ÇATOD Başkanı Armağan Aydeğer turizmgunlugu.com’a açıklamalarda bulundu. Aydeğer pandemi döneminde Çanakkale ve Kuzey Ege bölgesinin daha çok ilgi gördüğünü, bayramda ise bu ilginin zirve yaptığını söyledi.
Çanakkale Turistik Otelciler ve İşletmeciler Derneği Başkanı Armağan Aydeğer, turizmgunlugu.com’a açıklamalarda bulundu. Aydeğer, Kuzey Ege destinasyonlarının pandemi ile yeniden keşfedildiğini belirtti.
Bölgenizdeki turizm hareketlerinin son durumunu kısaca değerlendirir misiniz?
Çanakkale turizmi, pandemi döneminde kısıtlamalarının en yüksek olduğu Mart – Haziran döneminde büyük oranda tesisleri kapalı olarak geçirdi. Bu süreç Çanakkale kültür turizminin en yüksek olduğu dönem olması nedeniyle ilin turizmine ağır bir olumsuz etki yaratmıştır. Takip eden süreçte özellikle Temmuz ayının ikinci yarısından itibaren Çanakkale ve Kuzey Ege bölgesi daha fazla ilgi görmeye başladı ve Kurban Bayramı ile birlikte bu ilgi zirveye yükseldi. “YENİ NORMALE HAZIR OLMAK İÇİN ÖNEMLİ ÇALIŞMALAR YÜRÜTTÜK”
Pandeminin başlangıcıyla birlikte ÇATOD (Çanakkale Turistik Otelciler İşletmeciler ve Yatırımcılar Birliği Derneği) olarak paydaşlarımızla, sektör temsilcileri ile kamu kurumlarımız, bürokratlarımız, siyasi temsilcilerimiz ile çok sayıda toplantı ve görüşme gerçekleştirdik. Ayrıca COVID-19 sonrası yeni normale hazır olmak için çok sayıda bilimsel ve sektörel çalışma yürüttük. Yeni normalde turistlerin yeni eğilimi ne yönde olacak?
Öngörümüz; yeni normalde turistin daha sakin, küçük, kendine özgü karakteri olan, doğa ve denizin birlikte olduğu, kaliteli yaşam sunan yerlere daha çok ilgi göstereceği yönünde. Büyük şehirlere araç ile kolay ulaşımı ve yakınlığı, Türkiye’nin en uzun kıyısı olan ikinci şehir olması, çok temiz denizi, Dünya’ya mal olmuş çok sayıda kültürel değerleri, oksijen dolu havası ile Kazdağları, eko turizm olanakları, rüzgar ve su sporları, bisiklet ve yürüyüş rotaları, zengin deniz ürünleri, tarımsal ürünleri ve leziz Ege mutfağı ile Çanakkale bu sürecin başta iç pazarda gözde destinasyonu oldu. “DÜŞÜŞ SÜRECİNE GİRİLDİ”
Yoğunluk Ağustos ayının son haftası ile durağana dönerken Eylül başı ile düşüş sürecine girildi. Eylül ayının üçüncü haftası ile sezonun tamamlanacağını öngörüyoruz. Çanakkale, Dünya’nın 7 kıtasından turist ağırlayan bir bölge olmasına rağmen pandemi ile dış pazar tamamen durdu. Ağustos ayı az sayıda da olsa Balkan coğrafyasından araçları ile Romanya, Sırbistan, Bulgaristan’dan cılız bir turist hareketliliği oldu. Diğer taraftan yurt dışında yaşayan Türk vatandaşlarımız tarafından da tercih edildik. Bölgenizdeki otellerin yaklaşık olarak yüzde kaçı açık ve doluluk oranı nedir?
