Çanakkale’nin en çok bilinen ve pek çok mekân ve kurumla çalışan ressam Erdal Sezer, resme nasıl başladığını, Çanakkale’de hangi işleri yaptığını gazetemize anlattı. Çanakkale’de atölyeden, sergiye, bienalden tanınan mekanların iç tasarımına kadar pek çok faaliyette imzası bulunan ve eserlerini Ladrerezes olarak imzalayan ressam Erdal Sezer, Türkiye’de sanatın ve sanatçının konumunu çok iyi göremediğini belirterek, sanatçının içinde bulunulan koşullara yön veren bir insan olması gerektiğini ifade etti.
Bize biraz kendinden bahsedebilir misin?
1980, İstanbul doğumluyum. 2001 yılında Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesinde Güzel Sanatlar Fakültesi Resim bölümünü kazandım. 2005 yılında mezun oldum. 2005 yılında ilk atölyemi açtım. Çalışmalarıma kendi özel atölyemde devam ettim. 2008 yılında tekrar Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nde yüksek lisansa başladım, resim ana sanat dalında. 2011’de mezun oldum. Devam eden atölyemde sanatsal çalışmalarımı sürdürüyorum. Bu süreç içinde birçok ulusal, uluslararası, karma ve kişisel sergilerim oldu. Hala sergilere katılmaya ve kişisel sergilerimi hazırlamaya devam ediyorum.
Resme nasıl başladın? Resme başlarken motivasyonun neydi?
Biraz doğuştan gelen bir yetenek var. Biraz tabii o doğuştan gelen yeteneğin üzerine merak, merakla beraber, gördüğüm şeyleri nasıl çizerim düşüncesi hâkim olmaya başladı. Sonra tabii o yeteneğin üzerine biraz daha çalışmak, biraz daha üzerine gitmek de eklenince, belli bir zaman sonra yapabildiğin bir şeyler olduğunu anlamaya başladım. Arkadaşlarım, tanıdıklarımın yönlendirmesiyle de liseden mezun olduktan sonra güzel sanatlar okumaya karar verdim. Bununla beraber, amatör başlayıp, profesyonelce hayatıma kattım resmi. Resimle yaşamaya ve ayakta kalmaya çalışıyorum. Hangi ressamları beğeniyorsan? Etkilendiğin akımlar, sanatçılar var mı?
Bu sürekli değişiyor. Öğrendikçe ya da kendini geliştirdikçe sürekli tarzında farklılaşıyor. İşi de daha iyi öğreniyorsun. Türk ya da yurtdışında yaşayan sanatçılarla tanıştıkça, onlardan da tabii etkilenip, bir şeyler öğrenip, nasıl yaparım, nasıl kurcalarım, onların tecrübelerinden nasıl faydalanırım diye düşünmeye başlıyorsun. Böyle şeyler hayatına dahil oldukça sevdiğin ressamlar da değişiyor haliyle. Şu resmi ya da sanatçıyı severim diye bir düşüncem hiç olmadı. Belki gençken olmuştur ama şu an öğrenebileceğim ya da tarzı hoşuma giden her ressam hayatıma küçük bir nokta koyuyor. Çanakkale’de hangi işleri gerçekleştirdin?
Çanakkale’de birçok şey yaptık. Hem kişisel olarak hem de üniversiteden hocalarım, arkadaşlarım ve bu işle uğraşan dostlarımla beraber atölyeler, sergiler açtık. Galeriler hayata geçirdik. Şu an yapılmıyor ama Çanakkale için önemli işlerden birisi olan Uluslararası Çocuk Bienalini düzenledik. Onun hem organizasyonu hem düzenlemesini yaptık. Hem sunumunu hazırladık. Hala devam eden bir Çanakkale Bienali var. Bu yılda sekizinci düzenlenecek. On altı yıldır uğraştığımız bir Çanakkale Bienali var. Hala devam ediyor bu süreç. Bununla beraber açtığımız galeriler var. Tabii bununla beraber biraz mekânsal dokunuşlarda bulundum. Özel kurumlarla hala çalışmaya devam ediyorum. Belediye, Valilik, İl Özel İdare, Deniz Müzesi ve bununla beraber birçok mekanla da çalışıyorum. Bar, restoran, otel, onların konsept tasarımlarını, iç dekorasyonunu, duvar resimleriyle beraber, tabii sadece duvar resmi değil ama duvar resmini yaparken, otomatik olarak iç tasarımlarını da yapmaya başladım. Böyle bir süreç devam ediyor. Duvar, Duvar Dibi, Sünger Bar, Limani Otel, Cafe Du Port, ismini sayamayacağım birçok mekan var. Hala çalıştığım yerler de var. Çanakkale’nin en çok tanınan sanatçılarından birisin. Bu başarıyı neye borçlusun?
