Türkiye’de İngilizce eğitiminde genelde yapılan yanlışlar neler?
Bunun aslında üç ayağı var. Bir tanesi devlet okulları, ikincisi özel okullar ve üçüncüsü üniversiteler. Devlet okullarından bahsetmek gerekirse; devlet okullarındaki en büyük problem şu ki çok kalabalık sınıfların çok az ders saatine sahip olması ve bu az ders saatlerindeki müfredatın tamamen öğrencilerin liseye geçişte ve üniversiteye geçişte girilecek olan sınavlara hazırlık üzerinden gitmesi. İnanılmaz derecede kelime tabanlı, grammar yapısı, konuşmanın çok ikinci, üçüncü plana atıldığı bir yapılanma var.
Çocuk zaten 30-40 kişilik sınıflarda ders alıyor. Öğretmen ise haftada 4 saat geliyor, bir şeyler öğretmeye çalışıyor ve öğretip gidiyor. Bu az saatte çocukları birebir takip etme şansı yok. Çocukları konuşarak ‘’maruz bırakma’’ yöntemini uygulamaya vakti yok.
Özel okullarda yapılan yanlış ise seviye sınıfları. Sene başında çocuklara İngilizce dil yeterliliği için sınavlar yapılıyor ve kurlara ayrılıyor. Bu dışarıdan bakılınca güzel ama arada kalmış olan çocukları da bir yere yerleştiriyorsunuz ve sınıfta aslında yine bir seviye farkı oluşuyor. Özel okullar, devlet okullarından farklı materyaller de kullandıkları için İngilizce eğitimi bir tık daha iyi gidiyor denilebilir.
Üniversitelerde ise durum şu şekilde; insanlar 1 yıl hazırlık okuma opsiyonuna sahipler. İster kendi istekleri ile olsun ister bölümlerinin zorunluluğu olsun, bu eğitime daha kolay erişebiliyorlar. Üniversitede biraz daha hızlandırılmış bir eğitim alındığından, üniversite öncesine göre daha donanımlı öğretmenler derse giriyorlar. Burada da şöyle bir problemimiz var ki öğretmen anlatıyor ve geçiyor. Öğrenci ne yakalarsa. Öğrenciler çoğu zaman sadece sınavları geçecek kadar çalışıyorlar, o zaman o öğrencinin ne kadar öğrendiği de soru işareti olarak kalıyor.
Örneğin ben Almanca hazırlıktan çok iyi bir not ortalaması ile çıktım ama bölümde zorlandım.
İngilizce eğitimi için hangi metotları önerirsiniz?
Bu aslında hala dünyada çok fazla tartışılan bir konu. İngilizce eğitim vermek konusunda Jeremy Harmer’ın kitapları var. Burada da en sık söylenen metot, demin de söylediğim gibi ‘’dile maruz bırakma’’ metotu. Öğretmenin mümkün olduğunda çocuklar ile İngilizce konuşması. Bu aslında çok düz mantık bir konu. Biz doğduğumuz andan itibaren Türkçe duyduğumuz için Türkçe biliyoruz. Hayatımızda daha fazla İngilizce konuşsak, anadilimiz ne olursa olsun rahatlıkla İngilizce’yi öğrenebiliriz.
Şimdi birçok özel okul ise konuşmayı çocukların eğitimine eklemeyi başardı. Bu güzel bir şey. Teknolojiyi, interneti daha aktif kullanmaya başladık. Fakat bu sefer de yazım ile ilgili sorunlar ortaya çıkmaya başladı. Ben bunu Türkçe için de söyleyebilirim. Dijitalleşmeden ötürü olan bir şey bu.
Bir öğretmen olarak dil eğitimi verirken en çok hangi konuda zorlanıyorsun?
