Ülkemizde yaşanan ekonomik güçlüklere karşı Emek ve Demokrasi Güçleri platformu tarafından "krize karşı" yürüyüşü düzenlendi.
Türkiye'deki ekonominin kötü durumuna tepki gösteren Çanakkaleliler sokağa çıktı. Yaklaşık 250 kişinin yer aldığı eylemin başında Golf Aile Çay Bahçesi'nde toplanıldı. Kordonboyu'ndan Cumhuriyet Meydanı'na doğru gerçekleştirilen yürüyüşte "Patronlarla aynı gemide değiliz, krizin faturasını ödemeyeceğiz" pankartı açıldı. Eylemciler "emekçiyiz haklıyız kazanacağız", "parasız sağlık parasız eğitim", "Çanakkale uyuma ekmeğine sahip çık", "insanca yaşamak istiyoruz", "susma haykır zamlara haykır","yayaya öncelik yayaya özgürlük" ve "faşizme karşı omuz omuza" sloganlarını attı. Eylemde, Çanakkale Belediye Başkanı Ülgür Gökhan da yer aldı.
Yürüyüş sonu Cumhuriyet Meydanı'nda basın açıklaması yapıldı. Çankale Emek ve Demokrasi Güçleri adına Eğitim-Sen Çanakkale Şube Başkanı Filiz Savaş tarafından yapılan açıklamada şu ifadeler yer aldı;
"Bu gün ülkemiz son yılların en kırılgan sürecindedir. Muhalefetten her kesimin sık sık dile getirdiği ekonomik kriz, artık tüm ağırlığı ile hissedilmektedir.Çarşıda pazarda fiyatlar artarken, bizler kredi borçları ve gider faturaları altında ezilirken nasılsa resmi enflasyon rakamları sürekli düşmektedir.
Yaşadığımız krizin adının bile söylenmesini istemeyen AKP, toplumun tümünün üç maymunu oynamasını istemektedir. Ancak mızrak artık çuvala sığmamaktadır.
Gıda fiyatlarındaki artışlar mutfaklarımızda yangına yol açmış, elektrik, doğalgaz, akaryakıt fiyatları karşılanamaz boyutlara ulaşmış, enflasyon yüzde 25'lere dayanmıştır. Hal böyle iken iktidar sahipleri, Saray ve AKP hükümeti, sanki bu yaşananların sorumlusu kendileri değilmiş gibi davranmaktadır.Yaşanan krizin, dış mihrakların oyunu, döviz lobisinin işi, terör örgütlerinin işi gibi bahanelerle kendisini sütten çıkmış ak kaşık misali dışarıda tutma gayretindedir.
iktidar 17 yıldır uyguladığı politikalarla KİT'leri haraç mezat satıp özelleştirmiş, dışa bağlı borçlanma uygulamalarıyla ithalatı teşvik etmiş, üretimi değil tüketim ekonomisini hayata geçirmiştir.
işçilerin sendikalaşmasını engelleyen, grevlerini erteleyen, işsizlik fonunu yağmalayan, kıdem tazminatına göz koyan, memurları kapı kuluna çeviren, yüzde 4'lük dilimlerle verdiği zammı doğrudan ve dolaylı vergilerle anında geri alan, güvenceli çalışma düzenini yok eden, köylünün toprağını ekmesine engel olan, köylünün üretemediği, üretse bile zarar ettiği şu durumun yegane sorumlusu hükümetin politikalarıdır. Esnafın siftah yapmadan kepenk kapattığı, küçük ölçekli işletmelerin artık iflas etmek üzere olduğu, çarkların dönmediği dönemde krizin olmadığını söylemek aklımızla alay etmektir. Soğanın, patatesin, patlıcanın terörist ilan edildiği bu günler, biz emekçilerin yaşamının dahada çekilmez hale geldiği günlerdir. Büyük işletmeler ve şirketler de kriz fırsatçılığı ile kendilerini garantiye alma telaşındadır. Yaşadığımız ilde de işçilerimiz bu durumdan nasibini almaktadır. Çanakkalelmiz'de bu anlamda iki önemli işletme olan IÇDAŞ ve Kale-Seramik şirketleri sadece kendilerini kurtarma çabası içindeler. Kendisini en güçlü şirketlerden biri olarak lanse eden İÇDAŞ,krizi fırsat bilerek işçi aleyhine uygulamalarını reklama taşımıştır. Kısa süreli çalışma ödeneğine başvuru yaptığını söyleyerek, işçilere çıkış vermediği ile övünmektedir.Adı geçen şirket 300 prim gününü dolduran işçilerin ücretlerinin %50'sinin"Kısa Süreli Çalışma Ödeneğinden"karşılanacağını, 300 prim gününü doldurmayan işçilerinde çıkışları yapılmadan 3 ay %50 maaşla çalıştırılacağını açıklamıştır. Bunun adına da omuz omuza dayanışma, dediler.
