Çanakkale Belediyesinin çevre ve doğaya yönelik en önemli projelerinden biri olan Tohum Sandığı 90’dan fazla tohum çeşidi ile vatandaşların yerel tohumdan ücretsiz olarak yararlanmasını sağlıyor.
Çanakkale Belediyesi tarafından 2017 senesinde açılan Tohum Sandığı onlarca atalık tohumları vatandaşlara ulaştırıyor. Vücuda herhangi bir zararı olmayan doğal tohumlar ile Çanakkaleliler gelip buradan istedikleri tohumları temin edebiliyorlar. İsmetpaşa Mahallesi’nde bulunan, geçmişte Çanakkale’nin ilk su deposu olarak kullanılan Emile Vitalis binasının bulunduğu 3 dönümlük arazinin 1 dönümü yerel tohumların ekilmesi için kullanılıyor. Aynı zamanda Esenler’de bulunan 11 dönümlük arazide de yine tohumlar için ayrılmış bir alan bulunuyor.Bu ay SODEM (Sosyal Demokrat Partiler Derneği) tarafından Tarım alanında ödüle layık görülen Tohum Sandığı Projesi’nin büyüyüp daha da geniş alanlara yayılması için Çanakkale Belediyesi Kültür ve Sosyal İşler Müdürlüğü çalışmalarına devam ediyor. Çanakkale Belediyesi Kültür ve Sosyal İşler Müdürü Özlem Eryiğit, Tohum Sandığının bulunduğu binanın restore edilmesi konusu gündeme geldiğinde çevre ile ilgili bir artı koymak istediklerini belirterek bu fikrin ortaya çıktığını söyledi. Çanakkale Belediyesi olarak duruşlarının bu olduğunu belirten Eryiğit, “Bununla ilgili bizler de çevreye katkı anlamında nasıl bir çalışma yapabiliriz? diye sorduğumuzda aklımıza aslında tohum bankaları geldi. Tamamen genetiği bozulmamış bir tohum bulabilir miyiz bu dönemde? Yerel tohumu burada saklayıp geleceği aktarmak anlamında bir çalışma yapabiliriz miyiz?’ diye düşündük ve buradan yola çıktık. Burasının fonksiyonlarından biri tohumları saklamak geleceğe aktarmak adına çalışmalar yapmak ama aynı zamanda da sivil toplum kuruluşlarının şemsiyesi haline gelip, -özellikle çevre ile ilgili olanları- onları bir araya getirmek, ortak hareket alanı yaratmak ve çevre bilinci ile ilgili de farkındalık çalışmaları yapmak. Bundan sonraki amacımız da her tarafa ulaşmak” dedi.
TOHUMLARI DİREKT AKTARMIYORUZ
Tohum Sandığında çalışan Ziraat Mühendisi İbrahim Batdalise2006 yılında çıkan Tohumculuk Yasası ile birlikte yerel tohumların üretiminin ve ticaretinin kısıtlanmasının atalık tohumlarla beslenme açısından büyük öneme sahip olduğunu belirtti. Beslenmenin yüzde 80’ini sebzelerin oluşturduğunu belirten Batdal, “Bu, üretim de tohum ile olduğu için tohum çok önemli. Biz bu anlamda 30–40 olan tohum çeşidimizi 80-90’lara kadar çıkardık. Bağış yolu ile aldığımız tohumları üçüncü şahıslara direkt aktarmıyoruz. Çanakkale Belediyesi Tohum Sandığı olarak deneme parseller kurup, yerelliğinden emin olduğumuz tohumları envanterlerimize kaydedip üçüncü şahıslara dağıtımını gerçekleştiriyoruz” dedi. ATALIK TOHUM İNSANLARI HASTA ETMİYOR