Benim dil eğitimi verirken en çok zorlandığım konu; okul mantığının benim çocukluğumdan bu yana öğretmenliğin ve okul anlayışının değişmiş olması. Bunda biraz sosyo-ekonomik şartlar da devreye giriyor. Benim çocukluğumda benim babam çalışıyordu, annem emekliydi. Ve biz bir maaşla üç insan geçinebiliyorduk. Evde ikinci bir kişinin maaşına ihtiyaç duyulmuyordu. Günümüzde artık ekonominin değişmesi ile artık anneler de babalar da çalışmak zorunda kalıyor. Evde çalışan iki kişi olduğunda velilerin, bir okuldan beklentisi değişiyor. Benim zamanımda özel okullar iki anlama geliyordu: yabancı dil, güvenli ve az kişili sınıflar. Ama günümüzde özel ve devlet tüm okullarda; etkinlikler neredeyse derslerin önüne geçiyor. Artık maalesef okullar dil ve güvenli ortamdan eğlenceli bir bakımevine dönmüş durumda. Çünkü anne de baba da çalışmak zorunda ve o çocuğun oyalanabilecek, enerjisini atabileceği bir yer olması gerekiyor artık.
Şimdi ben bu çocuğu alıp saatlerce İngilizce, matematik, Türkçe versem, bu çocuk okula gitmek istemeyecek. O yüzden okullar da çocuğun bunu söylememesi için mecburen biraz daha eğlenceli bir ortam sunuyorlar. Dil de bu hangi dil olursa olsun affetmez, hep bir tekrar olması lazım. Yani dil eğitimi bir disiplin istiyor. Ama biz bu disiplini bazen bozmak zorunda kalıyoruz tamamen sosyo-ekonomik şartlardan ötürü. Benim şahsen en çok zorlandığım şey bu. Çocukların disiplinlerinin azalması ve velilerin astronomik beklentileri.
Sizin dil öğrenirken en çok zorlandığınız şey neydi?
Açıkçası çocukluğuma dönecek olur isem çünkü benim için dil eğitimi buydu. Ben bir özel okul mezunuyum ve bizim anadilimiz Almancaydı. İngilizce de görüyorduk ama Almanca ders saati daha fazlaydı. Ama ben şu an Almanca bilmiyorken, İngilizce biliyorum. Buradaki en büyük sıkıntı şuydu; çocuğa ne verirseniz verin ne öğretirseniz öğretin çocuk bu öğretileri eve götürmüyorsa, hayatına entegre etmiyorsa sıkıntı.
Benim bu şartlara rağmen İngilizce öğrenebilmiş olmamın yegâne sebebi, zamanında oyun piyasası tamamen İngilizce üzerinden dönüyordu. Bir oyunu anlamak istiyorsan İngilizce bilmek zorundaydın. Sen o yüzden okuldan aldığın İngilizceyi, evde oyun oynayarak, dizi izleyerek de tekrar edebiliyordun. Benim en çok zorlandığım şey bu tekrarı yapmadığım zaman karşıma çıkan şeydi ev bu işte benim için Almancadır.
Yetişkinlerde sıfırdan dil öğreniminde tavsiyeleriniz neler?
Yetişkinlerin çok büyük bir avantajı ve çok büyük bir dezavantajı var. Dezavantajları şu; artık genç değiller. Özellikle 25 yaşından sonra bizim beynimiz belirli bir gelişimi durduruyor. Tabi ki gelişmeye hala açığız ama daha az bilgi alabiliyoruz ve kalıplaşmış bilgileri daha zor değiştirebiliyoruz. Ve bu bilgi kapasitesi, dil eğitimi için önemli bir şey. Bundan ötürü yetişkinlerin dil öğrenmesi bu bağlamda daha zor.
