İki sene önceydi, ucuz yollu bir terlik alacağım, çarşı caddesinde ki bu işi yapan bir mağazaya girdim ve terliklere bakmaya başladım. Fiyatlar uçmuş, iki sene öncenin fiyatıyla 100 TL’ye bile terlik var. Sıradan yurdum terliği, muadili pazarda 5-10 TL ama dükkanda birkaç katından bile fazla. İlgili hanımefendiye daha uygun fiyatlı terlikleri olup olmadığını sordum ve… Hanımefendi beni ezmek istercesine burasının ünlü bir mağaza olduğunu, burada ucuz ürün satılmadığını ve buranın müşterilerinin “ELİT” olduğunu anlattı kısaca. Kadının gözlerine dehşetle baktım ve acıdım, dünya yalanlarına kendisini nasılda kaptırmış, nasılda acınası bir halde diye düşündüm ve cevap vermeden, elimde ki terliği kadının eline bırakarak dükkanı terk ettim, bir daha da adımımı atmadım o dükkana. Birkaç dükkan ilerden de aynı marka terliği 15 TL’ye aldım.
Bu sabah çarşı caddesinden geçerken o dükkan dikkatimi çekti, büyük indirime gitmişlerdi, tüm terlikler dışarıya konmuş ve üzerlerinde de kocaman fiyat etiketleri vardı. Hem de markaları da yazılarak hazırlanmıştı etiketler. İki sene sonra, bu günün ekonomisinde 15 TL bir çift terlik başına. Durdum ve dükkandan içeriye baktım, o hanımefendi içeride kara kara düşünmekte… İki sene önce bu terlik bu fiyata kurtarırken (birkaç dükkan ötede almıştım o zaman) büyük kazanç peşinde koşmanın ve halkı kandırmanın sonucunu yaşamaktaydı mağaza. Sevinemedim düştükleri duruma, milli servetin getirildiği hale üzüldüm, hem halkımız hem de yöneticiler tarafından. Halkı, amiyane tabiriyle kazıklamak üzere adı ticaret olan ama resmen soygun yapılan bir düzenin neticesi gözlerimin önündeydi. Hiç doymuyor insan dene bu mahlukat haksız kazanca, hep eli uzun işler akıllarda, hiç insanın insana olan dürüstlük borcu ödenmiyor.
Çoğunuz biliyorsunuz, asıl işim gıda toptancılığı. Birkaç yıl önce hem bir perakende dükkanı açtım Barbaros’ta, hem de internet üzerinden sipariş alarak ve fiyat farkı da gözetmeksin evlere teslim taze sebze-meyve göndermeye başladım. Ödeme kapıda yapılıyordu ve kredi kartı da kabul ediyorduk. Apartmanda asansör var mı yok mu, kaçıncı kat? Hiç umurumuzda değildi, personellerim olanca özveri ile gelen siparişleri hazırlayarak evlere götürüyorlardı. Ancak hem dükkanı kapattık hem de bu servis hizmetini iki yıl sonunda bitirdik. Manav dükkanında fiyatlar “HAL” fiyatlarıydı ve seçmeye olanak sağlıyorduk ama halkımız bu olayı bir türlü kavrayamıyor. Dört domates satın almak isteyen hanımefendi resmen on domatesi tırnakları ile deliyor ya da sıkarak bereliyordu. Ne yapsak nafile, kimsenin saygısı yoktu. Halka hizmet etmenin keyfinin yaşayamadan kapattık dükkanı ve o kadar nefret etmiştim ki, mülkü de sattım. Evlere servisin de başka bir hikayesi var. Personel o denli özveriliydi ki, internette “not” bölümü ayırmıştık sipariş verenler için oraya bazen bakkal siparişi de yazıyorlardı. Süt, ekmek, yoğurt… Bunları da bakkaldan satın alarak fişi ile beraber götürerek kar almadan teslim ediyorduk ama bu kez de kötü niyetli kişilerle karşılaştık. O günlerden kalan elliye yakın veresiyemiz var… Evet, eve sipariş götürüyorsunuz ve ücreti alamıyorsunuz, kapıdan ürünü geri de alamıyorsunuz ve bir daha kapı duvar…
Halk olarak çok büyük ahlaki sorunlarımız var. Para denilen hileli ürün kimin eline geçerse o kendisini toplumun üstü görmeye başlıyor. Bir türlü denge kurulamıyor. Böbürlene böbürlene yaşamak adeta toplumun düsturu olmuş. Ne diyeyim, insanı tanıdıkça hayvanlara hayran kalıyorum.
YAZARLAR
Yayınlanma: 05 Eylül 2019 - 11:00
BÖBÜRLENMEK
İki sene önceydi, ucuz yollu bir terlik alacağım, çarşı caddesinde ki bu işi yapan bir mağazaya girdim ve terliklere bakmaya başladım
YAZARLAR
05 Eylül 2019 - 11:00
EDİTÖR
İlginizi Çekebilir