Kale-Seramik'ten 4 ay önce 400 kişi işten çıkarılırken, geçtiğimiz günlerde 2000 kişinin işten çıkarıldığı haberinden sonra şirket açıklama yaparak 145 işçinin ücretsiz izne çıkarıldığını açıkladı.
Ne yazık ki krizin ilk faturası kadın emekçilerei çıkarılmaktadır. Zaten istihdam zorluğu yaşanan kadınlarımız kriz dönemlerinde de ilk işsiz kalanlar olmaktadır. Mevcut konjonktürde gericilerin kadının çalışmasını erkeklerin işsizliğine bahane ettiklerini çokça dinledik. Bu kafa kadınların ekonomik krizde daha da sıkıntıya düşmesine neden olmaktadır.
Büyük şirketlerde çalışma süresi, iş riski,iş güvenliği dikkate alındığında çalışanlar lehine hiçbir adil uygulama söz konusu değilken, adı sanı anılmayan işçi, kriz olduğunda patronlarla omuz omuza mücadelede başrole çağrılmaktadır.
Kriz nedeniyle yükselmek zorunda kalan resmi genel işsizlik oranı olan %11'e karşın genç işsiz oranı %22'dir. Ancak ne yazık ki,biz biliyoruz ki gerçekte bu rakam çok daha yüksektir. İŞKUR'un çeşitli kısa süreli çalışmayı öngören programları dahi genç istihdamına eklenmektedir. Halbuki bu programlarda "istihdam edildi" olarak gösterilen ve asgari ücretle çalışan (!) gençlerimiz en fazla 6 ay, bilemedin 9 ay sonra kapı önüne konulmaktadırlar. Esnafımız ise olmayan krize (?)rağmen malını yenileyememektedir. Faturalarını, borç harç ödemeye çalışan esnaf kredi batağına saplanmış durumdadır. Bu nedenle her 5 esnaftan 3 ü kapılarına kilit vurmaktadır. Ama iktidar sahiplerine bakarsanız yaşananlar birer algı oyunu,kriz miriz yok! Bu ülkenin köylüsü, emeklisi işçisi, sağlıklı beslenememekte, stres altında yaşamaktadır. Emekçilerimiz"yarın işten atılırmıyım" endişesiyle, "eve ekmek götürebilecek miyim" düşüncesi içindedir. Insanlarımız çocuklarının eğitim . masraflarından tutun, giyinme barınma masraflarına kadar, faturalarını ödeyebilme yolları aramaktadır. Hastalıkların pençesine düştüklerinde, iyileşmek için hekimlerin yazdığı reçeteleri eczacıya uzattıklarında katılım payını, ilaç parasını ödemekte zorlanmaktadırlar. Hükümet ilaca bile yüzde 26 zam yaparken bunu bir güncelleme olarak bizlere yutturmaya çalışmaktadır. işçisi, emekçisi, emeklisi esnafı ile biz Çanakkale halkı hergün daha fakirleşirken, yarınlarımızdan endişe duyarken, buradan bizlerden fedakarlık beklenmesinin büyük bir aymazlık olduğunu ilan ediyoruz. üretimin daraldığı, işçilerin işten atıldığı, ücretsiz izne çıkarıldığı, işsizliğin tavan yaptığı; kısacası krizin her geçen gün büyüdüğü bu günlerde, AKP hükümetine"gerçek etkili politikalarla acil ekonomik tedbirler" almasının şart olduğunu söylüyoruz. Hükümet ekonomik kriz adına, bankalar üzerinden sermayeye krediler vermekte, büyük patronların borçlarına hazine garantisi, vergi indirimleri uygulamaktadır.Ancak İşçiye memura emekliye köylüye gelince zırnık vermemektedir.
Tanzim satış çadırlarıyla günü kurtarmak artık mümkün değildir. Yerel seçimleri atlatmaya yönelik, seçim ekonomisi uygulayarak her şeyi seçime kadar güllük gulistanlik gösterme gayretinde olan hükümete buradan haykırıyoruz, elimizdeki ekmeğe göz koyanları biliyoruz, biz bu oyuna gelmeyeceğiz, bu oyunu bozacağız. Samanı, eti, buğdayı, bile ithal ettiğimiz bu Türkiye, AKP Türkiye'sidir. Çorum'un milli (!!!)leblebisini bile artık Arjantin nohudu ile yapmanın gururu AKP'nin olsun, diyoruz.
