Dolandırıcılık insanlık tarihi kadar eskidir. Bazı kişilerin kurnazlık yaparak haksız kazanç elde etmesiyle gerçekleşen bir olaydır. Dolandırıcılar genlikle zeki insanlardır ve zekalarını bu tür gayrimeşru yollarda kullanırlar. Dolandırılan kişilerde kendilerini bir o kadar zeki, akıllı ve kurnaz sanan kişilerdir. Çoğu zaman dolandırılan kişiler daha çok kazanmak için paralarını dolandırıcılara kaptırır. Bazı dolandırıcılık şekillerini şöyle sıralayabiliriz.
Dinî inanç ve duyguların istismar edilmesi. Kişinin içinde bulunduğu tehlikeli durum veya zor şartlardan yararlanmak. Kişinin algılama yeteneğinin zayıflığından yararlanmak. Kamu kurum ve kuruluşlarının, kamu meslek kuruluşlarının, siyasi parti, vakıf veya dernek tüzel kişiliklerinin araç olarak kullanılması. Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması. Basın ve yayın araçlarının sağladığı kolaylıktan yararlanmak. Tacir veya şirket yöneticisi olan ya da şirket adına hareket eden kişilerin ticari faaliyetleri sırasında, kooperatif yöneticilerinin kooperatifin faaliyeti kapsamında yapılan gayrimeşru işler. Banka veya diğer kredi kurumlarınca tahsis edilmemesi gereken bir kredinin açılmasını sağlamak maksadıyla yapılan dolandırıcılık. Türk Ceza Kanunu'nun 157. maddesine göre, "hileli davranışlarla bir kimseyi aldatıp, onun veya başkasının zararına olarak, kendisine veya başkasına bir yarar sağlayan bir kişi" dolandırıcılık suçunu işlemiş olur ve bir yıldan beş yıla kadar hapis ve para cezasına çarptırılabilir.
TARİHTEKİ EN BÜYÜK DOLANDIRICILAR
Osman Ziya Sülün "Sülün Osman" olarak bilinen ünlü dolandırıcıdır. Osman Ziya Sülün, 1923'te İstanbul'da doğmuştur. Adını duyurduğu ilk "işini" 1948 yılında Fatih'te yeni tuttuğu evin sahibini dolandırarak yaptı. 1950 ve 60'lı yıllardaki "işleriyle" ün kazanan "Sülün Osman", tramvay, Galata Kulesi, kent meydanlarındaki saatler, şehir hatları vapurları gibi kamu mallarını saf vatandaşlara 'satarak' ya da 'kiraya vererek' efsane haline geldi. Bu olaylar Kemal Sunal'ın filmlerine de konu olmuştur. Galata Köprüsü'nü satmak üzereyken tesadüfen yakalandı. Ölümüyle ilgili kesin bilgi olmamakla birlikte, polisin tahminlerine göre 1984'te Beyoğlu'nda sürekli kaldığı otelde kalp krizinden öldü ve kimlik taşımadığı için kimsesizler mezarlığına gömüldü. Gerd Heidemann: Arkadaşıyla beraber amatörce oluşturduğu Adolf Hitler'in sahte günlüğünü 1983 yılında Stern dergisine 6 milyon dolara sattı. Günlükte birçok yazım hatası ve yanlışlıklar olmasına rağmen satış kabiliyetleri sayesinde Ünlü tarihçi Hugh Roper ve Rupert Murdoch gibi isimleri bile günlüğün gerçek olduğuna ikna etmeyi başardı. Frank Abagnale: 16 yaşındayken 'Pan American World Airways' isimli havayolu şirketinin üniformasını çaldıktan sonra bir pilot olduğunu iddia ederek 26 ülkeye bedava uçuş gerçekleştirmiş ve bu sırada 2.5 milyon dolarlık sahte çekleri bozdurmayı başarmıştır. Pilotluktan sıkıldıktan sonra başka bir kimlikle doktorluk yapmaya başlamış ve daha sonra Kendisini bir hukuk müşaviri olarak tanıtarak bir dizi dolandırıcılığa daha imza atmıştı. Şimdilerde FBI'a ve özel şirketlere dolandırıcılığın önlenmesi üzerine danışmanlık hizmeti vermektedir. Eyüplü Halit: Bir Girit göçmeni olan Eyüplü Halit, Rumca ve Fransızca konuşabilen, iyi giyinimli ve beyefendi görünümlü biriydi. 1923'te İstanbul'un işgal altında olduğu ve Türk ordusunun henüz kente girip yönetimi devralmadığı aylarda otorite boşluğundan istifade etmek isteyen Eyüplü Halit metruk bir bina ayarlayıp, bazı eşyaları ve sahte belgeleri kullanarak o binaya resmi bir karakol görünümü katmıştı. Şehrin zengin Rumlarını çağıran Eyüplü Halit, kendisini komiser olarak tanıtarak nezarethane odasında psikolojik manipülasyon teknikleriyle kurbanlarının gözünü korkutup bu insanları soyuyordu. Yakalandıktan sonra serbest bırakılacağı son haftada hapse yeni giren bir mahkuma hapishanenin sobasının kendi malı olduğuna inandırıp yüklü bir paraya ona satmıştı. George C. Parker: ABD’nin en ünlü dolandırıcılarından. New York şehrinin en ünlü yapıtları olan Metropoliten Müzesi ve Özgürlük Anıtı dışında en büyük dolandırıcılığını Brooklyn Köprüsünü birkaç kez satarak yapmış. Parker işi o kadar ileriye götürmüş ki bazı rivayetlere göre parası çıkışmayanlara köprüyü aylık taksitlerle sattığı olmuş. 1928 yılında suçüstü yakalanan Parker, müebbet hapse çarptırılır. Tarihte o kadar çok dolandırıcı var ki saymakla bitmiyor. Son aylarda Türkiye’de işadamı, siyaset ve gayrimeşru iş yapanlar arasındaki ilişkilerin olduğu iddialarına bakınca tarihten bugüne haksız kazanç edinme adına çok şeyin değişmediğini anlıyoruz. Son söz, ama dikkat.
