Uzay filmlerinde gördüğümüz ulaşım araçlarına benzeyen bir araç var ya, adı “drone”, kanımca sonraları bizim için de bir ulaşım aracı olacak. Şimdilik bir nevi gözetleme aracı. Askeri ya da casus amaçlı kullanılanları da var. Bu aracı birlikte biz de kullanacağız. Ama bizim kullanım amacımız askeri, casusluk gibi nedenlerden değil.
Bu arada biz deyip, yolculuğa sizleri de kattım. Neden böyle bir şeye giriştiğim ya da böyle bir şeye ihtiyaç duyduğum sorulacak olursa, cevabı içinde saklı. Evet. İhtiyaç duydum. Bir şeyleri kuşların gözüyle bütün olarak görmek istiyorum. Hem seyriseferi keyifli hem de “resmi bütün görmemi” kolaylaştıracak. İstediğim, bütün resmi görmek. Bu ihtiyaç şundan çıktı. Bazen küçük olaylar ve biçimler içinde sıkışıp kalıyoruz da kendimize genel bir görü sağlayamıyoruz. İşte bundan söz ediyorum. Drone da bu manada genel görüyü kuşbakışı şekliyle bize metafor olarak sunacak.
Bir zamanlar Kadıköy Söğütlüçeşme’den Kartal’a bir tren hattı vardı. Hızlı tren oldu şimdilerde. Ama durakların akıbeti hakkında hem bilgim hem de fikrim yok. Söğütlüçeşme’den trene binerdiniz, sıra sıra bir sürü durak vardı. Son durak Kartal’dı. Sırasıyla Kızıltoprak, Göztepe, Erenköy, Maltepe, İdealtepe, Süreyya plajı derken (durakların sırasını karıştırmış olabilirim) Kartal ve Pendik’e gelirdiniz. Bu yolculuk sanki yarım saatlik banliyö tren yolculuğu değil de zaman yolculuğu gibidir. Her durakta değişen çehreleri, şiveleri, kıyafetleriyle trene binenler, sosyal katmanları somut hale getirirlerdi. Hangi durakta olduğumu durak tabelasından değil de değişen insan profilinden anlardım.
Bunları neden anlattım? Söyleyeyim: Sizi drone gezisine dikey olarak çıkarmadan önce yatay bir geziyle alıştırmak istedim. Şimdi kalkış zamanı. Buradan, bulunduğumuz şehrin herhangi bir noktasından “drone”un üzerinde havalansak. İnci gibi kordonu görsek. Karşısı ışıklı bir tespih gibi dizilse. Gece olsa, bir de üstüne yıldızlar düşse… Boğaz suları harikadır. Akıntısı, serinliği, temizliği, boğaz suyu Marmara’dır. Biraz batıya doğru gidersek, buralarda, Ege’de miyiz Marmara’da mı ayırt edilmez. Ama adalara gidersek kesin Ege’deyiz. Adalarda, Ege Denizi’nde ama Marmara Bölgesi’nde oluruz. Gelibolu yarımadası nasıl bir yer değil mi? Bir yanı Ege Denizi bir yanı Marmara Denizi. Ufacık tefecik bir kara parçası. Buradan başlayıp bir ülkeyi istilaya yeltenilse de zamanında başarılamamış. İlk kez de değil üstelik. Spartalılar da benzer bir şey yapmışlar Troia’ya doğru. Bu iki çıkarma birbirine benzetilir önceden beri. Benzetilir ya o yüzden itilaf devletlerinin zırhlı gemilerinin en büyüklerinden birinin adı Sparta kralı Agememnon’un adını taşır. Neyse biz günümüze dönelim. Beni her zaman rakımın azlığı mı sıkar yoksa orman çocuğu muyum bilemedim. Ormanlar çağırır beni hep. Bu yüzden “drone”umuzu Bayramiç’e doğru götürmek istiyorum. Kazdağlarına. Deniz seviyesinden yükseğe çıkınca rakım azalıyor (biri doldursun). Yerçekimi de azalıyormuş. Oksijeni de hesaba katarsak dağda daha uzun ömürlü oluruz belki. Oksijenin de bizi yavaş yavaş öldürdüğünü söyleyen kuşkucu teoriler yok değil. Ama onlara şimdilik aldırmayalım.
Drone gezimiz devam edecek. Bakalım nerelere gideceğiz. Şimdilik “drone”dan aşağı el sallayalım. Hoşçakalın.
YAZARLAR
Yayınlanma: 16 Şubat 2019 - 11:58
Drone Gezisi
Uzay filmlerinde gördüğümüz ulaşım araçlarına benzeyen bir araç var ya, adı “drone”, kanımca sonraları bizim için de bir ulaşım aracı olacak
YAZARLAR
16 Şubat 2019 - 11:58
EDİTÖR
İlginizi Çekebilir