Kazdağları, bilinen diğer adıyla İda Dağları olarak anılmaktadır.
Edremit Körfezi’nin kuzeyinde bulunan Kazdağları, birçok efsaneye konu olmuş ve doğa harikası güzelliği ile Tanrıların Armağanı olarak betimlenmiştir. Tarihi değeri, deniz ve yeşilin birleşmesiyle oluşan eşsiz güzelliği ile beraber burası birçok bitki ve hayvanın yaşam yeri…
Kazdağları’nda, 1000 civarında bitki türü bulunmaktadır ve 40 âdeti nadir türler arasına girmektedir. Aynı zamanda, dünyada nadir olmayan ancak sadece ülkemizde Kazdağları’nda yetişen 15 adet bitki türü bulunmaktadır ve şu anda risk altındalar…
Soldaki fotoğraf, Sabahattin Ali’nin hikâyelerine ve birçok filime konu olan Hasan Boğuldu şelalesi, sağdaki fotoğraf ise Pınarbaşı mesire alanına aittir. (https://yoldaolmak.com) Fotoğraflarda, Kazdağı’nda bulunan endemik türlerden bazıları verilmiştir. (http://kazdagiekoturizm.com/project/endemik-bitki-turu-gozlem-noktalari/) Kazdağları, ülkemizin hayat damarlarından biridir.
Mitolojide, Tanrılar Olimpos Dağından buranın güzelliklerini görmek için geldiği ve Afrodit’in en güzel tanrıçaya verilmesi için gönderilen altın elmayı alabilmek amacıyla, evli olan Helen’i Paris’e âşık ettiği yerdir. Helen ve Paris birbirine burada âşık olur ve Truva savaşlarını başlatmış olurlar.
Birçok efsanede Tanrıların hayran kaldığına dair ifadeler bulunmaktayken… Şimdi, bu doğa harikası yer katledilmektedir.
Bugün, Çanakkale Kirazlı köyünde bir şirket tarafından, altın madeni projeleri için yaklaşık 200 bin ağaç kesilmiş ve birçok canlının evi yok edilmektedir.
Denizlerimizi, ormanlarımızı betona, toprağa dönüştürüyorlar. Sadece daha fazla para kazanmak için, doğayı yok ediyorlar.
Doğa bizim evimiz, eğer bizler ona bu şekilde zarar vermeye devam edersek, yakın gelecekte evsiz kalacağımız anlamına gelmektedir. Çanakkale Kirazlı köyünün tek ve alternatifsiz su kaynağı Atikhisar Barajı havzası üzerindeki ağaç katliamı sonrası kaçan ceylanlar fotoğrafta gözler önüne serilmiştir. Bizler, yarınlarımız için mücadele etmeliyiz. Doğamızı, tarihimizi ve canlılarımızı korumalıyız. Kendi evimizi korumalı ve sesimizi çıkarmalıyız.
Bir Kızılderili sözü diyor ki “Doğa, bize dedelerimizden kalan bir miras değil, torunlarımıza bırakacağımız bir emanettir." İşte tam olarak bu nedenle görevimizi yerine getirelim ve doğanın var olabilmesi için insanlık adına korumalı ve kimsenin dokunmasına izin vermemeliyiz.
Edremit Körfezi’nin kuzeyinde bulunan Kazdağları, birçok efsaneye konu olmuş ve doğa harikası güzelliği ile Tanrıların Armağanı olarak betimlenmiştir. Tarihi değeri, deniz ve yeşilin birleşmesiyle oluşan eşsiz güzelliği ile beraber burası birçok bitki ve hayvanın yaşam yeri…
Kazdağları’nda, 1000 civarında bitki türü bulunmaktadır ve 40 âdeti nadir türler arasına girmektedir. Aynı zamanda, dünyada nadir olmayan ancak sadece ülkemizde Kazdağları’nda yetişen 15 adet bitki türü bulunmaktadır ve şu anda risk altındalar…
Soldaki fotoğraf, Sabahattin Ali’nin hikâyelerine ve birçok filime konu olan Hasan Boğuldu şelalesi, sağdaki fotoğraf ise Pınarbaşı mesire alanına aittir. (https://yoldaolmak.com) Fotoğraflarda, Kazdağı’nda bulunan endemik türlerden bazıları verilmiştir. (http://kazdagiekoturizm.com/project/endemik-bitki-turu-gozlem-noktalari/) Kazdağları, ülkemizin hayat damarlarından biridir.
Mitolojide, Tanrılar Olimpos Dağından buranın güzelliklerini görmek için geldiği ve Afrodit’in en güzel tanrıçaya verilmesi için gönderilen altın elmayı alabilmek amacıyla, evli olan Helen’i Paris’e âşık ettiği yerdir. Helen ve Paris birbirine burada âşık olur ve Truva savaşlarını başlatmış olurlar.
Birçok efsanede Tanrıların hayran kaldığına dair ifadeler bulunmaktayken… Şimdi, bu doğa harikası yer katledilmektedir.
Bugün, Çanakkale Kirazlı köyünde bir şirket tarafından, altın madeni projeleri için yaklaşık 200 bin ağaç kesilmiş ve birçok canlının evi yok edilmektedir.
Denizlerimizi, ormanlarımızı betona, toprağa dönüştürüyorlar. Sadece daha fazla para kazanmak için, doğayı yok ediyorlar.
Doğa bizim evimiz, eğer bizler ona bu şekilde zarar vermeye devam edersek, yakın gelecekte evsiz kalacağımız anlamına gelmektedir. Çanakkale Kirazlı köyünün tek ve alternatifsiz su kaynağı Atikhisar Barajı havzası üzerindeki ağaç katliamı sonrası kaçan ceylanlar fotoğrafta gözler önüne serilmiştir. Bizler, yarınlarımız için mücadele etmeliyiz. Doğamızı, tarihimizi ve canlılarımızı korumalıyız. Kendi evimizi korumalı ve sesimizi çıkarmalıyız.
Bir Kızılderili sözü diyor ki “Doğa, bize dedelerimizden kalan bir miras değil, torunlarımıza bırakacağımız bir emanettir." İşte tam olarak bu nedenle görevimizi yerine getirelim ve doğanın var olabilmesi için insanlık adına korumalı ve kimsenin dokunmasına izin vermemeliyiz.