Çalışmayı seviyorum. Üretmeyi de seviyorum. Bir de resim yapmak benim işim. Sanat üretmek benim hayatımın odak noktası. Böyle olunca da durmamak gerekiyor. Bir de uzun süredir Çanakkale’deyim. 2001 yılında geldim. Yaklaşık 20 yıldır buradayım. Atölyelerim oldu. Çok fazla öğrenci yetiştirdim. Birçoğu farklı illerde farklı üniversitelerde akademisyen olarak hayatlarına devam ediyor. Tabii onlarla beraber, ben de hala çalışmalarıma devam ettiğim zaman otomatik olarak, ortak bir güç çıkıyor. Ben de üretmeyi seviyorum. Üretmeyi sevince de sosyalleşiyorsun. Sosyalleşince de biraz daha böyle önce çıkma şansın oluyor. Bu tabii biraz inatla üretmekle alakalı. Asla vazgeçmediğim bir şeydi sanat. Vazgeçmeyeceğim de bir hayatımın parçası. Günümüz Türkiye’sinde sanatı ve sanatçının konumunu nasıl görüyorsun?
Türkiye’de sanatı ve sanatçının konumunu çok iyi göremiyorum desem de bu hepimize dokunan bir şey. Sadece beni alakadar eden bir durum değil bu. Bu memuru da etkileyen bir durum, işçiyi de, müzisyeni de, tiyatrocuyu da etkileyen bir durum. Bu sadece Türkiye’de değil, dünyada var olan bir sorun. Tabii bu yolu seçerken bu problemi de bilerek seçiyorsun. Hayatını bunu bilerek kuruyorsun. Ne olursa olsun şartlar asla vazgeçmediğim için bu sorun bence sanatçıyı çok etkilememeli. Sanatçı biraz bu duruma karşı yön veren insan olmalı diye düşünüyorum. Örnek bir kişi gerekecekse bundan sonraki nesle ben ve benim gibi insanlar olmalı diye düşünüyorum. Sanatla ya da resimle uğraşmak isteyen gelecek nesillere, gençlere ne tavsiye etmek istersin?
Çağ değişiyor. Zaman değişiyor. Bu zamana hepimizin ayak uydurması gerekiyor. Benim başladığımda dijital sanat ya da buna benzer çok bir şey yoktu. Ben sadece boya ve malzeme üzerine kurmuştum hayatımı. Ama tabii teknoloji ilerledikçe bu hepimizin hayatını değiştirdi. Şu an temelde ben ve benden sonraki nesillerin kullanacağı teknoloji ve dijital ağırlıklı ürünleri öğrenmeleri çok önemli. Bunu seçerken de gerçekten yapıp yapamayacaklarını tartmaları lazım. Önce kendilerine inanmaları lazım. Kesin bir kararlılık doğrultusunda hareket etmeleri gerekiyor.
Bize biraz kendinden bahsedebilir misin?
1980, İstanbul doğumluyum. 2001 yılında Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesinde Güzel Sanatlar Fakültesi Resim bölümünü kazandım. 2005 yılında mezun oldum. 2005 yılında ilk atölyemi açtım. Çalışmalarıma kendi özel atölyemde devam ettim. 2008 yılında tekrar Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nde yüksek lisansa başladım, resim ana sanat dalında. 2011’de mezun oldum. Devam eden atölyemde sanatsal çalışmalarımı sürdürüyorum. Bu süreç içinde birçok ulusal, uluslararası, karma ve kişisel sergilerim oldu. Hala sergilere katılmaya ve kişisel sergilerimi hazırlamaya devam ediyorum.
Resme nasıl başladın? Resme başlarken motivasyonun neydi?
Biraz doğuştan gelen bir yetenek var. Biraz tabii o doğuştan gelen yeteneğin üzerine merak, merakla beraber, gördüğüm şeyleri nasıl çizerim düşüncesi hâkim olmaya başladı. Sonra tabii o yeteneğin üzerine biraz daha çalışmak, biraz daha üzerine gitmek de eklenince, belli bir zaman sonra yapabildiğin bir şeyler olduğunu anlamaya başladım. Arkadaşlarım, tanıdıklarımın yönlendirmesiyle de liseden mezun olduktan sonra güzel sanatlar okumaya karar verdim. Bununla beraber, amatör başlayıp, profesyonelce hayatıma kattım resmi. Resimle yaşamaya ve ayakta kalmaya çalışıyorum. Hangi ressamları beğeniyorsan? Etkilendiğin akımlar, sanatçılar var mı?
