Önceki dönem Baro Başkanı Av. Bülent Şarlan'ın moderatörlüğünde ve Baro Başkanı Av. Soner Aydın'ın katılımıyla 10 Ağustos 2021 Salı günü saat 21:00'de SMA TİP 1 hastası Ahmet Alp için Instagram üzerinden destek yayını yapılacak. Bu yayın izlenir.
Sosyal anksiyete bozukluğu: Sosyal durumlarda veya toplum içinde konuşma gibi başkalarının önünde performans göstermeye çağrıldığında kaygı duyuyarlar.
GAZOZ
Yaz Olimpiyatları'nda klasik yay bireysel şampiyonu Mete Gazoz'un başarısı tüm Türkiye'de konuşuluyor. Gazoz, Japonya dönüşü İstanbul Havalimanı'nda basın mesnsuplarına açıklamalarda bulundu, çok çok mutlu ve gururlu olduğunu söyledi. Milli Sporcunun konuşma esnasında kimi zaman zorluk yaşaması nedeniyle, Mete Gazoz'un hastalığı da spor severler ve okçuluk meraklıları tarafından araştırılmaya başlandı.
Olimpiyat şampiyonluğu sonrası duygu ve düşüncelerini mikrofonlara aktaran Mete Gazoz'un konuşma esnasında zorlandığı seyircinin ve sevenlerinin dikkatinden kaçmadı. Peki hastalığı var mı? Konuyla ilgili Mete Gazoz ve ailesinden bir bilgi paylaşılmadı fakat genç sporcuda basit bir "Akıcılık bozukluğu" (Kekemelik/Hızlı Konuşma) olduğu düşünülüyor.
Hitabet Nedir, TDK Sözlük Anlamı Ne Demek?
TDK'ya göre hitabet kelimesinin dört farklı anlamı vardır:
İlk Anlamı: Topluluk önünde etkili ve ikna edici konuşabilme yeteneği
İkinci Anlamı: Kalabalık bir kitleyi ikna etmek için yapılan konuşma
Üçüncü Anlamı: Nasihat, öğüt
Dördüncü Anlamı: Vaaz ATATÜRK VE HİTABET Bir asker olarak Atatürk'ün öğrencilik yıllarında saat tutarak konuşma alıştırmaları yaptığına dair bilgimiz bulunmakta. Yahya Kemal, bir yazısında dünden bugüne kalan hatiplerin elleri kolları ile bir takım hareketler yapanlar değil, söyledikleri sözler yazı haline gelerek bugüne ulaşanlar olduğunu söyler ki, hitabet sanatını edebiyatın bir türü kılan asıl böyle eserlerdir. Atatürk'ün de söyledikleri yazıya geçmiştir. Hitabette, gayeye göre kelimelerin seçilmesi en önemli noktadır, öyle ki kelimenin telaffuzu dinleyici cevap vermeye sevk edecektir. Konuşmacı bazen söylediği sözün tam zıddının anlaşılması için ses tonunu ustalıkla kullanır veya cümlesini oluşturan kelimeleri vurgular. Böylece kelime seçimi ve istifine, tonlama ve vurgulama da dahil olur. Elbette dili çok iyi bilmeyen bir kişi amacına uygun kelimeleri seçemez ve onları amacına uygun istifleyemez. Dili kusursuz konuşma, doğru telaffuz ve kelimelerin amaca uygun seçilmesi hitabetin önde gelen özellikleridir. Kelime seçimi derken kelimelerin ses değerlerini de kastediyorum. II. Dünya savaşında müttefiklere hitap eden meşhur konuşmasının Fransızca metnini gören Churchill bu metni beğenmez ve sorar, Fransızcada hiç patlayan, çatlayan, sert sesler yok mu? Zira o uyarıcı olmasını istediği konuşmasından hep böyle kelimeleri seçmiştir. Metnin Fransızcaya çevirisinde bu ton kaybolmuştur. Nitekim Atatürk'ten böyle hatırda kalan etkili cümleler vardır. "Hatt-ı müdafaa yoktur sath-ı müdafaa vardır. O satıh bütün vatandır". Bu cümleyi etkili kılan anlamı kadar cümlede kullanılan t, h ve a, u harflerinin birbiriyle vuruşmasıdır ki, bütün vatan toprağının savaş alanı olduğunu hissettirir, adeta savaşın sesini, savaş hattının ardındakilere de, duyurur. Bunu bugünkü kelimelere çevirdiğimiz anda, o güç kendiliğinden kaybolur: "Savunma çizgisi yoktur, savunma alanı vardır. O alan bütün vatandır" cümlelerde anlam değişmemiş fakat değiştirilen kelimeler, aslının etkisi yok olmuştur
İkinci Anlamı: Kalabalık bir kitleyi ikna etmek için yapılan konuşma
Üçüncü Anlamı: Nasihat, öğüt
Dördüncü Anlamı: Vaaz ATATÜRK VE HİTABET Bir asker olarak Atatürk'ün öğrencilik yıllarında saat tutarak konuşma alıştırmaları yaptığına dair bilgimiz bulunmakta. Yahya Kemal, bir yazısında dünden bugüne kalan hatiplerin elleri kolları ile bir takım hareketler yapanlar değil, söyledikleri sözler yazı haline gelerek bugüne ulaşanlar olduğunu söyler ki, hitabet sanatını edebiyatın bir türü kılan asıl böyle eserlerdir. Atatürk'ün de söyledikleri yazıya geçmiştir. Hitabette, gayeye göre kelimelerin seçilmesi en önemli noktadır, öyle ki kelimenin telaffuzu dinleyici cevap vermeye sevk edecektir. Konuşmacı bazen söylediği sözün tam zıddının anlaşılması için ses tonunu ustalıkla kullanır veya cümlesini oluşturan kelimeleri vurgular. Böylece kelime seçimi ve istifine, tonlama ve vurgulama da dahil olur. Elbette dili çok iyi bilmeyen bir kişi amacına uygun kelimeleri seçemez ve onları amacına uygun istifleyemez. Dili kusursuz konuşma, doğru telaffuz ve kelimelerin amaca uygun seçilmesi hitabetin önde gelen özellikleridir. Kelime seçimi derken kelimelerin ses değerlerini de kastediyorum. II. Dünya savaşında müttefiklere hitap eden meşhur konuşmasının Fransızca metnini gören Churchill bu metni beğenmez ve sorar, Fransızcada hiç patlayan, çatlayan, sert sesler yok mu? Zira o uyarıcı olmasını istediği konuşmasından hep böyle kelimeleri seçmiştir. Metnin Fransızcaya çevirisinde bu ton kaybolmuştur. Nitekim Atatürk'ten böyle hatırda kalan etkili cümleler vardır. "Hatt-ı müdafaa yoktur sath-ı müdafaa vardır. O satıh bütün vatandır". Bu cümleyi etkili kılan anlamı kadar cümlede kullanılan t, h ve a, u harflerinin birbiriyle vuruşmasıdır ki, bütün vatan toprağının savaş alanı olduğunu hissettirir, adeta savaşın sesini, savaş hattının ardındakilere de, duyurur. Bunu bugünkü kelimelere çevirdiğimiz anda, o güç kendiliğinden kaybolur: "Savunma çizgisi yoktur, savunma alanı vardır. O alan bütün vatandır" cümlelerde anlam değişmemiş fakat değiştirilen kelimeler, aslının etkisi yok olmuştur