Her dalgasına ayrı yazı yazılabilecek bir boğaza bakarken, “ne yazmalıyım?” sorusuna bulduğum cevaplar çok muğlak bir hale dönüşmüştü. Yanıma şehir dışından bir gurup gelip her yere hayran tanımlamalar yapmaya koyuldular. Onların heyecanından daha da objektif algılayabildiğim bir şehir imgesi kendiliğinden çizildi. Çizildi diyorum çünkü insanların çocuksu, ilk görmüş heyecanları neredeyse yeniden haritalamaya değerdi. O an anladım bizim aşina olduğumuz şehrimizle öteki gözlerin arasındaki şiirsel turist objektifliğini. “Aa bak! şurada bu var. Burası karşıdan gördüğümüz yer!” gibi çocuksu heyecanları sonunda ticari fikirlere gelip dayandı. Hayali işletmeler kurmaya hatta kurulmuş mekanların sahiplerine gıpta etmeye bile başladılar. Belli ki ekonomik, işletmeci veya bu gibi meslekleri vardı. Ya da bu yüzeysel, çıkarcı ve düz mantık çıkarımlarına ben bahane bulmak istedim. Oysa ne çok şey vardı görülecek. Akşam inmeye hava kararmaya yüz tutarken martıların karabataklarla olan kavgalarını, sarı çayın döküldüğü yerde denize karışıp rengini değiştirerek artık bir deniz olduğunu, kuzeyden gelen gemilerin dumanının gemiden önce gittiğini hiç kimse görmedi. Her zaman çokça duyduğumuz, kentimizin geçmişine ait hamasi, abartılı konuşmalara bile razıydım. Beklentim elbette herkesin kurduğum hayalleri kurması değil. Ama en azından ilk kez gördüğümüz bir yeri izlerken ekonomiyi, çıkarcılığı, bayağı fikirleri bir kenara bırakabiliriz diye düşünüyorum.
Tüm bu sıradan hayat görüşünün nedenine pedagojik açıdan bakılsa, sanat eğitimi eksikliğine bağlamak kolay olurdu. Ama ben köyde, okuması yazması dahi olmayan insanların, bir hayvan leşindeki dişlerinin güzelliğini dahi fark ettiğini gördüm. Belki de suçlamaya en yatkın aday şu hayat heyulası. Yaşam ve geçim kaygılarından, her birimizi çarkın bir dişlisine çevirmiş sisteme ram olmaktan, çevremize şöyle bir bakmaya zaman mı kalıyor?
Herkesin görevi ve yapısı da farklı sonuçta. Şehirlerin aylak şairleri elleri ceplerinde adım adım dolaşıp güzellemeler, methiyeler düzecek, romanlar kendilerine has düğünlerini kinayeli, nispetli şarkılar söyleyerek yapacak, sıradan kişiler de sıradanlığını...
Bir kaç gündür sert bir soğuk vardı yerini ılıman bir lodosa bırakacak deniyor. Ben her zamanki gibi erkenden kalktım. Karanlıkta çöp kamyonlarının sesini, temizlik işçilerinin boş sokakları çınlatan bağırışlarını duyuyorum. Erkenden mallarını indiren kamyonların gürültüleri azalmaya başlıyor. Zamansız öten horozumuz var gene iş başında. Bu gün gene harika bir gün olacak. Hem verimli ve gönenç dolu hem de sağlıklı ve huzurlu... Hoşça kalın.
YAZARLAR
Yayınlanma: 25 Aralık 2021 - 09:09
Çocuk gözler
Her dalgasına ayrı yazı yazılabilecek bir boğaza bakarken, “ne yazmalıyım?” sorusuna bulduğum cevaplar çok muğlak bir hale dönüşmüştü
YAZARLAR
25 Aralık 2021 - 09:09
EDİTÖR
İlginizi Çekebilir