Artık hiç araba ile inmiyorum çarşıya. Yayınevime giderken ya yürüyorum ya da motosikletimi kullanıyorum. Ne trafik geçit veriyor ne de park yeri var. Otoparklar İstanbul fiyatına. Hatta daha pahalı olanı bile var. Ortaköy ya da Kadıköy daha ucuz bu konuda. Eh tabi, park yeri yok; mecbursunuz ve biliyorlar. Deyim yerindeyse tam bir fırsatçılık ancak yöneticilerin özellikle park sorununa el attıkları yok. Bir cennet otoparkı bellemişler gidiyorlar. Sanki çözüm olacakmış gibi.
Trafik sorunu yıllardır başlı başına bir dert. Senelerdir yazmaktan söylemekten bıktık. İskelenin kent meydanından kalkması şart. Belki mevcut iskeleden, diğer kıyıda çalışanlar için deniz dolmuşlarının geliş gidişlerine olanak sağlayabilir ama iskele mevcut şekli ile artık kentimize ağır bir yük olmakta. Bu kadar bariz bir sorunu, bu kadar basit bir çözümü varken sonuca ulaştıramamak yönetenlerin kentimize yaptıkları çok büyük bir ayıp ve saygısızlıktır.
Bu konuda aslında görevin büyüğü Kent Konseyine düşüyor ama Kent Konseyinde ki Başkan ve yönetim değişikliğinden sonra önemli ölçüde bir etki eksikliği meydana geldi. Mevcut Başkan Engin KANDEMİR’i kişilik olarak çok severim ama göreve geldiğinden beri kentin sorunlarına eğilip çözüm odaklı hareket ettiğini ne yazık ki görmedim. Konuyu mahalle meclislerinde tartışmaya açıp çözüm aramak, meclislerde ki fikirleri derlemek ve bir rapor haline getirip hem belediye yetkililerine hem de valilik makamına sunmak görevi değil mi? Bu yapıldığı zaman halkın sesi yetki sahibi makamlara ulaşmış olmaz mı? Bunu da yapmayacaksa Kent Konseyi ne yapacak? Umarım Başkan sesimizi duyar.
Bir başka sorun da geceleri havaya sıkılan silahlar. Özellikle alkol alımının ilerlediği saatlerde peş peşe silah sesleri neredeyse her gece kulakları rahatsız etmekte. Evim belediye plajının yani Mega Beach’in arkasında. DSİ ve Meteorolojinin arkasında ki deniz kenarında alkol alanların kavgalarına, bağırış çağırışlarına önlem almayan emniyet sayesinde alıştık artık. Onlar cepte ama bir de bu silah atan şehir magandaları var ki, ben duruma çok üzülüyorum. Bu magandalar havaya ateş etmek ile erkek olmak arasında ki farkı anlayamayacak kadar insanlıktan bir haberler. Sanıyorlar ki yukarıda bir el var ve o sıktıkları kurşun çekirdeklerini bir bir toplamakta. Be insansı yaratıklar, o kurşun çekirdekleri bir müddet yukarıya doğru yol alıp daha sonra yer çekimine yenik düşmekteler. Yere düşerken de sizin anlayamayacağınız bir şekilde açı alıp bir başka alana düşerler. Hani bazen parkta oynayan çocukların üzerine düşen ve adına “YORGUN MERMİ” denilenler siz adi yaratıkların silahından çıkanlar. Yani bana göre havaya ateş eden her bir kişi mutlaka ama mutlaka “katil” olarak yargılanmalı. Çünkü o erkekleşme çabası bazen canların yitmesine sebep olmakta.
Bahsettiğim bölgenin ıslah edilmesi, sadece balık tutmak için gelenlere izin verilmesi ve belki de bölgeye yakın bir noktaya emniyet güçlerince bir ekip sabitlenmesi gerekmekte. Ailelerin yoğun olduğu o bölgeye gelenlerin alkol alımı sonrasında ortaya çıkan rahat hareketleri engellenmeli. Evet, özgür bir ülkedeyiz ama özgürlük dediğiniz olgu sadece kişiye değil topluma da gereklidir. Başkalarının haklarına tecavüz etmediğiniz ölçüde özgürsünüz birey olarak ve bu durum gerek yüksek sesle, gerek topluma aykırı hal ve hareketlerle ve gerekse de hakaretlerle ihlal edilmemelidir.
Çanakkale’miz özellikle kendini koruyan tarihsel yapısı, coğrafi konumu, halkına özgü yaşam sitili ile bakir kalmayı başarmış ender kentlerimizden. Güzel kentimizi korumak, kentlimizin rahat ve huzur ortamında hayatını yaşamasını sağlamak kenti yönetenlerin görevidir. Ortaya çıkan sorunlara ilgisiz kalmak, kent halkını magandalara mahkûm etmek, ilgisizlik göstermemek gerekmektedir.
İlgililere duyurulur.
İlgililere duyurulur.