istiyorum: o noktada hiç dönüp kendimize bakıyor muyuz? Yavaşlayıp, gözlemliyor muyuz çocuklarımızı? Aslında çocuklarımızın ağzından çıkan sözlerin, yaptıkları davranışların çoğunu aileleri gibi yaptığını görebiliyor muyuz mesela.
Biz nasıl yaklaşıyorsak olaylara, onlarında uzun bir süre kendi benliklerini oluşturmaya, kendi başlarına kararlar almaya kadar bizim gibi davrandıklarını bilmeliyiz.
Buradan anlatmak istediğim tabii ki hayatınızı değiştirin ve oyun oynayın, olmasını istediğiniz çocuk nasıl ise onun gibi davranın, sizi görsün ve yapsın değil. Zaten,” olmasını istediğin çocuk” sözü dahi uygun bir kullanım değil. Sonuçta robotlar üretmiyoruz ve kafamızda plan, program yaparak onları büyütemeyiz. Anlatmak istediğim kendimizde yapacağımız minik değişimlerin onların hayatlarında olumlu değişimlere sebep olacağı. Hayatın içinde bir örnek vermek gerekirse, trafikte sinir bozucu bir durumla karşılaştık ve hemen kötü sözler sarf ettik diyelim. Ertesi günü çocuğumuzdan o sözleri duyduğumuzda şaşırmayalım lütfen. Bizi gözlemledi ve taklit etti. Onların işleyişi bu şekilde. Küçük yaşlarda değerlendirme sorgulama yapamadıkları için gördüklerini fotokopi cihazı gibi kopyalayıp aynı şekilde sunuyorlar. Ya da üzeri kötü giyimli, bakımsız bir çocuk gördüğümüzde “tü ka ka” yaparak insanları dışlamayı öğretmeyelim. İnsanı insan olduğu için, hayvanı hayvan olduğu için ya da bir çiçeğin canlı olduğu için değerli olduğunu gösterelim ve hissettirelim. Bizim yaklaşımımızı izleyecek, takip edecek ve o da öyle davranacak. Olumlu davranışlarımızı ne kadar sergilersek olumlu olacaklarını, umut dolu sözlerimizi ne kadar söylersek hayata karşı umut dolu olacaklarını ya da karşılaştığımız bir engel karşısında yakınmaktan ziyade çözüm yolu arayışına girdiğimiz gösterirken onlarında problem çözme odaklı olacağını yaklaşımlarımızla gösterelim.
Sevgili okur, “biri bizi gözetliyor…” hem de her an ve her dakika. Bunu unutmadan, değişime çocuğumuzdan değil önce kendimizden başlayalım.
Bu hafta yeni yılın ilk haftası ve kitaplar konusunda belki yeni kararlar almış bu yıl daha düzenli kitap okumak istiyor olabilirsiniz. Bunları belki biz çizelge ile belki çocuğunuzla bir oyun ile düzene sokabilirsiniz. Bende sizlere yine umut vermesi için bu hafta bazı çocuk kitaplarını tavsiye ediyor yazımı sonlandırıyorum.
“Doğada Saklambaç Ara, Bul ve Say” Abm yayınevi, “ Yolunda Gitmeyen Bir şeyler mi Var?” Uçanfil Yayınlarından, “Kelime atlası” Taze Kitap yayınlarından çıkan. Sevgilerimle
Çocuk Kitabı Yazarı Işık SARAÇ