Batdal devamında, “Hibrit ve GDO’lu tohum ve fidelerin sağlık açısından sakıncaları üzerinden yerel tohumun önemi anlatıp sağlık açısından gereklilik oluşturduğunu kavram sağlamak istiyoruz. Çalışmalarımızın temeli de bu. Atalık tohumlar insanları hasta etmiyor. Vücudumuzun yüzyıllardır birlikte evrimini tamamladığı ürün. Vücudumuz bunları tanıyor. Hibrit ve GDO’da bize sunulun türler birden karşımıza çıkan türler. Bunları vücudumuz hiç tanımıyor. DNA üzerindeki farkların içimizde nasıl bir tahribata yol açtığı bilinmiyor” şeklinde konuştu. ŞEHİR DIŞINDAN İLGİ VAR
Şehir dışından dönüşler olduğuna dikkat çeken İbrahim Batdal, “Geçtiğimiz hafta İstanbul’dan bir coğrafya öğretmeni Tohum Sandığını aradı. Bizi ziyarete gelmek istiyorlarmış Öğrencileri ile birlikte geleceklermiş. ‘Mümkün mü?’ diye sordu. Öğrencilik yıllarında Çanakkale’ye hayran kalmış. İstanbul’da da var böyle tohum merkezleri ama o Çanakkale’ye getirmek istemiş” dedi. Batdal ayrıca köylerden gelip kendilerine ‘Eski Tadı bulamıyorum’ deyip tohum alanların olduğunu söyledi. TOHUMLAR KAYIT ALTINA ALINIYOR
Verilen tohumların kayıt altına alındığının altını çizen Batdal, “Tohumu alan kişilere, ‘Sezon sonunda sizi rahatsız edeceğiz. Ektiğiniz tohumların karşılığında bir miktar bize geri getirmenizi rica edeceğiz’ diye şart koşuyoruz. Sadece tohumun farkına varmış kişiler geldiği için sadece ihtiyaçları kadarını alıyorlar. Hepsinden alıp götüreyim diyen olmadı” dedi. Ziraat Mühendisi Esra Örnek tohumlara atalık denmesinin nedeninin kendi neslini devam ettiren tohumlar olma özelliği taşıdıkları için olduğunu söyledi. Tohumun yaşam döngüsü olduğuna dikkat çeken Örnek, “Tohumculuk Yasası da bu yüzden çıktı zaten. Kendilerini koruyorlar. Yüzyıllar boyunca kendi neslini devam ettirebilen bir yapısı var. Yüzyıllardır alışkanlığımız içerisinde bulunan tohumu biz bir sefer tüketmeye başladığımızda aynı sağlıklı tohumu yüzyıllar boyunca kullanabiliyoruz. Atalarımız önceden bunları tükettikleri için ben bir çocuk dünyaya getirdiğimde genler ile onlara aktarılmış oluyor. Bu besinler sindirilince proteinler vücudumuzda hazır olmuş oluyor. O yüzden bizi hastalandırmıyor. Kanser vs. olmuyoruz” dedi. İYİ NİYETLİ BİR ŞEKİLDE TOHUMLARIN BAĞIŞLIYORLAR
Vatandaşların tohum bağışlarını çok iyi niyetli getirdiklerine dikkat çeken Örnek, “Tohumların kaybolmasını istemiyorlar. Ama bazen hibrit olup olmadığına emin olamayabiliyor kişiler. Bizde o yüzden denemeden ikinci ve üçüncü kişiye vermiyoruz. Üniversiteli öğrencilerimiz çalışmalarında kullanmak açısından bizlerden tohumlar aldılar. Biri Biyolojiden bölümünden diğeri Ziraat Fakültesinden. Doktoralarını yapıyorlar. İlerleyen zamanlarda çalışmalarını bize sunacaklar. İnsanlar yerel tohumlar konusunda artık daha bilinçli. Artık kişiler yerel tohumlara nasıl ulaşabilirim?’ in derdinde. Biz de onlar için bir merkez olduk” şeklinde konuştu. DİKİM ŞENLİKLERİ DE OLACAK
