“İnsan, yeryüzünün sunduğu bir üründür. Bu insanın, sadece yeryüzünün bir çocuğu olduğu anlamında değil aynı zamanda yerin ona annelik yaptığı, onu beslediği, ona görevler verdiği, düşüncelerini yönlendirdiği, ona vücudunu ve aklını güçlendirecek zorluklar verdiği, ona denizlerde seyahat(navigasyon) ve yeryüzünde sulama gibi problemleri ve zaman zaman da bunların çözümü için ipuçları verdiği anlamındadır.” Ellen Semple
Merhaba sevgili okurlar, nasılsınız? Bugün sizlerle belki de her gün duyduğumuz ‘Coğrafya kaderdir.’ sözü üzerine konuşacağız. Dilerseniz önce bu sözün tarihine bir bakalım, bahsi geçen sözün sahibi İbn Haldun’dur. Mukaddime adlı eserinin ilk bölümünde “İklimlerin ve beslenmenin insan yaşamı ve uygarlıklar üzerindeki etkileri” üzerine yazmıştır.
İbn Haldun’un kendi dönemi içerisinde yaptığı gözlemler sonucu ortaya koyduğu çıkarımlar ondan sonra gelenler için çok önemli ve etkileyici olmuştur.
Çevresel determinizm perspektifinden sömürgeye övgü
Montesquieu, 19. Yüzyılın sonlarına doğru zenginlik ve yoksulluğun çevresel şartlarla ilgisini ortaya koymuştur. Ona göre tropikal iklim insanları tembelliğe meyilli ve meraksızdırlar. İklimin getirdiği bu dezavantaj yüzünden burada gelişmiş bir toplum ortaya çıkamamaktadır. Çoğunlukla barbarlık, ahlaki yozlaşma gibi olumsuz yönler ağır basmaktadır. Ilıman iklimlerde yaşayan insanlar ise çalışkan ve meraklı aynı zamanda ahlaklı oldukları için büyük medeniyetler kurabilmişlerdir.
Afrika ve Orta Amerika gibi gelişmemiş ülkeler, maden açısından zenginlikleri olsa da bunları çıkaramamıştır. İklim şartları kaynaklı tembelliğe meyil teknolojik ilerlemenin de önüne geçtiği için göçebe ve kabile yaşam tarzı devam etmiştir. Güney Afrika’daki elmas madenlerinin Avrupalılar tarafından çıkartılması ise bir sorun olarak görülmemelidir çünkü Avrupalılar elması çıkarmasaydı Afrika bunu zaten kendisi yapamazdı.
Çevresel determinizm perspektifine göre eğer Afrika ülkeleri gelişememişse bunun nedeni sömürüler değil çevresel faktörlerdir. Eğer sömürge faaliyetleri olmasaydı Afrika bugünden bile beter halde olabilirdi. Sömürge karşıtlarının ileri sürdükleri görüşlerin doğruyu yansıtmadığını savunurlar. Bu yüzden Avrupalılar sömürmeseydi bile Afrika’nın iklimi sebebiyle tarım faaliyetlerinin olanaksızlığı, hastalıklar ve süren savaşlar Afrika’nın gelişmesini olumsuz etkileyecekti.
Ayrıca sömürgeleştirme faaliyetlerinin avantajları olduğu da savunulur şöyle ki; Günümüz Afrika haritasına baktığımızda İngilizler tarafından cetvelle çizilmiş gibi duran sınır çizgileri Afrika’da iç karışıklıkları önleyebilir daha büyük savaşların çıkmasını engelleyebilir. Avrupalılar sayesinde teknoloji ile tanışan Afrika ülkeleri, tarımsal faaliyetlerin gelişme göstermesiyle birlikte ilerleyebilmiştir. Bu durum sömürgeleştirmenin en önemli avantajlarındandır. Afrika kıtasının en gelişmiş ülkesi olan Güney Afrika, sömürgeleştirme sayesinde bu konuma ulaşmıştır.
Hindistan’da yaygın olarak kullanılan İngilizce karışıklıkları engellemiştir. Hindistan günümüzde 21 tane resmi dili bulunan bir ülkedir. Ayrıca İngiliz sömürgesi sayesinde Hindistan Teknoloji Enstitüleri, Jawaharhal Nehru gibi önemli üniversiteler kurulmuştur.
Çevresel determinizme yapılan eleştiriler arasında ‘Neden aynı iklim aynı kültürel özellikleri çıkarmaz?’ eleştirisi çevresel determinizmin sadece coğrafi faktörleri ele alıp sosyal, siyasal vb. etkenleri yok sayması sebebiyle indirgemeci ve eksik olduğunu söyler. Örneğin Kuzey ve Güney Kore aynı iklim şartlarına sahip olmasına rağmen neden aralarında büyük bir eşitsizlik vardır? İki ülke arasında bulunan farkın nedeni çevrenin kader olmasından ziyade tarihsel süreçte iki ülke arasında yaşanan savaşlar, Güney Kore’nin dışa açılım politikaları ve teknolojiye olan yatırımları vb. gelişmelerdir.