Haziran sonuna kadar yüzde 20 civarı olan açık tesis oranı, temmuz ortası sonrasında yüzde 90’lara ulaştı ama maalesef sezonun kısa sürmesiyle Eylül ayının ilk haftasında kapanışların tekrar başlayacağı yönünde bilgiler gelmekte. Doluluk oranları tabi ki geçmiş yıllar ile kıyaslanmayacak kadar düşük. Haziran ortasına kadar yüzde 15-25 arası, açılışlar ile Temmuz ortasına kadar Çanakkale genelinde ortalama %35 seviyesinde, Ağustos’ta yüzde 65 -75 seviyelerinde gerçekleşirken; Eylül’ün ilk yarısı %35 – 40 bandına geriledi, Eylül’ün ikinci yarısında kapanışlar ile yüzde 20-30’lar seviyesine düşeceğini öngörüyoruz. Ön plana çıkan sorun ve sıkıntılarınız nelerdir?
En önemli konu bu olağanüstü sürecin bitimine, başka bir ifade ile yeni normale adaptasyon sürecine kadar ilgili desteklerin devamıdır. Kısa Çalışma Ödeneği ve diğer istihdam teşviklerinin Nisan 2021’e uzatılması, ucuz maliyetli kredi imkanın devamı, Kredi Garanti Fonu destekli kredi geri ödemelerinin Nisan 2021’e minimum maliyetler ile uzatılması, sektörel, KDV ve diğer vergi desteklerinin Nisan 2021’e kadar devamının yeni normale adaptasyonda ve önümüzdeki kış sürecinin atlatılmasında çok önemli olduğunu düşünüyorum. Bölge turizminin yeniden eski günlerine kavuşabilmesi için neler yapılmalı; hangi adımlar atılmalı?
Yeni normal ile ilgili en önemli konu bundan sonra tüm turizm paydaşlarının, yeni normal ile ilgili iş modellerinde, hizmet yöntemlerinde ve standartlarında radikal değişimleri uygulamaya hazır olmaları gerekiyor. Bu sürecin kazananı “karakteri” olan, küçük, doğa ile iç içe, “kaliteli bir yaşam deneyimi” sunan destinasyonlar olacaktır. Bu duruşu alternatif turizm ürünleriyle (eko turizm, yürüyüş, bisiklet, sörf, yelken, dalış gibi), kültürel zenginler ve gastronomi ile doğru harmanlayanlar bir adım önde olacaktır. Artık tüm destinasyonların makro ölçekten mikro ölçeğe; ana odakları daha fazla misafir değil, daha kaliteli ürünü nasıl sunarım olmalıdır. Bu süreç kitlesel turizm ürünlerini büyük oranda azaltacaktır.
Çanakkale turizmi, pandemi döneminde kısıtlamalarının en yüksek olduğu Mart – Haziran döneminde büyük oranda tesisleri kapalı olarak geçirdi. Bu süreç Çanakkale kültür turizminin en yüksek olduğu dönem olması nedeniyle ilin turizmine ağır bir olumsuz etki yaratmıştır. Takip eden süreçte özellikle Temmuz ayının ikinci yarısından itibaren Çanakkale ve Kuzey Ege bölgesi daha fazla ilgi görmeye başladı ve Kurban Bayramı ile birlikte bu ilgi zirveye yükseldi. “YENİ NORMALE HAZIR OLMAK İÇİN ÖNEMLİ ÇALIŞMALAR YÜRÜTTÜK”
Pandeminin başlangıcıyla birlikte ÇATOD (Çanakkale Turistik Otelciler İşletmeciler ve Yatırımcılar Birliği Derneği) olarak paydaşlarımızla, sektör temsilcileri ile kamu kurumlarımız, bürokratlarımız, siyasi temsilcilerimiz ile çok sayıda toplantı ve görüşme gerçekleştirdik. Ayrıca COVID-19 sonrası yeni normale hazır olmak için çok sayıda bilimsel ve sektörel çalışma yürüttük. Yeni normalde turistlerin yeni eğilimi ne yönde olacak?