Osman Ziya Sülün "Sülün Osman" olarak bilinen ünlü dolandırıcıdır. Osman Ziya Sülün, 1923'te İstanbul'da doğmuştur. Adını duyurduğu ilk "işini" 1948 yılında Fatih'te yeni tuttuğu evin sahibini dolandırarak yaptı. 1950 ve 60'lı yıllardaki "işleriyle" ün kazanan "Sülün Osman", tramvay, Galata Kulesi, kent meydanlarındaki saatler, şehir hatları vapurları gibi kamu mallarını saf vatandaşlara 'satarak' ya da 'kiraya vererek' efsane haline geldi. Bu olaylar Kemal Sunal'ın filmlerine de konu olmuştur. Galata Köprüsü'nü satmak üzereyken tesadüfen yakalandı. Ölümüyle ilgili kesin bilgi olmamakla birlikte, polisin tahminlerine göre 1984'te Beyoğlu'nda sürekli kaldığı otelde kalp krizinden öldü ve kimlik taşımadığı için kimsesizler mezarlığına gömüldü. Gerd Heidemann: Arkadaşıyla beraber amatörce oluşturduğu Adolf Hitler'in sahte günlüğünü 1983 yılında Stern dergisine 6 milyon dolara sattı. Günlükte birçok yazım hatası ve yanlışlıklar olmasına rağmen satış kabiliyetleri sayesinde Ünlü tarihçi Hugh Roper ve Rupert Murdoch gibi isimleri bile günlüğün gerçek olduğuna ikna etmeyi başardı. Frank Abagnale: 16 yaşındayken 'Pan American World Airways' isimli havayolu şirketinin üniformasını çaldıktan sonra bir pilot olduğunu iddia ederek 26 ülkeye bedava uçuş gerçekleştirmiş ve bu sırada 2.5 milyon dolarlık sahte çekleri bozdurmayı başarmıştır. Pilotluktan sıkıldıktan sonra başka bir kimlikle doktorluk yapmaya başlamış ve daha sonra Kendisini bir hukuk müşaviri olarak tanıtarak bir dizi dolandırıcılığa daha imza atmıştı. Şimdilerde FBI'a ve özel şirketlere dolandırıcılığın önlenmesi üzerine danışmanlık hizmeti vermektedir. Eyüplü Halit: Bir Girit göçmeni olan Eyüplü Halit, Rumca ve Fransızca konuşabilen, iyi giyinimli ve beyefendi görünümlü biriydi. 1923'te İstanbul'un işgal altında olduğu ve Türk ordusunun henüz kente girip yönetimi devralmadığı aylarda otorite boşluğundan istifade etmek isteyen Eyüplü Halit metruk bir bina ayarlayıp, bazı eşyaları ve sahte belgeleri kullanarak o binaya resmi bir karakol görünümü katmıştı. Şehrin zengin Rumlarını çağıran Eyüplü Halit, kendisini komiser olarak tanıtarak nezarethane odasında psikolojik manipülasyon teknikleriyle kurbanlarının gözünü korkutup bu insanları soyuyordu. Yakalandıktan sonra serbest bırakılacağı son haftada hapse yeni giren bir mahkuma hapishanenin sobasının kendi malı olduğuna inandırıp yüklü bir paraya ona satmıştı. George C. Parker: ABD’nin en ünlü dolandırıcılarından. New York şehrinin en ünlü yapıtları olan Metropoliten Müzesi ve Özgürlük Anıtı dışında en büyük dolandırıcılığını Brooklyn Köprüsünü birkaç kez satarak yapmış. Parker işi o kadar ileriye götürmüş ki bazı rivayetlere göre parası çıkışmayanlara köprüyü aylık taksitlerle sattığı olmuş. 1928 yılında suçüstü yakalanan Parker, müebbet hapse çarptırılır. Tarihte o kadar çok dolandırıcı var ki saymakla bitmiyor. Son aylarda Türkiye’de işadamı, siyaset ve gayrimeşru iş yapanlar arasındaki ilişkilerin olduğu iddialarına bakınca tarihten bugüne haksız kazanç edinme adına çok şeyin değişmediğini anlıyoruz. Son söz, ama dikkat.