Bu sürekli değişiyor. Öğrendikçe ya da kendini geliştirdikçe sürekli tarzında farklılaşıyor. İşi de daha iyi öğreniyorsun. Türk ya da yurtdışında yaşayan sanatçılarla tanıştıkça, onlardan da tabii etkilenip, bir şeyler öğrenip, nasıl yaparım, nasıl kurcalarım, onların tecrübelerinden nasıl faydalanırım diye düşünmeye başlıyorsun. Böyle şeyler hayatına dahil oldukça sevdiğin ressamlar da değişiyor haliyle. Şu resmi ya da sanatçıyı severim diye bir düşüncem hiç olmadı. Belki gençken olmuştur ama şu an öğrenebileceğim ya da tarzı hoşuma giden her ressam hayatıma küçük bir nokta koyuyor. Çanakkale’de hangi işleri gerçekleştirdin?
Çanakkale’de birçok şey yaptık. Hem kişisel olarak hem de üniversiteden hocalarım, arkadaşlarım ve bu işle uğraşan dostlarımla beraber atölyeler, sergiler açtık. Galeriler hayata geçirdik. Şu an yapılmıyor ama Çanakkale için önemli işlerden birisi olan Uluslararası Çocuk Bienalini düzenledik. Onun hem organizasyonu hem düzenlemesini yaptık. Hem sunumunu hazırladık. Hala devam eden bir Çanakkale Bienali var. Bu yılda sekizinci düzenlenecek. On altı yıldır uğraştığımız bir Çanakkale Bienali var. Hala devam ediyor bu süreç. Bununla beraber açtığımız galeriler var. Tabii bununla beraber biraz mekânsal dokunuşlarda bulundum. Özel kurumlarla hala çalışmaya devam ediyorum. Belediye, Valilik, İl Özel İdare, Deniz Müzesi ve bununla beraber birçok mekanla da çalışıyorum. Bar, restoran, otel, onların konsept tasarımlarını, iç dekorasyonunu, duvar resimleriyle beraber, tabii sadece duvar resmi değil ama duvar resmini yaparken, otomatik olarak iç tasarımlarını da yapmaya başladım. Böyle bir süreç devam ediyor. Duvar, Duvar Dibi, Sünger Bar, Limani Otel, Cafe Du Port, ismini sayamayacağım birçok mekan var. Hala çalıştığım yerler de var. Çanakkale’nin en çok tanınan sanatçılarından birisin. Bu başarıyı neye borçlusun?
Çalışmayı seviyorum. Üretmeyi de seviyorum. Bir de resim yapmak benim işim. Sanat üretmek benim hayatımın odak noktası. Böyle olunca da durmamak gerekiyor. Bir de uzun süredir Çanakkale’deyim. 2001 yılında geldim. Yaklaşık 20 yıldır buradayım. Atölyelerim oldu. Çok fazla öğrenci yetiştirdim. Birçoğu farklı illerde farklı üniversitelerde akademisyen olarak hayatlarına devam ediyor. Tabii onlarla beraber, ben de hala çalışmalarıma devam ettiğim zaman otomatik olarak, ortak bir güç çıkıyor. Ben de üretmeyi seviyorum. Üretmeyi sevince de sosyalleşiyorsun. Sosyalleşince de biraz daha böyle önce çıkma şansın oluyor. Bu tabii biraz inatla üretmekle alakalı. Asla vazgeçmediğim bir şeydi sanat. Vazgeçmeyeceğim de bir hayatımın parçası. Günümüz Türkiye’sinde sanatı ve sanatçının konumunu nasıl görüyorsun?
Türkiye’de sanatı ve sanatçının konumunu çok iyi göremiyorum desem de bu hepimize dokunan bir şey. Sadece beni alakadar eden bir durum değil bu. Bu memuru da etkileyen bir durum, işçiyi de, müzisyeni de, tiyatrocuyu da etkileyen bir durum. Bu sadece Türkiye’de değil, dünyada var olan bir sorun. Tabii bu yolu seçerken bu problemi de bilerek seçiyorsun. Hayatını bunu bilerek kuruyorsun. Ne olursa olsun şartlar asla vazgeçmediğim için bu sorun bence sanatçıyı çok etkilememeli. Sanatçı biraz bu duruma karşı yön veren insan olmalı diye düşünüyorum. Örnek bir kişi gerekecekse bundan sonraki nesle ben ve benim gibi insanlar olmalı diye düşünüyorum. Sanatla ya da resimle uğraşmak isteyen gelecek nesillere, gençlere ne tavsiye etmek istersin?
Çağ değişiyor. Zaman değişiyor. Bu zamana hepimizin ayak uydurması gerekiyor. Benim başladığımda dijital sanat ya da buna benzer çok bir şey yoktu. Ben sadece boya ve malzeme üzerine kurmuştum hayatımı. Ama tabii teknoloji ilerledikçe bu hepimizin hayatını değiştirdi. Şu an temelde ben ve benden sonraki nesillerin kullanacağı teknoloji ve dijital ağırlıklı ürünleri öğrenmeleri çok önemli. Bunu seçerken de gerçekten yapıp yapamayacaklarını tartmaları lazım. Önce kendilerine inanmaları lazım. Kesin bir kararlılık doğrultusunda hareket etmeleri gerekiyor.