İstanbul’da büyüdüm, biliyorsunuz bir çoğunuz 2010 yılında geldim Çanakkale’ye. Benim çocukluğumda İstanbul sokaklarında AYI oynatırlardı. Bilmiyorum bu durum Çanakkale’de de oluyor muydu ama İstanbul’da ne yazık ki oluyordu. Ayı oynatan kişi her ne manaya geliyorsa ayıya; “hadi oğlum, göster bakalım hamamda karılar nasıl bayılır” derdi ve ayı ön pençesini alnına götürüp bayılır gibi yapardı, izleyenler de kahkahalarla gülerlerdi. Öyle çocuk falan değil, büyükler de izler ve kahkaha atarlardı. Burnunda kocaman halka, halkaya bağlı ipi tutan ayıcı sahip ve bir de tef. Ayı resmen dansöz misali bir güzel kıvırırdı iyi mi? Değil tabi ki. Seyretmek bana zul gelirdi, bakmazdım, uzaklaşırdım oradan, sadece bir kez izledim ve insandan iğrenmeme yetti o izleyiş. Biz insandan daha vahşi bir yaratık görmedim ben dünya yüzünde. Ormanın alt edilmez canlısına kent sokaklarında tef çalarak göbek dansı yaptırmak... Çok kötüden de daha kötüyüz biz.
Az önce bir haber izledim televizyonda. Bir kez daha nefret ettim insanın insansız tarafından. İstanbul’da bir mahalle ve o mahallenin sakinleri girmişler birbirlerine. Konu sokak köpekleri. Bir grup mahalleli beş tane kulübe yaptırmış ve bir evin duvar dışına beşlik simit misali koymuş köpek kulübelerini. Evin sahibi de almış hepsini kırmış ve çöp konteynırına atmış. Mahalle de karışmış. Adamın savunması şu; başıboş köpekler mahalleden kimseyi geçirmiyor, köpekler yüzünden mahalle de huzur kalmadı. Diğer mahalleli de adamı hayvan düşmanı olarak niteliyor. Bu esnada adama hak verenler de oluyor mu? Oluyor. İşin şekli değişiyor, konu büyüyor ve emniyet güçlerinin müdahalesi ile sonuçlanıyor. Kulübeleri parçalayan adamın evinin bahçesinde köpek kulübesi var ve hem köpek bakıyor hem de yine bahçesine yaptığı kedi sığınağı ile mahallenin kedilerini de besleyip soğuktan koruyor. Yani tam o deyimimiz yerine oturuyor; “bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu”.
Hayvanları sevmek zorunda değiliz, elbet sevenlerimiz de vardır sevmeyenlerimiz de. Hiç sevmediğiniz insan yok mu çevrenizde? Elbette var. Ne yapıyorsunuz, bu duruma rağmen yani o insanı sevmemenize rağmen içinde bulunduğunuz dünyayı onunla paylaşıyorsunuz. İşte bütün yapılması gereken bu. Sevmezseniz sevmeyin hayvanları, ama bilin ki siz sevmeseniz de o hayvanlar bu dünya da biz insanlar kadar yaşam hakkına sahipler. Onlara eziyet etmek, onların yaşam haklarını ellerinden almak gibi özgürlüğü yok insanoğlunun. Zaten evcilleştirdiğimiz besi hayvanlarını köle gibi yaşatıp sonra da tüm varlıklarından faydalandığımız yetmezmiş gibi bir de sokaklarda ki dostlarımıza bu zulmü yapmamalıyız.
Aslında haberde ki en ilginç durum tüm haber görüntülerinde konuya sebep olan sokak köpeklerinin hiç ortada görünmemeleriydi. Yani onlar insanın ne mal olduğunu aslında hepimizden çok daha iyi biliyorlar çünkü tüm kötü muamelelere onlar maruz kalıyorlar bu dünyada. O hayvanlar konuyu kapatmışlar ve sessizce oradan uzaklaşmışlar yani. Hani bir laf var; “keşke insanlar hayvanlar gibi davranabilseler” diye. İşte o lafın manası burada ortaya çıkıyor. İstenmediklerini anlayan o sokak köpekleri orayı terk etmişlerdi bile. İstenmedikleri yerde durmuyorlar hayvanlar, yani gururlu canlılar onlar, anlıyorlar her şeyi, hem de bir çok insandan daha iyi anlıyorlar ve tepki verim eylemlerini hemen ortaya koyuyorlar.
Bu dünya hepimizin, hava da uçan sineğe de ihtiyaç var, okyanusun karanlık sularında insanla hiç karşılaşmayan canlılara da ihtiyaç var. İhtiyaç insanın ihtiyacı değil, doğanın ihtiyacı, eko sistemin kusursuzca yürümesi için gerekli olan ihtiyaç. Üzerinde yaşadığımız gezegen var olan doğal yaşam ile nefes alıp veriyor, evrenin gizemi içinde hayata biz canlılarla tutunuyor. Ekolojiyi çocuklarımıza öğretelim, hayvan sevgisini çocuklarımıza verelim, bu dünyayı tüm canlılarla birlikte yaşamamız gerektiğini öğrenerek büyüsün çocuklar. Görevimizi yapalım.
YAZARLAR
Yayınlanma: 22 Mart 2019 - 11:09
Can Dostlarımız
İstanbul’da büyüdüm, biliyorsunuz bir çoğunuz 2010 yılında geldim Çanakkale’ye
YAZARLAR
22 Mart 2019 - 11:09
EDİTÖR
İlginizi Çekebilir