Ne biçim bir gezegen oldu dünya? Ne kadar çok değişti insanlar, aydınlık yarınlara yürüyecekken karanlığa doğru ilerliyoruz hızla, çocuklara cinsel istismar, öldürülen kadınlar, yeni açılan silah fabrikaları, çökmeye başlayan dünya ekonomisi, salgın hastalıklar, bir yanda bolluk ve lüks içinde yaşayanlar, diğer yanda açlık ile boğuşanlar, gezegenimizin o kadar çok zenginliği var ki, neden eşitçe paylaşamıyoruz? Ne yaptık biz böyle bu gezegene. Binlerce canlı içinde dünyaya en çok zarar veren türleriz. Derdimiz ne bizim? Hiç sorgulamıyoruz, her şeyi hemen kabul ediyoruz. Karşı koymuyoruz, boyun eğiyoruz… Bireyin artık kendi kendini sorgulayıp daha sağlıklı bir yol çizmesinin zamanı daha gelmedi mi? Uyurgezer gibi olduk. Uyurken geziyoruz, gezerken uyuyoruz. Onun için hafta sonları uygulanan koronavirüs kısıtlamaları saat akşam sekizde başlıyor. İnsanların uyku saatlerinde kısıtlamaya gidiliyor. Gün içinde hayatın normal akışı devam ediyor. Bazı işletmeler ve işyerleri nasıl dayanacak anlamış değilim. Ya 15 gün kapanacağız ya da sonuçlarına katlanacağız. Bu yapılabilir mi? Kumbaran boş ise yapamazsın.
TAKKE DÜŞTÜ KEL GÖRÜNDÜ
Çarşamba akşamı Bilim Kurulu toplantısı sonrası açıklama yapan Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, koronavirüs salgını nedeniyle yaşanan yeni can kaybını ve hasta sayısını açıkladı. Türkiye’de son 24 saat içinde 6 bin 814 yeni hasta tespit edilirken, toplam hasta sayısı 467 bin 730’a yükseldi. Sağlık Bakanı Koca, halktan gelen tepkiler sonrası artık Sağlık Bakanlığı’nın koronavirüs verilerinin yer aldığı tabloda gerçek vaka sayısının da açıklanacağını duyurdu. Koca, son 24 saat içinde testi pozitif çıkan vaka sayısını 28 bin 351 olarak açıkladıktan sonra herkesin ağzı açık kaldı. Tabi ki de tepkiler de anında geldi. Anlaşılıyor ki bunca aydır hep farklı rakamlar açıklanmış. Bakan Koca, yüzde elli ile yüzde yüz arası vaka sayısında artış yaşanan şehirler içerisinde Çanakkale’yi de saydı. Vay halimize!.. SİYASET
Fitne, fesat, namertsin, bölücü, sizden korkumuz yok, şaha kalktık, uçuyoruz, teneke tıngırtısı, bizi kıskanıyorlar, dış güçler, ekonomi, adalet, reform, ekmek kapısı, esnafın durumu, istihdam seferberliği, kısıtlamalar, gerçek rakamlar, fezleke, dokunulmazlık, faiz lobisi, istifa, döviz kuru vs. vs. Çoğunlukla bu kelimelerden oluşan cümlelerin kurulduğu bir siyasi arena gözler önüne seriliyor. Ne bileyim biraz mahalle ağzıyla yapılan siyaset gibi geliyor bana. Eskiden siyaset böyle değildi. BİR ZAMANLAR OLDUĞUMUZ YERE DÖNMELİYİZ
Aslında 1932-1986 yılları arasında yaşamış olan Rus film yönetmeni Andrei Tarkovsky, ‘Bir Delinin Haykırışı’ adlı esrinde ne yapmamız gerektiğini anlatmış. Eserin sonundaki birkaç dizeyi aktararak bu haftaki yazımı sonlandırmak istiyorum. Tarkovsky bir delinin sözleriyle şöyle sesleniyor insanoğluna,
“sadece doğaya bak…
hayatın ne kadar basit olduğunu göreceksin.
bir zamanlar olduğumuz yere dönmeliyiz…
yanlış tarafa döndüğümüz noktaya.
hayatın ana temellerine geri dönmeliyiz;
suları kirletmeden…
deli bir adam,
size kendinizden utanmanızı söylüyorsa;
ne biçim bir dünyadır burası!”
Çarşamba akşamı Bilim Kurulu toplantısı sonrası açıklama yapan Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, koronavirüs salgını nedeniyle yaşanan yeni can kaybını ve hasta sayısını açıkladı. Türkiye’de son 24 saat içinde 6 bin 814 yeni hasta tespit edilirken, toplam hasta sayısı 467 bin 730’a yükseldi. Sağlık Bakanı Koca, halktan gelen tepkiler sonrası artık Sağlık Bakanlığı’nın koronavirüs verilerinin yer aldığı tabloda gerçek vaka sayısının da açıklanacağını duyurdu. Koca, son 24 saat içinde testi pozitif çıkan vaka sayısını 28 bin 351 olarak açıkladıktan sonra herkesin ağzı açık kaldı. Tabi ki de tepkiler de anında geldi. Anlaşılıyor ki bunca aydır hep farklı rakamlar açıklanmış. Bakan Koca, yüzde elli ile yüzde yüz arası vaka sayısında artış yaşanan şehirler içerisinde Çanakkale’yi de saydı. Vay halimize!.. SİYASET
Fitne, fesat, namertsin, bölücü, sizden korkumuz yok, şaha kalktık, uçuyoruz, teneke tıngırtısı, bizi kıskanıyorlar, dış güçler, ekonomi, adalet, reform, ekmek kapısı, esnafın durumu, istihdam seferberliği, kısıtlamalar, gerçek rakamlar, fezleke, dokunulmazlık, faiz lobisi, istifa, döviz kuru vs. vs. Çoğunlukla bu kelimelerden oluşan cümlelerin kurulduğu bir siyasi arena gözler önüne seriliyor. Ne bileyim biraz mahalle ağzıyla yapılan siyaset gibi geliyor bana. Eskiden siyaset böyle değildi. BİR ZAMANLAR OLDUĞUMUZ YERE DÖNMELİYİZ
Aslında 1932-1986 yılları arasında yaşamış olan Rus film yönetmeni Andrei Tarkovsky, ‘Bir Delinin Haykırışı’ adlı esrinde ne yapmamız gerektiğini anlatmış. Eserin sonundaki birkaç dizeyi aktararak bu haftaki yazımı sonlandırmak istiyorum. Tarkovsky bir delinin sözleriyle şöyle sesleniyor insanoğluna,
“sadece doğaya bak…
hayatın ne kadar basit olduğunu göreceksin.
bir zamanlar olduğumuz yere dönmeliyiz…
yanlış tarafa döndüğümüz noktaya.
hayatın ana temellerine geri dönmeliyiz;
suları kirletmeden…
deli bir adam,
size kendinizden utanmanızı söylüyorsa;
ne biçim bir dünyadır burası!”