Süleyman Kutlu Dara, ise tohum sandığında yapılan etkinliklere dikkat çekerek okullardan Tohum Sandığına ziyaretlerin çokça olduğunu belirtti. İleride tohum takas şenliği gibi bir de dikim şenliğinin de yapılabileceğini söyleyen Dara, “Birinci takasa şenliğimizi yaptığımızda burada alınıp giden tohumlarda bize geri dönüşler de oluyor. Yetişebilir iklim özellikleri olan yerlerde dikildiğinde çok güzel sonuçlar ortaya çıktığına dair dönüşler oldu. ÇOMÜ Ziraat Fakültesinden öğrenciler, öğretim görevlileri gelip inceliyorlar. Şehir dışından da misafirlerimiz oluyor. 7’den 70’e herkese kapısı açık olan bir yer burası dedi. ÇANAKKALE’DEKİ TOHUM İSTANBUL’DA 9’UNCU KATTA
Tohum Takas Şenliği yapıldığında kişilerin ‘Ben üretici olarak tohumumu getirdim. Başkaları da getirdi. Tohum takas değişimi yaptık’ şeklinde duruma bakmamaları gerektiğini dile getiren Dara, “Burada yöresel yemekler, el işleri, etkinlikler yapıldı. Konserler verildi. Tam bir şenlik havasında tohum takas şenliği yapıldı. Mayıs ayında daha güzelini, daha genişini Halk Bahçesinde yapmayı planlıyoruz. Mesele şöyle bir örnek vereyim; şu anda buradaki tohumlardan İstanbul’da 9’uncu katta, balkonda verim alınıyor. Evde domates, biber yetiştirilip yeniyor. Artık İstanbul gibi metropol şehirlerde insanlar artık çatılarında tarım alanı kalıyorlar” dedi. TİCARİ AMACI YOK
Gökay Şahiner Tohum Sandığının yalnızca tohum yetiştirme ve satma yeri olarak değil aynı zamanda çevre bilinç merkezi oluşturulma olarak düşünüldüğünü kaydederek, “Estetik açıdan da güzel bir bina oldu. Küçük bir de kitaplık yaptık. Orada çocuklar ve yetişkinler için yayınlar var. Merkezin bilinç katma anlamında doğa ile ilgili her konuda bizim her kitabımız bulunuyor. Şehir dışında tanıtımlarımız oldu. Bilimsel açısından tohumları hibrit mi değil mi diye iki şekilde anlayabiliyoruz. Birisi ekerek, deneme yanılma yöntemi ile ikincisi de laboratuvar ortamında. Ama şu anda Çanakkale’de öyle bir alt yapı yok. Bizim de öyle bir imkanımız yok. Bir de Esenler Mahallesinde Belediyenin bir arazisi var. Orada da ekimler yapılıyor. Orada 11 dönümlük arazi var. Tohum Sandığında bulunan ekim alanı 1 dönümlük. Mesela biri geldi buraya dedi ki, ‘Ben çiftçiyim. Otuz dönem yerim var. Ben tohum almak istiyorum’ Biz öyle bir şey sağlamıyoruz. Ticari anlamda yapmıyoruz. Küçük keselerde veriyoruz. Köyde oturuyor, evin önünde bahçesi var. O şekilde yapabiliyoruz ki bundan herkes faydalanabilsin. Tohumu biz bir kişiye verebilirsek çok kişiye ulaştıramayız. Çünkü öyle talepler de geliyor” şeklinde konuştu. Tohum Sandığı logosunun nasıl ortaya çıktığını anlatan Şahiner, “Tohumu ne korur? Korkuluk. Korkuluk genelde ayçiçek tarlasında olur. Tohumu korkuluk korur mantığı ile böyle bir logo bulduk” dedi.