Saygıdeğer Çanakkale halkımız, Yargıyı, yürütmeyi yasamayı Saraya bağlayan Tek Adam rejimi ve onun küçük ortağı yaşanan krizin sorumlularıdırlar. Yaşanan kriz aynı zamanda bir yönetememe krizidir. Yerel seçimleri bir beka meselesi olarak gören bu zihniyetin beka sorunu vardır. Biz işçiler, emekçiler, emekliler köylüler ve küçük esnafın beka sorunu, bu krizi yaratan ve kriz politikaları uygulayan hükümetin bir an önce iktidardan indirilmesiyle giderilebilir. AKP hükümetinin uyguladığı bu ekonomi politikaları, damat ekonomisinin sonucudur. Krizi çıkaranlar sorumlu değilmiş gibi krizin faturası zamlar, vergiler, işten atmalar yoluyla bizlere ödetilmek istenmektedir. Bir sermaye iktidarı olan bu iktidara buradan sesleniyoruz. Krizin sorumlusu biz değiliz. Faturasını da biz ödemeyeceğiz. Krizin faturasını krizi çıkaranlar ödesin."
Yaşadığımız krizin adının bile söylenmesini istemeyen AKP, toplumun tümünün üç maymunu oynamasını istemektedir. Ancak mızrak artık çuvala sığmamaktadır.
Gıda fiyatlarındaki artışlar mutfaklarımızda yangına yol açmış, elektrik, doğalgaz, akaryakıt fiyatları karşılanamaz boyutlara ulaşmış, enflasyon yüzde 25'lere dayanmıştır. Hal böyle iken iktidar sahipleri, Saray ve AKP hükümeti, sanki bu yaşananların sorumlusu kendileri değilmiş gibi davranmaktadır.Yaşanan krizin, dış mihrakların oyunu, döviz lobisinin işi, terör örgütlerinin işi gibi bahanelerle kendisini sütten çıkmış ak kaşık misali dışarıda tutma gayretindedir.
iktidar 17 yıldır uyguladığı politikalarla KİT'leri haraç mezat satıp özelleştirmiş, dışa bağlı borçlanma uygulamalarıyla ithalatı teşvik etmiş, üretimi değil tüketim ekonomisini hayata geçirmiştir.
işçilerin sendikalaşmasını engelleyen, grevlerini erteleyen, işsizlik fonunu yağmalayan, kıdem tazminatına göz koyan, memurları kapı kuluna çeviren, yüzde 4'lük dilimlerle verdiği zammı doğrudan ve dolaylı vergilerle anında geri alan, güvenceli çalışma düzenini yok eden, köylünün toprağını ekmesine engel olan, köylünün üretemediği, üretse bile zarar ettiği şu durumun yegane sorumlusu hükümetin politikalarıdır. Esnafın siftah yapmadan kepenk kapattığı, küçük ölçekli işletmelerin artık iflas etmek üzere olduğu, çarkların dönmediği dönemde krizin olmadığını söylemek aklımızla alay etmektir. Soğanın, patatesin, patlıcanın terörist ilan edildiği bu günler, biz emekçilerin yaşamının dahada çekilmez hale geldiği günlerdir. Büyük işletmeler ve şirketler de kriz fırsatçılığı ile kendilerini garantiye alma telaşındadır. Yaşadığımız ilde de işçilerimiz bu durumdan nasibini almaktadır. Çanakkalelmiz'de bu anlamda iki önemli işletme olan IÇDAŞ ve Kale-Seramik şirketleri sadece kendilerini kurtarma çabası içindeler. Kendisini en güçlü şirketlerden biri olarak lanse eden İÇDAŞ,krizi fırsat bilerek işçi aleyhine uygulamalarını reklama taşımıştır. Kısa süreli çalışma ödeneğine başvuru yaptığını söyleyerek, işçilere çıkış vermediği ile övünmektedir.Adı geçen şirket 300 prim gününü dolduran işçilerin ücretlerinin %50'sinin"Kısa Süreli Çalışma Ödeneğinden"karşılanacağını, 300 prim gününü doldurmayan işçilerinde çıkışları yapılmadan 3 ay %50 maaşla çalıştırılacağını açıklamıştır. Bunun adına da omuz omuza dayanışma, dediler.
Kale-Seramik'ten 4 ay önce 400 kişi işten çıkarılırken, geçtiğimiz günlerde 2000 kişinin işten çıkarıldığı haberinden sonra şirket açıklama yaparak 145 işçinin ücretsiz izne çıkarıldığını açıkladı.
Ne yazık ki krizin ilk faturası kadın emekçilerei çıkarılmaktadır. Zaten istihdam zorluğu yaşanan kadınlarımız kriz dönemlerinde de ilk işsiz kalanlar olmaktadır. Mevcut konjonktürde gericilerin kadının çalışmasını erkeklerin işsizliğine bahane ettiklerini çokça dinledik. Bu kafa kadınların ekonomik krizde daha da sıkıntıya düşmesine neden olmaktadır.
