Yirmi birinci yüzyıldayız. Milenyum çağına gireli bile yirmi yıl oldu. Çağ atlayacağız sanıyorduk. Sadece rakamlar değişti, sosyal alanda çok şey değişmedi. Teknoloji büyük bir hızla ilerledi ama doğru yönde mi yoksa yanlış yönde mi ilerledi o tartışılır. Hayatımız bir anda dijital veriler tarafından sarıldı ve teknolojinin akıllı ürünleri girmeye başladı. Bilgisayar ve akıllı telefonlarla internet ağının içine sürüklenmekten hiç kimse kendini alı koyamadı. Bu gelişmeler tabi ki de iş hayatını da çok kolaylaştırırken insanlar sosyalleşmeyi unuttu.
Birbirlerinden hızla uzaklaştı. Mutlulukları, sosyal medyadan paylaştıklarının ne kadar beğenildiğiyle ölçülmeye başladı. Artık bugünlerde, arkadaşlıklar, dostluklar, sevgiler, aşklar, kin, nefret, çirkin söylemler, mutluluk, hüzün, acı, dedikodu vb. kavramlar sadece dijital ortamlardaki veriler ve sembollerden başka bir şey değil.
Günümüzde hala kadınlar şiddete maruz kalarak öldürülüyor. Çocuklar tacize uğruyor, bazı kendini bilmezler hayvanlara işkence ederek katlediyor. Hala, hak arayışı, adalette eşitlik söylemleri güncelliğini koruyor. Hala çözülemeyen cinayetler, televizyon programları üzerinden çözülmeye çalışılıyor. Bunlara izin verenlerin nasıl bir zihniyette olduğu başka bir tartışma konusu olur. Halkın birçoğu televizyon ekranlarında yayınlanan, yarışmalar, yemek programları, pembe diziler, seviyesiz çöpçatan programları ile oyalanırken, duyarlı kesimin gündeminde, çoklu baro, kıdem tazminatı, pandeminin ekonomiye etkileri var. KIDEM TAZMİNATI
Hükümet tarafından Tamamlayıcı Emeklilik Sistemi ile çalışanların kıdem tazminatı hakkının özel bir emeklilik fonuna aktarılması değerlendirilirken, sendikalar ise kıdem tazminatının kendileri için, kırmızı çizgileri olduğunu belirtti. Kıdem tazminatıyla ilgili değişiklik konuşulmaya başlandığında bir anda tepkiler çığ gibi büyüdü. Havayı yumuşatmak için geri adım atılır gibi yapıldı. İşveren ile işçi sendikaların anlaşmaya varılması söylendi. İşçi sendikalarında söz hakkı kimde ona bakmak gerekiyor. Önümüzdeki gönlerden şakacıktan görüşmeler yapılacak, gündem sık sık değişecek. Tamamlayıcı Emeklilik Sistemi bir gece vakti, 2022 yılından itibaren uygulanmak üzere yürürlüğe girecektir. Kırmızı çizgi bir anda sarı çizgi olacak. Fonda toplanan paraların ne olacağını da hiç kimse sorgulayamayacak. Bir iş yerinde 25-30 yıl çalışan bir işçiyi düşünelim. Zaten hayat pahalılığından zar zor geçinecektir. Tek güvencesi uzun yılardır biriken kıdem tazminatıdır. Emekli olunca belki bir ev almanın hayalini kuramayacak, çocuklarını iyi bir üniversite de okutma imkanı olamayacak. Peki çalışırken birikim yapabilir mi? Bunu yapabileceğini sanmıyorum. Hayatı boyunca vergi veren birinin birikimine göz dikmek ne kadar doğru ve vicdanidir. Sendikalara göre ekonomik krizin yaşandığı bu süreçte işçiler, kıdem tazminatını 'kaybetmek' anlamına gelecek değişiklikleri değil, gelir dağılımında adaletin ve iş güvencesinin sağlanmasını talep ediyor. Ama bunda ne kadar başarılı olacak ileriki, zamanda göreceğiz.
