Canlarım benim. Ablanız yine eli kolu dolu döndü.
Bak baştan söyleyeyim bu dedikodu mu dersiniz, başka şey mi orasına kendiniz karar verin kesinlikle Çanakkale’de geçmiyor; hatta Türkiye’de bile değil. Çıkın gidin Yunanistan’a doğru oralarda arayın dedikodunun kahramanlarını.
Şimdi adam doktor. Karısı ben diyeyim doktor siz deyin yönetici, dayı desin ne olacak bu milletin hali. Canınız hangisini istiyorsa onu deyin ama bak tekrar söylüyorum bu dedikodunun mahalli Çanakkale değil şekerler.
Sonra kalkıp o mu bu mu diyorsunuz, türlü kişiler üzerinden lakırdı ediyorsunuz. Karışmam, benden söylemesi. Hoş düşüncenize, yorumunuza, birine benzetmenize karışamam ya, orası sizin bileceğiniz iş.
Doktorun adı Ahmet olur Mehmet olur bilemedin Veli olur. Osman olur, Volkan olur. İsminin ne olduğunun bir önemi yok. Yaptığı icraata bakmak lazım, bizi ilgilendiren kısım orası.
Neyse ben hikayeye geçeyim.
Adam doktor demiştim. Evli, bir hastanede hekimlik yapıyor. Maşallah çok da yoğun çalışıyor. Gece demiyor gündüz demiyor, ameliyat yapıyor, hasta muayene ediyor arada da bir sevgilisi var onu muayene ediyormuş diyeyim de yanındaymışım gibi konuşmayayım.
Karısı Allahın insanı, memlekette herkes karısını aldattığını biliyormuş bir tek karısı bilmiyormuş. Bana pek inandırıcı gelmedi, üst kademeden bir kaynağım anlattığında nasıl olur dedim. Şehirdeki kuşlar bile bu durumu biliyorsa korkusuzca el ele, sarmaş dolaş caddelerde aşk yaşıyorlarsa bizim çifte kumruların hallerini karısı nasıl duymamış.
Şekerler, bazen anlatılanlar karşısında dedikodu yazarı olarak ben bile parmak ısırıyorum. Dedikoduya değil de çevrilen fırıldak ilişkilere, dümen kırıp saman altından su yürütmelere.
Bir keresinde Bayramiç’in bir köyünde zamparalık konusunda doktora yapmış bir okuyucum anlatmıştı. Karısı bunu kendi yatak odalarında basmış ama o inkar etmiş. Yok demiş, sen yanlış gördün öyle bir şey olmadı diye iddia etmiş. Onu da anlatırım bir ara.
Gelelim aşkın yarattığı ilişkiye.
Bak bak bak. Şimdi dümenlere bak. Adam doktor olunca ne olacak, sürekli acil hasta çıkar, ameliyat çıkar, kongre olur, görevlendirme yapılır. Seçenek bol, hangisini canı isterse onu yapar.
Bizim doktor akşam manitasıyla buluşacaksa eve geldiğinde telefonunu kapatıyormuş. Oflayıp puflayıp kaç ameliyat yaptığından, kaç hastaya derman olduğundan falan bahsediyormuş. Yani altyapı hazırlamak için bu akşam kimseye bakacak halim yok yan gelip yatacağım modu yaratmak istiyor.
Maşallah yaratıyor da. Karısı aman sen dinlen, keyfine bak diye çapkın kocasına destek oluyor.
Aman Allahım o da ne. Geleli daha birkaç saat olmuştu ki; karısının cebi zırlamaya başlar. Kadın açar tabi. Telefonun karşı ucundaki kişi eşiniz muhtereme ulaşamıyorum, ben hastaneden arıyorum acil hasta var. Kendisiyle konuşabilir miyim der.
Bak seeeen.
Fırıldaklığı görüyor musunuz şekerler. Asıl bomba şimdi geliyor. Telefonun karşı ucundaki kadın kim dersiniz. Tabiii ya hastanedeki sevgilisi. Onun kim olduğunu söylemeyeceğim. Aslında söyledim satır aralarında ama açıktan yazmayacağım. Kaynağıma söz verdim.
Zavallı adamcağız mı desem, zavallı eş mi desem bilemedim. Adam uflaya puflaya kalkar ve üzerini tekrar giyer ve hastanenin yolunu tutacağı yerde sevgilisine tuttuğu evin yolunu tutar. Aşk meşk derken vakit geçer ve gece yarısı kuş yorgun argın yuvaya döner.
Kaynağım kadının bu durumu bildiğini sandığını söylüyor ama başka kaynaklar henüz duymadığının altını çiziyor. Arada karı koca tatillere falan gidiyormuş diye duymuştum.
Neyse şekerler, durum böyle acayip bir hal almış.
Daha detaylar var elimde de o kadarını yazmak istemedim nedense. Bu muhterem doktorumuzun başka dümenleri de varmış. Belki ilerleyen zamanda işin o kısımlarına da girerim. Şimdilik burada bırakayım ki; siz de biraz aklınızı kurcalayın bakalım kim var kim yok.
Az kalsın minicik bir detayı unutacaktım. Sevgilimiz çocuk istiyorum diye tutturuyormuş. Bakalım bu işin sonu nereye varacak.
Takipte kalın canlarım, aşklarım, şekerli şeyler.
VİLDAN ABLA