Ama bir yandan da şu var. Bu insan artık dil eğitiminin önemini kavramış, buna zaman ve para ayırmış. Bir yandan da çok aktif bir hayatı var. Mesela iş yerinden çıkıp geliyor. Yetişkinler genelde ki bu benim de yaptığım bir şey ‘’ Parasını verdim, hadi bana İngilizce öğret’’. Bunu çok yapıyoruz. Çünkü elimize maaş da almaya başladığımız anda biz bir şeyi para verip çözme mantığına çok giriyoruz. Ve burada da şu başlıyor; ‘’Ben dil kursuna para verdim, öğrenemedim.’’ Peşin hükümlülük. Belki senin birebir derse ihtiyacın vardı. Mesela şu an piyasada birçok uygulama ve metodoloji var. Yetişkinlerin de dil öğrenmek için bunların hepsini deneme şansları var. Dil kursuna gittiniz üç ay olmadı mı değiştirin, başka bir şey deneyin. Yetişkinlerde okul mantığından uzak kaldıkları için öğrenme yöntemleri artık değişiyor. Belki de sınıf ortamı değil artık onlara öğretecek olan şey.
Bence en büyük avantajları bilinçli olmaları, en büyük dezavantajları ise artık o eski genç beyin olmamaları.
Çocuk ve ergenlerde dil öğreniminde tavsiyeleriniz neler?
Çocuklara bizim sağladığımız ortam ve ailelerinin onlara sunduğu ortam bunu çok değiştiriyor. Okuldaki bir sınıf ortamında İngilizce öğrenmek aslında o kadar da zor değil. Buradaki problem şudur; seviyeleri ne olursa olsun birbirlerinden farklı olacaklar. Çocukların çoğu ödevimi yapar, geçerim gibi görüyor. Burada onlara sağlanan olanaklar, günümüzdeki modern eğitim araçları, online platformlar inanılmaz güzel ama genç nesli yakalamakta halen daha başarısız. Öğretmene burada çok iş düşüyor, çocukların her birini yakalamak için.
Onların yapabileceği şey, İngilizceyi 5 alıp, 4 alıp geçilecek bir ders gibi görmekten ziyade bir yatırım olarak görmeleri olacak. Ama tabi o yaşlarda da bunu anlamıyorlar.
Okullarda dil öğreniminin geliştirilmesi için sizce neler yapılmalı?
Bunu üniversite harici cevaplayacağım. Müfredatların biraz daha dile teşvik edici hale getirilmesi gerekiyor. Bu biraz sistem eleştirisi gibi olacak ama bir İngilizce Öğretmeni üniversiteye giriyor, 4 yıllık bir eğitim alıyor, stajını da yapıyor ve bu süreçte sınıfa gelecek olan öğrenciler değişmiş oluyorlar. Ve öğretmenin bilgisi 5-10 yıl kadar eski bir metodolojiye dönmüş oluyor. Sen oradan mezun olana kadar senin öğrencinin mantalitesi tamamen farklılaşıyor aslında. Burada da yöneticilerin ve öğretmenlerin yüz yüze görüşerek şunun kararını alması lazım; ‘’Evet İngilizceyi eğlenceli öğretelim ama bunu her ders saatinden beklemeyin.’’
İLKİM ERGENE ÇALIK
RÖPORTAJ
Yayınlanma: 05 Eylül 2024 - 14:15
Güncelleme: 05 Eylül 2024 - 14:21
''Dil eğitimi bir disiplin istiyor''
Özel bir okulda İngilizce Öğretmeni olarak çalışan Yiğit Ertuğ gazetemize Türkiye’deki İngilizce eğitimi hakkında detaylı bilgiler verdi. Dil eğitiminin bir disiplin işi olduğunu aktaran Ertuğ dil öğrenimi için de; ‘’Biz doğduğumuz andan itibaren Türkçe duyduğumuz için Türkçe biliyoruz. Hayatımızda daha fazla İngilizce konuşsak, anadilimiz ne olursa olsun rahatlıkla İngilizce’yi öğrenebiliriz.’’ Dedi.
RÖPORTAJ
05 Eylül 2024 - 14:15
Güncelleme: 05 Eylül 2024 - 14:21
Böyle kaliteli içerikler görmek ve eğitime değer vermeniz beni mutlu etti.Teşekkürler Kalem Gazetesi