Sömürgeleştirmenin avantajları olduğu görüşü bilimsellikten uzak ideolojik bir görüştür ayrıca unutulmamalıdır ki sömürgeleştirmede sömüren ülke daha da avantajlıdır.
“Çevresel determinizm, emperyal kapitalizmin ideolojisidir.” Richart Peet
Sömürülmemiş yarınlarda buluşalım...
Merhaba sevgili okurlar, nasılsınız? Bugün sizlerle belki de her gün duyduğumuz ‘Coğrafya kaderdir.’ sözü üzerine konuşacağız. Dilerseniz önce bu sözün tarihine bir bakalım, bahsi geçen sözün sahibi İbn Haldun’dur. Mukaddime adlı eserinin ilk bölümünde “İklimlerin ve beslenmenin insan yaşamı ve uygarlıklar üzerindeki etkileri” üzerine yazmıştır.
İbn Haldun’un kendi dönemi içerisinde yaptığı gözlemler sonucu ortaya koyduğu çıkarımlar ondan sonra gelenler için çok önemli ve etkileyici olmuştur.
Çevresel determinizm perspektifinden sömürgeye övgü
Montesquieu, 19. Yüzyılın sonlarına doğru zenginlik ve yoksulluğun çevresel şartlarla ilgisini ortaya koymuştur. Ona göre tropikal iklim insanları tembelliğe meyilli ve meraksızdırlar. İklimin getirdiği bu dezavantaj yüzünden burada gelişmiş bir toplum ortaya çıkamamaktadır. Çoğunlukla barbarlık, ahlaki yozlaşma gibi olumsuz yönler ağır basmaktadır. Ilıman iklimlerde yaşayan insanlar ise çalışkan ve meraklı aynı zamanda ahlaklı oldukları için büyük medeniyetler kurabilmişlerdir.
Afrika ve Orta Amerika gibi gelişmemiş ülkeler, maden açısından zenginlikleri olsa da bunları çıkaramamıştır. İklim şartları kaynaklı tembelliğe meyil teknolojik ilerlemenin de önüne geçtiği için göçebe ve kabile yaşam tarzı devam etmiştir. Güney Afrika’daki elmas madenlerinin Avrupalılar tarafından çıkartılması ise bir sorun olarak görülmemelidir çünkü Avrupalılar elması çıkarmasaydı Afrika bunu zaten kendisi yapamazdı.
Çevresel determinizm perspektifine göre eğer Afrika ülkeleri gelişememişse bunun nedeni sömürüler değil çevresel faktörlerdir. Eğer sömürge faaliyetleri olmasaydı Afrika bugünden bile beter halde olabilirdi. Sömürge karşıtlarının ileri sürdükleri görüşlerin doğruyu yansıtmadığını savunurlar. Bu yüzden Avrupalılar sömürmeseydi bile Afrika’nın iklimi sebebiyle tarım faaliyetlerinin olanaksızlığı, hastalıklar ve süren savaşlar Afrika’nın gelişmesini olumsuz etkileyecekti.
Ayrıca sömürgeleştirme faaliyetlerinin avantajları olduğu da savunulur şöyle ki; Günümüz Afrika haritasına baktığımızda İngilizler tarafından cetvelle çizilmiş gibi duran sınır çizgileri Afrika’da iç karışıklıkları önleyebilir daha büyük savaşların çıkmasını engelleyebilir. Avrupalılar sayesinde teknoloji ile tanışan Afrika ülkeleri, tarımsal faaliyetlerin gelişme göstermesiyle birlikte ilerleyebilmiştir. Bu durum sömürgeleştirmenin en önemli avantajlarındandır. Afrika kıtasının en gelişmiş ülkesi olan Güney Afrika, sömürgeleştirme sayesinde bu konuma ulaşmıştır.
Hindistan’da yaygın olarak kullanılan İngilizce karışıklıkları engellemiştir. Hindistan günümüzde 21 tane resmi dili bulunan bir ülkedir. Ayrıca İngiliz sömürgesi sayesinde Hindistan Teknoloji Enstitüleri, Jawaharhal Nehru gibi önemli üniversiteler kurulmuştur.
Çevresel determinizme yapılan eleştiriler arasında ‘Neden aynı iklim aynı kültürel özellikleri çıkarmaz?’ eleştirisi çevresel determinizmin sadece coğrafi faktörleri ele alıp sosyal, siyasal vb. etkenleri yok sayması sebebiyle indirgemeci ve eksik olduğunu söyler. Örneğin Kuzey ve Güney Kore aynı iklim şartlarına sahip olmasına rağmen neden aralarında büyük bir eşitsizlik vardır? İki ülke arasında bulunan farkın nedeni çevrenin kader olmasından ziyade tarihsel süreçte iki ülke arasında yaşanan savaşlar, Güney Kore’nin dışa açılım politikaları ve teknolojiye olan yatırımları vb. gelişmelerdir.
Sömürgeleştirmenin avantajları olduğu görüşü bilimsellikten uzak ideolojik bir görüştür ayrıca unutulmamalıdır ki sömürgeleştirmede sömüren ülke daha da avantajlıdır.
“Çevresel determinizm, emperyal kapitalizmin ideolojisidir.” Richart Peet
Sömürülmemiş yarınlarda buluşalım...