Gelibolu’da, Rumeli Mecidiye Tabyası’nda görev yapan Seyit Onbaşı, düşman donanmasının yoğun bombardımanı sırasında ağır yaralar alan silah arkadaşlarının yerine geçti. Topun vinci çalışmaz hale gelmişti ve mermileri elle taşımaktan başka çare kalmamıştı. Seyit Onbaşı, büyük bir inanç ve güçle 215 kiloluk mermiyi sırtlayarak topun namlusuna yerleştirdi. Onun taşıdığı mermiler, düşman gemilerine ağır hasarlar verdi ve saldırının püskürtülmesini sağladı. Seyit Onbaşı'nın Havran'da Seyit Onbaşı Köyünde yaşayan torunu Muhammet Yıkar o anları dedesinden duyduğu kadarıyla şöyle anlatıyor: “NİĞDELİ ALİ DEMİŞ Kİ 'SEYİT, VİNÇ SİSTEMİ BOZUK OLAN ŞEYE MERMİYİ NASIL GÖTÜRÜCEKSİN?'. O ZAMAN DEMİŞ Kİ ‘ALİ BEN ANNEMDEN ÖĞRENDİĞİM DUAYI OKUDUM MU KALDIRIRIM. LA HAVLE VELA KUVVETE İLLA BİLLAHİL ALİYYİL AZİM' DİYOR. ELİNİ 3 DEFA TOPRAĞA VURUYOR. ARDINDAN 215 KİLOLUK MERMİYİ KALDIRIYOR.”
Kahramanlığı tescillendi
Bu büyük başarısının ardından Seyit’e onbaşılık rütbesi verildi. Ancak düzenlenen törende, savaş anındaki gibi bir mermiyi tekrar kaldırması istendiğinde bunu başaramadı. O, "Düşman aynı koşullarda tekrar gelsin, yine kaldırırım" diyerek zaferin sadece fiziksel güçle değil, inanç ve azimle kazanıldığını gösterdi.
Havranlı Koca Seyit’in izleri
1889 yılında Balıkesir’in Havran ilçesinde doğan Seyit Onbaşı, savaştan önce odun ve kömürcülük yaparak geçimini sağlıyordu. Savaşın ardından köyüne döndü ve aynı işe devam etti. 1939 yılında zatürre nedeniyle hayatını kaybeden Koca Seyit’in hatırası, bugün köyünde bulunan anıtı ve müzesi ile yaşatılıyor. Torunları, onun mirasını ve vatan sevgisini hala gururla sürdürüyor. Seyit Onbaşı'nın torunu Muhammet Yıkar, dedesinin savaştan köye dönüşünü şu cümlelerle anlattı: "KOCA SEYİT 9 YIL ASKERLİK YAPIYOR, SAVAŞIN KADERİNİ DEĞİŞTİRİYOR. ÇANAKKALE'DEN BURAYA 13 GÜNE GELMİŞ, YANİ YÜRÜYEREK. GECE GELDİĞİ İÇİN DE DİREKT EVİNE GİTMEMİŞ. DEMİŞ BEN BU KÖYDEN GİDELİM, 9 YIL OLDU. BENİM HANIM BAŞKA BİRİYLE DE EVLİDİR DİYE SABAHA KADAR UZAKTAN EVİNE BAKIYOR. SABAH AYDINLANIYOR, EVİNDEN GİRİP ÇIKAN YOK. “ASKERE GİDERKEN EŞİ HAMİLE KALIYOR. NİNEM DOĞUYOR. ASKERDEN DÖNDÜĞÜNDE KIZI 8 YAŞINDA. HANIMININ İSMİNİ BAĞIRARAK EVE YAKLAŞIYOR. NİNEM 8 YAŞINDA ÇOCUK, KAPIYA BİR ÇIKIYOR Kİ YABANCI BİRİ. ANNE DEMİŞ BİZİM KÖYLÜ DEĞİL UZUNBOYLU SAKALLI BİRİSİ KORKTUM. HANIMI BAKIYOR KAPIYA KOCASI. HOŞGELDİN AMA SEYİT BİZ SEN ÖLDÜ DİYE ŞUBEDEN ÖLDÜ KAĞIDINI ALDIK. HAYIR DİYOR BEN ÖLMEDİM GELDİM. O ÇOCUK KİM DİYOR HANIMINA. HANIMI DA O ÇOCUK BİZİM ÇOCUĞUMUZ İÇERİ GİRDİN Mİ FAZLA SES ÇIKARMA ÇOCUĞU KORKUTMA. NİNEM DERDİ Kİ BİR MÜDDET BABA DEYİP DE KUCAĞINA OTURAMADIM.”
Atatürk’ün övgüsü
Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk, Türk askerinin kahramanlığını anlatırken Seyit Onbaşı gibi yiğitlerin fedakarlığını vurguladı. “Dünyanın hiçbir ordusunda yüreği seninkinden daha temiz, daha sağlam bir askere rast gelinmemiştir.” sözleri, onun ve tüm Mehmetçiklerin destansı mücadelesini en iyi şekilde özetliyor. Seyit Onbaşı'nın torunu Muhammet Yıkar'ın ağzından dedesinin Atatürk ile olan anısı: "DEDEM GELİYOR BURADA, KİMSEYE BEN TOPU KALDIRDIM DA GEMİ BATIRDIM FALAN DEMİYOR. 10 YIL SONRA ATATÜRK BİR YOL AÇILIŞI İÇİN GELİYOR. NAHİYE MÜDÜRÜNE DİYOR Kİ BURADA BİR SEYYİD ONBAŞI OLACAKTI. BENİM ONU GÖRMEM LAZIM. ARAŞTIRIYORLAR. KOCA SEYİT'İN EVİNİ BULUYORLAR. VE SOHBET EDERKEN DEMİŞ Kİ SEYİT, SEN SAVAŞIN KADERİNİ DEĞİŞTİRDİN. ŞİMDİ GELMİŞKEN SANA MAAŞ BAĞLAYAYIM MI DEMİŞ. HAYIR PAŞAM DEMİŞ, O ZAMAN GÖREVİMİZİ YAPTIK. MAAŞ İÇİN DEĞİL DEMİŞ, İSTEMEMİŞ. BUGÜN DE ÖYLE SAVAŞ OLSA BEN DE KOŞAR GİDERİM. ATATÜRK NE İSTERSİN DEMİŞ. DEDEM, ORMANCILARINA DİKKAT ET BENİ YAKALAMASINLAR DEMİŞ. BEN 2 ÇUVAL KÖMÜR YAPIYORUM HER GÜN ZABIT TUTUYORLAR BENİ KOŞTURUYORLAR DEMİŞ."