Tohum Sandığında çalışan Ziraat Mühendisi İbrahim Batdalise2006 yılında çıkan Tohumculuk Yasası ile birlikte yerel tohumların üretiminin ve ticaretinin kısıtlanmasının atalık tohumlarla beslenme açısından büyük öneme sahip olduğunu belirtti. Beslenmenin yüzde 80’ini sebzelerin oluşturduğunu belirten Batdal, “Bu, üretim de tohum ile olduğu için tohum çok önemli. Biz bu anlamda 30–40 olan tohum çeşidimizi 80-90’lara kadar çıkardık. Bağış yolu ile aldığımız tohumları üçüncü şahıslara direkt aktarmıyoruz. Çanakkale Belediyesi Tohum Sandığı olarak deneme parseller kurup, yerelliğinden emin olduğumuz tohumları envanterlerimize kaydedip üçüncü şahıslara dağıtımını gerçekleştiriyoruz” dedi. ATALIK TOHUM İNSANLARI HASTA ETMİYOR
Batdal devamında, “Hibrit ve GDO’lu tohum ve fidelerin sağlık açısından sakıncaları üzerinden yerel tohumun önemi anlatıp sağlık açısından gereklilik oluşturduğunu kavram sağlamak istiyoruz. Çalışmalarımızın temeli de bu. Atalık tohumlar insanları hasta etmiyor. Vücudumuzun yüzyıllardır birlikte evrimini tamamladığı ürün. Vücudumuz bunları tanıyor. Hibrit ve GDO’da bize sunulun türler birden karşımıza çıkan türler. Bunları vücudumuz hiç tanımıyor. DNA üzerindeki farkların içimizde nasıl bir tahribata yol açtığı bilinmiyor” şeklinde konuştu. ŞEHİR DIŞINDAN İLGİ VAR
Şehir dışından dönüşler olduğuna dikkat çeken İbrahim Batdal, “Geçtiğimiz hafta İstanbul’dan bir coğrafya öğretmeni Tohum Sandığını aradı. Bizi ziyarete gelmek istiyorlarmış Öğrencileri ile birlikte geleceklermiş. ‘Mümkün mü?’ diye sordu. Öğrencilik yıllarında Çanakkale’ye hayran kalmış. İstanbul’da da var böyle tohum merkezleri ama o Çanakkale’ye getirmek istemiş” dedi. Batdal ayrıca köylerden gelip kendilerine ‘Eski Tadı bulamıyorum’ deyip tohum alanların olduğunu söyledi. TOHUMLAR KAYIT ALTINA ALINIYOR
Verilen tohumların kayıt altına alındığının altını çizen Batdal, “Tohumu alan kişilere, ‘Sezon sonunda sizi rahatsız edeceğiz. Ektiğiniz tohumların karşılığında bir miktar bize geri getirmenizi rica edeceğiz’ diye şart koşuyoruz. Sadece tohumun farkına varmış kişiler geldiği için sadece ihtiyaçları kadarını alıyorlar. Hepsinden alıp götüreyim diyen olmadı” dedi. Ziraat Mühendisi Esra Örnek tohumlara atalık denmesinin nedeninin kendi neslini devam ettiren tohumlar olma özelliği taşıdıkları için olduğunu söyledi. Tohumun yaşam döngüsü olduğuna dikkat çeken Örnek, “Tohumculuk Yasası da bu yüzden çıktı zaten. Kendilerini koruyorlar. Yüzyıllar boyunca kendi neslini devam ettirebilen bir yapısı var. Yüzyıllardır alışkanlığımız içerisinde bulunan tohumu biz bir sefer tüketmeye başladığımızda aynı sağlıklı tohumu yüzyıllar boyunca kullanabiliyoruz. Atalarımız önceden bunları tükettikleri için ben bir çocuk dünyaya getirdiğimde genler ile onlara aktarılmış oluyor. Bu besinler sindirilince proteinler vücudumuzda hazır olmuş oluyor. O yüzden bizi hastalandırmıyor. Kanser vs. olmuyoruz” dedi. İYİ NİYETLİ BİR ŞEKİLDE TOHUMLARIN BAĞIŞLIYORLAR
