Sorunlara ihtiyacımız var. Bu da ne şimdi, yeterince sorun yokmuş gibi? Demeyin. O sorunlar başka, şimdi sözünü edeceklerim başka. Kim bilir belki de hepsi aynıdır. Evet bir sürü sorun var. Neresinden baksak içimiz daralıyor. Bir yerlerinden tutup çözüm bulmaya çalışanlar elbette makbulümüz. Sıkıntıların olduğu doğru. Körü körüne eksik bulma, eleştiri yapma, önerisi olmadan yanlış bulma modasını çoktan yitirdi. Ben bunlardan değil de kendi yarattığımız sorunlardan söz etmek istiyorum. Herhangi birinin umurunda olmayan bir şey bir başkası için depresyon sebebi olabilir. “Bak başka sorunları olanlar da var, daha kötüleri de var” diye teselli etmek, daha kötü durumları serimlemek, kişiyi daha da kızdırır. Bunun sebebi biyolojimizde ve fıtratımızda… Hatırlarsanız Nietzsche “teselli en son kötülüktür” demişti. Yarattığımız sorunlara neden ihtiyacımız olduğuna gelecek olursak; konforumuz yerindeyken yeni bir şeylere ihtiyaç duymayacağımızdan, bilerek sorunlar yaratıp kişisel gelişim alanımızı değiştirip bir üst aşamaya geçiyoruz. Yarattığımız sorunlar da bunun bahanesi. Hmm… En derinlerde bir yerde bu bizim hayrımıza da olsa kendimize yalanlar mı söylüyoruz? Sonuç lehimize ise iyidir. “Kimse kendine yalan söyleyemez, yalan için iki kişiye ihtiyaç var: söyleyen ve söylenen.” Diyen Shakespeare miydi? Önceki yazılarımdan birinde ıstakozların gelişiminin sebebinin onları sıkan kabukları olduğundan söz etmiştim. “Dozunda stres faydalıymış” diye. Mesele buna benziyor özünde ama biraz daha derin. Konunun derinliği insanoğlunun gelişimi ve evrimiyle doğru orantılı. Başından beri hep bir sorun bulmuşuz ve aşarak bir öteye geçmişiz. Ressam olduğumdan söz etmiştim. Bilmeyenlerle tekrar paylaşmış olayım. Neden resim yaptığımı sorarlar bana arada. “Neden resim” diye. Hobi olmadığı kesin. Var olma kaygısı, kalıcı bir şeyler üretme isteği, yapı ve biçime olan genetik yatkınlık vs… Yüzlerce neden söyleyebilirim. Ama asıl neden bence şurada. Ben, hayatım devam ettiği müddetçe resim yapmaya devam edeceğim. Nerede resim yapmazdım biliyor musunuz? Cennette… Evet, cennette olsaydım sanata ihtiyaç duymazdım. Şarapların, balların nehirler olup aktığı, bir sürü hurinin gezdiği, konforlu alanın hep üst düzey olduğu yerde neden resim yapayım ki? Aptal mıyım? Memnun olmadığım, içinde olmak durumunda kaldığım çıkmazlara bir tepki. Hayat böyle de olabilirdi diye bir öneri, bir fantezidir sanat. Yani fanteziler bulma yolunda önüme çıkan sorunlarla hesaplaştığımda yeni üretimler, yaratımlar ortaya çıkar. Sadece sanatta mı? Bu her alanda böyle. Bu yüzden sorunlarımızla içimizi karartıp, hayata küsüp, başımıza nereden geldi bunlar diye hayıflanmak yerine; kendi oluşturduğumuz meselelerin üstesinden gelmeye, faydalanmaya, kendimizi geliştirmeye, hayatı değişik yerlerinden deneyimlemeye bakalım. Çünkü bütün bu sıkıntıları bu yüzden bizzat kendimiz oluşturuyor olabiliriz. Olaylara daha yakından bakıp, tahlil edip, meseleyi görüp, sonunda çözerek bir üst aşamaya geçebilme dileğiyle… Hoşçakalın.
YAZARLAR
Yayınlanma: 16 Mart 2019 - 10:36
Cennette Olsaydım
Sorunlara ihtiyacımız var
YAZARLAR
16 Mart 2019 - 10:36
EDİTÖR
İlginizi Çekebilir