ÇOKLU BARO SİSTEMİ
Çok da yandaş olmayan kuruluşlar arasında bir tek barolar kalmıştı sonunda onlara da el atıldı. Çoklu baro sistemi meclise sunuldu. Kabul edileceğine kesin gözüyle bakılıyor. Baro başkanları Ankara’ya yürüdü. Avukatlar, düzenlemeye karşı Çağlayan Adliyesi önünde toplanarak basın açıklaması yaptılar. Bunca baro başkanının ve avukatın karşı olduğu bir düzenlemede neden ısrar edilmesi apaçık ortadadır. Bu siyasi bir karardır. Barolar siyasileştirilerek yönetici durumundaki güçlerin kontrolü altına alınmak istenmektedir. SOSYAL MEDYA VE Z KUŞAĞI
2000 yılı ve sonrası dünyaya gelen kişilerin oluşturmuş olduğu nesle Z kuşağı, diğer adıyla milenyum gençleri deniyor. Teknolojinin kucağına doğan bu nesil, 'internet kuşağı' olarak da adlandırılıyor. Son derece iyimser olmalarının yanı sıra pek hırslı değillermiş gibi görünseler de sosyal medyayı çok kullanıyorlar. Adeta sosyal medyanın bir parçasılar. Bütün haberleşmelerini, duygu, düşünce ve tepkilerini sosyal medya üzerinden paylaşıyorlar. Çarşamba günü öğleden sonra bazı sosyal medya internet sitelerinin kısıtlanacağı ya da bu mecraların kaldırılacağı açıklaması yapıldı. Sosyal medya kullanıcıları ve Z kuşağı bu açıklamaya anında tepki gösterdi. Kısa sürede sosyal medyada bu konu üzerine binlerce paylaşım yapıldı. Üç ya da dört saat sonra Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı tarafından, yapılan açıklamanın bazı sözlerinin çarpıtıldığı açıklaması geldi. Belki de ilerleyen günlerde bu açıklamayla ilgili paylaşım yapılması bile yasaklanabilir. İnsanlar artık neyi nasıl yapacağını bile şaşırmış durumda. Hangi hareketlerin, hangi sözlerin, hangi paylaşımların suç olmayacağı konusunda araştırmalar bile yapmaya başlamış olabilirler. Z kuşağı sanıldığı kadar çoluk-çocuk değil. Neyin ne olduğunun farkında ve milyonlarca gençten oluşturuyor. Bu kuşaktan olanların çoğu önümüzdeki seçimlerde de oy kullanacak. Hemen sinip kendi kabuğuna çekilecek nesiller yok artık.
Birbirlerinden hızla uzaklaştı. Mutlulukları, sosyal medyadan paylaştıklarının ne kadar beğenildiğiyle ölçülmeye başladı. Artık bugünlerde, arkadaşlıklar, dostluklar, sevgiler, aşklar, kin, nefret, çirkin söylemler, mutluluk, hüzün, acı, dedikodu vb. kavramlar sadece dijital ortamlardaki veriler ve sembollerden başka bir şey değil.