Öngörümüz; yeni normalde turistin daha sakin, küçük, kendine özgü karakteri olan, doğa ve denizin birlikte olduğu, kaliteli yaşam sunan yerlere daha çok ilgi göstereceği yönünde. Büyük şehirlere araç ile kolay ulaşımı ve yakınlığı, Türkiye’nin en uzun kıyısı olan ikinci şehir olması, çok temiz denizi, Dünya’ya mal olmuş çok sayıda kültürel değerleri, oksijen dolu havası ile Kazdağları, eko turizm olanakları, rüzgar ve su sporları, bisiklet ve yürüyüş rotaları, zengin deniz ürünleri, tarımsal ürünleri ve leziz Ege mutfağı ile Çanakkale bu sürecin başta iç pazarda gözde destinasyonu oldu. “DÜŞÜŞ SÜRECİNE GİRİLDİ”
Yoğunluk Ağustos ayının son haftası ile durağana dönerken Eylül başı ile düşüş sürecine girildi. Eylül ayının üçüncü haftası ile sezonun tamamlanacağını öngörüyoruz. Çanakkale, Dünya’nın 7 kıtasından turist ağırlayan bir bölge olmasına rağmen pandemi ile dış pazar tamamen durdu. Ağustos ayı az sayıda da olsa Balkan coğrafyasından araçları ile Romanya, Sırbistan, Bulgaristan’dan cılız bir turist hareketliliği oldu. Diğer taraftan yurt dışında yaşayan Türk vatandaşlarımız tarafından da tercih edildik. Bölgenizdeki otellerin yaklaşık olarak yüzde kaçı açık ve doluluk oranı nedir?
Haziran sonuna kadar yüzde 20 civarı olan açık tesis oranı, temmuz ortası sonrasında yüzde 90’lara ulaştı ama maalesef sezonun kısa sürmesiyle Eylül ayının ilk haftasında kapanışların tekrar başlayacağı yönünde bilgiler gelmekte. Doluluk oranları tabi ki geçmiş yıllar ile kıyaslanmayacak kadar düşük. Haziran ortasına kadar yüzde 15-25 arası, açılışlar ile Temmuz ortasına kadar Çanakkale genelinde ortalama %35 seviyesinde, Ağustos’ta yüzde 65 -75 seviyelerinde gerçekleşirken; Eylül’ün ilk yarısı %35 – 40 bandına geriledi, Eylül’ün ikinci yarısında kapanışlar ile yüzde 20-30’lar seviyesine düşeceğini öngörüyoruz. Ön plana çıkan sorun ve sıkıntılarınız nelerdir?
En önemli konu bu olağanüstü sürecin bitimine, başka bir ifade ile yeni normale adaptasyon sürecine kadar ilgili desteklerin devamıdır. Kısa Çalışma Ödeneği ve diğer istihdam teşviklerinin Nisan 2021’e uzatılması, ucuz maliyetli kredi imkanın devamı, Kredi Garanti Fonu destekli kredi geri ödemelerinin Nisan 2021’e minimum maliyetler ile uzatılması, sektörel, KDV ve diğer vergi desteklerinin Nisan 2021’e kadar devamının yeni normale adaptasyonda ve önümüzdeki kış sürecinin atlatılmasında çok önemli olduğunu düşünüyorum. Bölge turizminin yeniden eski günlerine kavuşabilmesi için neler yapılmalı; hangi adımlar atılmalı?
Yeni normal ile ilgili en önemli konu bundan sonra tüm turizm paydaşlarının, yeni normal ile ilgili iş modellerinde, hizmet yöntemlerinde ve standartlarında radikal değişimleri uygulamaya hazır olmaları gerekiyor. Bu sürecin kazananı “karakteri” olan, küçük, doğa ile iç içe, “kaliteli bir yaşam deneyimi” sunan destinasyonlar olacaktır. Bu duruşu alternatif turizm ürünleriyle (eko turizm, yürüyüş, bisiklet, sörf, yelken, dalış gibi), kültürel zenginler ve gastronomi ile doğru harmanlayanlar bir adım önde olacaktır. Artık tüm destinasyonların makro ölçekten mikro ölçeğe; ana odakları daha fazla misafir değil, daha kaliteli ürünü nasıl sunarım olmalıdır. Bu süreç kitlesel turizm ürünlerini büyük oranda azaltacaktır.