Bugün sizlerle EMEKLİLER TÜRKİYE MECLİSİ Ankara Aktivistlerinden Ejder Karakum arkadaşımızın yazısını paylaşıyorum...Kendisine teşekkür ediyorum...
Değerli emekliler,
Dünya haritasını önünüze alın ve gözünüzü kapatıp işaret parmağınızı üzerinde gezdirip bir ülke belirleyin. Sinek kaydı tıraşınızı olup duşunuzu aldıktan sonra, gardırobunuzu açın ve kuru temizlemesi yapılmış giysilerinizi valizinize koyun. Pasaportunuzu yanınıza alın ve gıcır gıcır pabuçlarınızı giyip evinizden çıkın. Birkaç maaşınızla aldığınız arabanıza binerek tur şirketine gidin. Aylık gelirinizin bir kısmı ile uçak biletinizi alın. Tatiliniz başlasın. Yiyin, için tarihi ve turistik yerleri görün. Beş yıldızlı otellerde gününüzü gün edin. Ve nihayet ülkenize dönün. Sinemaya, tiyatroya ve müzelere gidin, müzayedelere katılın. Kitap alıp okumayı zaten alışkanlık haline getirmişsiniz. Evinizde günlük gazete ve dergi eksik olmuyor. Ülkenizi avucunuzun içi gibi biliyorsunuz çünkü ülke içinde seyahat etmek kolay ve ucuz. Bazı akşamlar restoran veya kafelerde yiyip içmek adet halinde. Yaşınız illeriyse sağlık hizmetinizi evinizde alıyorsunuz yani doktorunuz ve hemşireniz ayağınıza geliyor. Ülkeniz refah içinde. Gelecek kaygınız yok, Sağlık sisteminiz oturmuş, eğitim dersen ha keza. Hele hele adalet sistemi dört dörtlük. Gelir dağılımı mükemmel değilse bile ona yakın. Ne mutlu bize
Diğer ülkeler böyle mi? Mesela bizi kıskanan Avrupa ülkeleri sersefiller. Korkudan arabalarının kontağını dahi açamıyorlar. Evlerinden çıkarken yıkana yıkana yıpranmış kıyafetler giyiyorlar. Mutsuzluk ve geçim sıkıntından bıkmış bir halde saçı sakalı uzamış, ucuz boya ile boyamaktan çatlamış pabuçlarını giyerken yanına bir kaç poşet almadan çıkmazlar. Ucuz ekmek kuyruklarına girip saatlerce bekledikleri olur. Market market dolaşıp en ucuz gıdayı bulmak için ayaklarına kara sular iner. Hastane randevusu almak için günlerce uğraşır.MR, TOMOĞRAFİ VE ULTRASON randevusunu şanslı ise 6 ay sonrasına gün alabilirler. Oralarda muhalif herkes potansiyel suçludur .Diğer yandan mafya babaları, uyuşturucu baronları, vurguncular ve devleti soyanlar el üstünde tutulur. Kadınlar sokak ortasında koruma istedikleri halde katledilir. Hayvanlara ve çocuklara istismarda bulunan ve işkence edenler mahkemelerde iyi hal indirimi alır. O ülkelerde çocuk gelinler vardır. On yaşında onbir yaşında bebek doğuran çocuklar vardır. Çocuğuna pantolon alamadığı için intihar eden babalar, süt alamadığı için kendini öldüren anneler ve çocuklarını komşusuna bırakıp canına kıyan ebeveynler vardır." Anne bizde ölüp cennete gidelim, cennete her şey bolmuş karnımız doysun" diyen çocuk varmış. Pazarcı ve marketlerin çöpe koyduklarını havanın kararmasını bekleyerek ayıklayıp evine götürenler var. Milyonlarca emekli asgari ücretin altında gelirle ay sonunu nasıl getiririm diye dünürken iş bulabilen emekliler ikinci hatta üçüncü işlerde çalışmaktadır. Bu ülkelerde BAZI ülkelerin nüfusu kadar mülteci yaşamakta ve hatta çoğu il ve ilçelerde kendi halkından daha çok nüfusa sahiptir mültecilerin sayısı. Bu ülkelerin dereleri, ormanları, yaylaları ve ovaları yabancılar tarafından satın alınırken kimse sesini çıkarmaz.