Vatandaşların tohum bağışlarını çok iyi niyetli getirdiklerine dikkat çeken Örnek, “Tohumların kaybolmasını istemiyorlar. Ama bazen hibrit olup olmadığına emin olamayabiliyor kişiler. Bizde o yüzden denemeden ikinci ve üçüncü kişiye vermiyoruz. Üniversiteli öğrencilerimiz çalışmalarında kullanmak açısından bizlerden tohumlar aldılar. Biri Biyolojiden bölümünden diğeri Ziraat Fakültesinden. Doktoralarını yapıyorlar. İlerleyen zamanlarda çalışmalarını bize sunacaklar. İnsanlar yerel tohumlar konusunda artık daha bilinçli. Artık kişiler yerel tohumlara nasıl ulaşabilirim?’ in derdinde. Biz de onlar için bir merkez olduk” şeklinde konuştu. DİKİM ŞENLİKLERİ DE OLACAK
Süleyman Kutlu Dara, ise tohum sandığında yapılan etkinliklere dikkat çekerek okullardan Tohum Sandığına ziyaretlerin çokça olduğunu belirtti. İleride tohum takas şenliği gibi bir de dikim şenliğinin de yapılabileceğini söyleyen Dara, “Birinci takasa şenliğimizi yaptığımızda burada alınıp giden tohumlarda bize geri dönüşler de oluyor. Yetişebilir iklim özellikleri olan yerlerde dikildiğinde çok güzel sonuçlar ortaya çıktığına dair dönüşler oldu. ÇOMÜ Ziraat Fakültesinden öğrenciler, öğretim görevlileri gelip inceliyorlar. Şehir dışından da misafirlerimiz oluyor. 7’den 70’e herkese kapısı açık olan bir yer burası dedi. ÇANAKKALE’DEKİ TOHUM İSTANBUL’DA 9’UNCU KATTA
Tohum Takas Şenliği yapıldığında kişilerin ‘Ben üretici olarak tohumumu getirdim. Başkaları da getirdi. Tohum takas değişimi yaptık’ şeklinde duruma bakmamaları gerektiğini dile getiren Dara, “Burada yöresel yemekler, el işleri, etkinlikler yapıldı. Konserler verildi. Tam bir şenlik havasında tohum takas şenliği yapıldı. Mayıs ayında daha güzelini, daha genişini Halk Bahçesinde yapmayı planlıyoruz. Mesele şöyle bir örnek vereyim; şu anda buradaki tohumlardan İstanbul’da 9’uncu katta, balkonda verim alınıyor. Evde domates, biber yetiştirilip yeniyor. Artık İstanbul gibi metropol şehirlerde insanlar artık çatılarında tarım alanı kalıyorlar” dedi. TİCARİ AMACI YOK
Gökay Şahiner Tohum Sandığının yalnızca tohum yetiştirme ve satma yeri olarak değil aynı zamanda çevre bilinç merkezi oluşturulma olarak düşünüldüğünü kaydederek, “Estetik açıdan da güzel bir bina oldu. Küçük bir de kitaplık yaptık. Orada çocuklar ve yetişkinler için yayınlar var. Merkezin bilinç katma anlamında doğa ile ilgili her konuda bizim her kitabımız bulunuyor. Şehir dışında tanıtımlarımız oldu. Bilimsel açısından tohumları hibrit mi değil mi diye iki şekilde anlayabiliyoruz. Birisi ekerek, deneme yanılma yöntemi ile ikincisi de laboratuvar ortamında. Ama şu anda Çanakkale’de öyle bir alt yapı yok. Bizim de öyle bir imkanımız yok. Bir de Esenler Mahallesinde Belediyenin bir arazisi var. Orada da ekimler yapılıyor. Orada 11 dönümlük arazi var. Tohum Sandığında bulunan ekim alanı 1 dönümlük. Mesela biri geldi buraya dedi ki, ‘Ben çiftçiyim. Otuz dönem yerim var. Ben tohum almak istiyorum’ Biz öyle bir şey sağlamıyoruz. Ticari anlamda yapmıyoruz. Küçük keselerde veriyoruz. Köyde oturuyor, evin önünde bahçesi var. O şekilde yapabiliyoruz ki bundan herkes faydalanabilsin. Tohumu biz bir kişiye verebilirsek çok kişiye ulaştıramayız. Çünkü öyle talepler de geliyor” şeklinde konuştu. Tohum Sandığı logosunun nasıl ortaya çıktığını anlatan Şahiner, “Tohumu ne korur? Korkuluk. Korkuluk genelde ayçiçek tarlasında olur. Tohumu korkuluk korur mantığı ile böyle bir logo bulduk” dedi.