Günümüzde hala kadınlar şiddete maruz kalarak öldürülüyor. Çocuklar tacize uğruyor, bazı kendini bilmezler hayvanlara işkence ederek katlediyor. Hala, hak arayışı, adalette eşitlik söylemleri güncelliğini koruyor. Hala çözülemeyen cinayetler, televizyon programları üzerinden çözülmeye çalışılıyor. Bunlara izin verenlerin nasıl bir zihniyette olduğu başka bir tartışma konusu olur. Halkın birçoğu televizyon ekranlarında yayınlanan, yarışmalar, yemek programları, pembe diziler, seviyesiz çöpçatan programları ile oyalanırken, duyarlı kesimin gündeminde, çoklu baro, kıdem tazminatı, pandeminin ekonomiye etkileri var. KIDEM TAZMİNATI
Hükümet tarafından Tamamlayıcı Emeklilik Sistemi ile çalışanların kıdem tazminatı hakkının özel bir emeklilik fonuna aktarılması değerlendirilirken, sendikalar ise kıdem tazminatının kendileri için, kırmızı çizgileri olduğunu belirtti. Kıdem tazminatıyla ilgili değişiklik konuşulmaya başlandığında bir anda tepkiler çığ gibi büyüdü. Havayı yumuşatmak için geri adım atılır gibi yapıldı. İşveren ile işçi sendikaların anlaşmaya varılması söylendi. İşçi sendikalarında söz hakkı kimde ona bakmak gerekiyor. Önümüzdeki gönlerden şakacıktan görüşmeler yapılacak, gündem sık sık değişecek. Tamamlayıcı Emeklilik Sistemi bir gece vakti, 2022 yılından itibaren uygulanmak üzere yürürlüğe girecektir. Kırmızı çizgi bir anda sarı çizgi olacak. Fonda toplanan paraların ne olacağını da hiç kimse sorgulayamayacak. Bir iş yerinde 25-30 yıl çalışan bir işçiyi düşünelim. Zaten hayat pahalılığından zar zor geçinecektir. Tek güvencesi uzun yılardır biriken kıdem tazminatıdır. Emekli olunca belki bir ev almanın hayalini kuramayacak, çocuklarını iyi bir üniversite de okutma imkanı olamayacak. Peki çalışırken birikim yapabilir mi? Bunu yapabileceğini sanmıyorum. Hayatı boyunca vergi veren birinin birikimine göz dikmek ne kadar doğru ve vicdanidir. Sendikalara göre ekonomik krizin yaşandığı bu süreçte işçiler, kıdem tazminatını 'kaybetmek' anlamına gelecek değişiklikleri değil, gelir dağılımında adaletin ve iş güvencesinin sağlanmasını talep ediyor. Ama bunda ne kadar başarılı olacak ileriki, zamanda göreceğiz.
ÇOKLU BARO SİSTEMİ
Çok da yandaş olmayan kuruluşlar arasında bir tek barolar kalmıştı sonunda onlara da el atıldı. Çoklu baro sistemi meclise sunuldu. Kabul edileceğine kesin gözüyle bakılıyor. Baro başkanları Ankara’ya yürüdü. Avukatlar, düzenlemeye karşı Çağlayan Adliyesi önünde toplanarak basın açıklaması yaptılar. Bunca baro başkanının ve avukatın karşı olduğu bir düzenlemede neden ısrar edilmesi apaçık ortadadır. Bu siyasi bir karardır. Barolar siyasileştirilerek yönetici durumundaki güçlerin kontrolü altına alınmak istenmektedir. SOSYAL MEDYA VE Z KUŞAĞI
2000 yılı ve sonrası dünyaya gelen kişilerin oluşturmuş olduğu nesle Z kuşağı, diğer adıyla milenyum gençleri deniyor. Teknolojinin kucağına doğan bu nesil, 'internet kuşağı' olarak da adlandırılıyor. Son derece iyimser olmalarının yanı sıra pek hırslı değillermiş gibi görünseler de sosyal medyayı çok kullanıyorlar. Adeta sosyal medyanın bir parçasılar. Bütün haberleşmelerini, duygu, düşünce ve tepkilerini sosyal medya üzerinden paylaşıyorlar. Çarşamba günü öğleden sonra bazı sosyal medya internet sitelerinin kısıtlanacağı ya da bu mecraların kaldırılacağı açıklaması yapıldı. Sosyal medya kullanıcıları ve Z kuşağı bu açıklamaya anında tepki gösterdi. Kısa sürede sosyal medyada bu konu üzerine binlerce paylaşım yapıldı. Üç ya da dört saat sonra Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı tarafından, yapılan açıklamanın bazı sözlerinin çarpıtıldığı açıklaması geldi. Belki de ilerleyen günlerde bu açıklamayla ilgili paylaşım yapılması bile yasaklanabilir. İnsanlar artık neyi nasıl yapacağını bile şaşırmış durumda. Hangi hareketlerin, hangi sözlerin, hangi paylaşımların suç olmayacağı konusunda araştırmalar bile yapmaya başlamış olabilirler. Z kuşağı sanıldığı kadar çoluk-çocuk değil. Neyin ne olduğunun farkında ve milyonlarca gençten oluşturuyor. Bu kuşaktan olanların çoğu önümüzdeki seçimlerde de oy kullanacak. Hemen sinip kendi kabuğuna çekilecek nesiller yok artık.