Büyük şirketlerde çalışma süresi, iş riski,iş güvenliği dikkate alındığında çalışanlar lehine hiçbir adil uygulama söz konusu değilken, adı sanı anılmayan işçi, kriz olduğunda patronlarla omuz omuza mücadelede başrole çağrılmaktadır.
Kriz nedeniyle yükselmek zorunda kalan resmi genel işsizlik oranı olan %11'e karşın genç işsiz oranı %22'dir. Ancak ne yazık ki,biz biliyoruz ki gerçekte bu rakam çok daha yüksektir. İŞKUR'un çeşitli kısa süreli çalışmayı öngören programları dahi genç istihdamına eklenmektedir. Halbuki bu programlarda "istihdam edildi" olarak gösterilen ve asgari ücretle çalışan (!) gençlerimiz en fazla 6 ay, bilemedin 9 ay sonra kapı önüne konulmaktadırlar. Esnafımız ise olmayan krize (?)rağmen malını yenileyememektedir. Faturalarını, borç harç ödemeye çalışan esnaf kredi batağına saplanmış durumdadır. Bu nedenle her 5 esnaftan 3 ü kapılarına kilit vurmaktadır. Ama iktidar sahiplerine bakarsanız yaşananlar birer algı oyunu,kriz miriz yok! Bu ülkenin köylüsü, emeklisi işçisi, sağlıklı beslenememekte, stres altında yaşamaktadır. Emekçilerimiz"yarın işten atılırmıyım" endişesiyle, "eve ekmek götürebilecek miyim" düşüncesi içindedir. Insanlarımız çocuklarının eğitim . masraflarından tutun, giyinme barınma masraflarına kadar, faturalarını ödeyebilme yolları aramaktadır. Hastalıkların pençesine düştüklerinde, iyileşmek için hekimlerin yazdığı reçeteleri eczacıya uzattıklarında katılım payını, ilaç parasını ödemekte zorlanmaktadırlar. Hükümet ilaca bile yüzde 26 zam yaparken bunu bir güncelleme olarak bizlere yutturmaya çalışmaktadır. işçisi, emekçisi, emeklisi esnafı ile biz Çanakkale halkı hergün daha fakirleşirken, yarınlarımızdan endişe duyarken, buradan bizlerden fedakarlık beklenmesinin büyük bir aymazlık olduğunu ilan ediyoruz. üretimin daraldığı, işçilerin işten atıldığı, ücretsiz izne çıkarıldığı, işsizliğin tavan yaptığı; kısacası krizin her geçen gün büyüdüğü bu günlerde, AKP hükümetine"gerçek etkili politikalarla acil ekonomik tedbirler" almasının şart olduğunu söylüyoruz. Hükümet ekonomik kriz adına, bankalar üzerinden sermayeye krediler vermekte, büyük patronların borçlarına hazine garantisi, vergi indirimleri uygulamaktadır.Ancak İşçiye memura emekliye köylüye gelince zırnık vermemektedir.
Tanzim satış çadırlarıyla günü kurtarmak artık mümkün değildir. Yerel seçimleri atlatmaya yönelik, seçim ekonomisi uygulayarak her şeyi seçime kadar güllük gulistanlik gösterme gayretinde olan hükümete buradan haykırıyoruz, elimizdeki ekmeğe göz koyanları biliyoruz, biz bu oyuna gelmeyeceğiz, bu oyunu bozacağız. Samanı, eti, buğdayı, bile ithal ettiğimiz bu Türkiye, AKP Türkiye'sidir. Çorum'un milli (!!!)leblebisini bile artık Arjantin nohudu ile yapmanın gururu AKP'nin olsun, diyoruz.
Saygıdeğer Çanakkale halkımız, Yargıyı, yürütmeyi yasamayı Saraya bağlayan Tek Adam rejimi ve onun küçük ortağı yaşanan krizin sorumlularıdırlar. Yaşanan kriz aynı zamanda bir yönetememe krizidir. Yerel seçimleri bir beka meselesi olarak gören bu zihniyetin beka sorunu vardır. Biz işçiler, emekçiler, emekliler köylüler ve küçük esnafın beka sorunu, bu krizi yaratan ve kriz politikaları uygulayan hükümetin bir an önce iktidardan indirilmesiyle giderilebilir. AKP hükümetinin uyguladığı bu ekonomi politikaları, damat ekonomisinin sonucudur. Krizi çıkaranlar sorumlu değilmiş gibi krizin faturası zamlar, vergiler, işten atmalar yoluyla bizlere ödetilmek istenmektedir. Bir sermaye iktidarı olan bu iktidara buradan sesleniyoruz. Krizin sorumlusu biz değiliz. Faturasını da biz ödemeyeceğiz. Krizin faturasını krizi çıkaranlar ödesin."