Oturup halinize şükretmek varken birleşip sendika kuracakmışsınız. SAKIN HA RAHATINIZI BOZMAYINIZ.
SAYGILARIMLA EJDER KARAKUM
Dünya haritasını önünüze alın ve gözünüzü kapatıp işaret parmağınızı üzerinde gezdirip bir ülke belirleyin. Sinek kaydı tıraşınızı olup duşunuzu aldıktan sonra, gardırobunuzu açın ve kuru temizlemesi yapılmış giysilerinizi valizinize koyun. Pasaportunuzu yanınıza alın ve gıcır gıcır pabuçlarınızı giyip evinizden çıkın. Birkaç maaşınızla aldığınız arabanıza binerek tur şirketine gidin. Aylık gelirinizin bir kısmı ile uçak biletinizi alın. Tatiliniz başlasın. Yiyin, için tarihi ve turistik yerleri görün. Beş yıldızlı otellerde gününüzü gün edin. Ve nihayet ülkenize dönün. Sinemaya, tiyatroya ve müzelere gidin, müzayedelere katılın. Kitap alıp okumayı zaten alışkanlık haline getirmişsiniz. Evinizde günlük gazete ve dergi eksik olmuyor. Ülkenizi avucunuzun içi gibi biliyorsunuz çünkü ülke içinde seyahat etmek kolay ve ucuz. Bazı akşamlar restoran veya kafelerde yiyip içmek adet halinde. Yaşınız illeriyse sağlık hizmetinizi evinizde alıyorsunuz yani doktorunuz ve hemşireniz ayağınıza geliyor. Ülkeniz refah içinde. Gelecek kaygınız yok, Sağlık sisteminiz oturmuş, eğitim dersen ha keza. Hele hele adalet sistemi dört dörtlük. Gelir dağılımı mükemmel değilse bile ona yakın. Ne mutlu bize
Diğer ülkeler böyle mi? Mesela bizi kıskanan Avrupa ülkeleri sersefiller. Korkudan arabalarının kontağını dahi açamıyorlar. Evlerinden çıkarken yıkana yıkana yıpranmış kıyafetler giyiyorlar. Mutsuzluk ve geçim sıkıntından bıkmış bir halde saçı sakalı uzamış, ucuz boya ile boyamaktan çatlamış pabuçlarını giyerken yanına bir kaç poşet almadan çıkmazlar. Ucuz ekmek kuyruklarına girip saatlerce bekledikleri olur. Market market dolaşıp en ucuz gıdayı bulmak için ayaklarına kara sular iner. Hastane randevusu almak için günlerce uğraşır.MR, TOMOĞRAFİ VE ULTRASON randevusunu şanslı ise 6 ay sonrasına gün alabilirler. Oralarda muhalif herkes potansiyel suçludur .Diğer yandan mafya babaları, uyuşturucu baronları, vurguncular ve devleti soyanlar el üstünde tutulur. Kadınlar sokak ortasında koruma istedikleri halde katledilir. Hayvanlara ve çocuklara istismarda bulunan ve işkence edenler mahkemelerde iyi hal indirimi alır. O ülkelerde çocuk gelinler vardır. On yaşında onbir yaşında bebek doğuran çocuklar vardır. Çocuğuna pantolon alamadığı için intihar eden babalar, süt alamadığı için kendini öldüren anneler ve çocuklarını komşusuna bırakıp canına kıyan ebeveynler vardır." Anne bizde ölüp cennete gidelim, cennete her şey bolmuş karnımız doysun" diyen çocuk varmış. Pazarcı ve marketlerin çöpe koyduklarını havanın kararmasını bekleyerek ayıklayıp evine götürenler var. Milyonlarca emekli asgari ücretin altında gelirle ay sonunu nasıl getiririm diye dünürken iş bulabilen emekliler ikinci hatta üçüncü işlerde çalışmaktadır. Bu ülkelerde BAZI ülkelerin nüfusu kadar mülteci yaşamakta ve hatta çoğu il ve ilçelerde kendi halkından daha çok nüfusa sahiptir mültecilerin sayısı. Bu ülkelerin dereleri, ormanları, yaylaları ve ovaları yabancılar tarafından satın alınırken kimse sesini çıkarmaz.
Oturup halinize şükretmek varken birleşip sendika kuracakmışsınız. SAKIN HA RAHATINIZI BOZMAYINIZ.
SAYGILARIMLA EJDER KARAKUM