İnsanoğlu gelişiyor, değişiyor en önemlisi de çağa ayak uyduruyor. Okulların ne zaman ve ne koşulda açılacağı hala muamma. Hal böyle iken veliler de ne yapacaklarını kestiremiyor. Yüz yüze eğitimden bu yıl birçoğu ümidini kesmiş gibi duruyor. Eba’dan da bekledikleri verimi alamayacaklarını düşünenler online özel derslere başvuruyor. İnternet üzerinden öğrenci ve öğretmenin buluştuğu bu sistemde daha fazla verim alacaklarını düşünüyorlar. Sisteme kendilerini adapte eden öğretmenler ise evlerinin bir bölümlerini küçük bir stüdyoya dönüştürmüş durumdalar. Artık şunu görüyoruz ki öğretmenlik de uzaktan çalışan meslek grupları arasında kendine iyiden iyiye bir yer buluyor. Hem öğrenciler hem öğretmenler için faydalı olması dileklerimle.
Ha unutmadan şunu bir kez daha dile getireyim kayıt ya da canlı ders, çok katılımcılı ya da birebir dersler ben hiçbirinin yüz yüze eğitimin yerini tutacağını düşünmüyorum.
EBA’da 900 Bin Sınıfımız Var
Geçtiğimiz günlerde uzaktan eğitimden faydalanmak isteyen öğrencilerin bir kısmı ‘’Buralar Çok Kalabalık’’ uyarısıyla karşılaştıklarını iddia etmişlerdi. Sunucularda yaşanana yoğunluktan bir kısmı muzdarip olduklarını, derse bağlanmaya çalışırken zaman kaybettiklerini ifade etmişlerdi. Milli Eğitim Bakanımız Ziya Selçuk ise sosyal medya üzerinden yaptığı paylaşımıyla ‘’ EBA canlı sınıflar için günlük canlı ders kapasitemiz şu an için 900 bin sınıf. Bu demek oluyor ki 900 bin sanal sınıfta öğretmenler öğrencileriyle buluşuyor, eğitim devam ediyor. Sürece uyum sağlayan tüm çocuklarıma ve meslektaşlarıma yürekten teşekkür ediyorum.’’ Dedi. Yaklaşık olarak bir milyon öğretmenin görev yaptığını varsaydığımızda bile canlı ders kapasitemizin hatırı sayılır bir konumda olduğunu söylemekte de fayda var.
Hangi yöntem benimsenirse benimsensin zaman çok kıymetli. Benjamin Franklin şöyle diyor;
‘’Hayatı seviyor musun? Öyleyse zamanı boşa harcama, çünkü hayat zamanın kumaşından dokunmuştur.’’ Kemal Can
Deli Yürek dizisini hatırlayanlar vardır aranızda. Bir de Kuşçu Karakteri vardı dizide. Çatı katında ki evinde yaşardı. Bizim de bir Kuşçumuz vardı. O da çatı katında ki atölyesinde zaman geçirmeyi çok severdi. Dizi de kinin aksine çok konuşkan, hatırnaz, güler yüzlüydü. Bir şeyleri tamir etmekten çok keyif alır farklı uğraşlar edinmeyi de çok severdi. İlk okulda köpük tabaklardan yaptığımız, dondurma çubuğundan pervaneli gemimizi Fen Bilimleri Sergisinde leğende yüzdürmüştük mesela. 2000’li yılların başında nereden duyduysa topraksız tarıma merak sarmış ‘’Suda domates yetiştireceğim ben diye tutturmuştu.’’ Memleketimiz Geyikli’de çok sevilen, herkesin halini hatrını soran bir delikanlıydı aynı zamanda. İzmir’de uzman çavuş olarak görev yapıyordu. Pazar sabahı aldığım bir haberle kalp krizi geçirerek vefat ettiğini duydum. Mustafa amcanın, Necla teyzenin, ablalarının başı sağolsun.
Mekanın cennet olsun Kuşçu.
Ha unutmadan şunu bir kez daha dile getireyim kayıt ya da canlı ders, çok katılımcılı ya da birebir dersler ben hiçbirinin yüz yüze eğitimin yerini tutacağını düşünmüyorum.
EBA’da 900 Bin Sınıfımız Var
Geçtiğimiz günlerde uzaktan eğitimden faydalanmak isteyen öğrencilerin bir kısmı ‘’Buralar Çok Kalabalık’’ uyarısıyla karşılaştıklarını iddia etmişlerdi. Sunucularda yaşanana yoğunluktan bir kısmı muzdarip olduklarını, derse bağlanmaya çalışırken zaman kaybettiklerini ifade etmişlerdi. Milli Eğitim Bakanımız Ziya Selçuk ise sosyal medya üzerinden yaptığı paylaşımıyla ‘’ EBA canlı sınıflar için günlük canlı ders kapasitemiz şu an için 900 bin sınıf. Bu demek oluyor ki 900 bin sanal sınıfta öğretmenler öğrencileriyle buluşuyor, eğitim devam ediyor. Sürece uyum sağlayan tüm çocuklarıma ve meslektaşlarıma yürekten teşekkür ediyorum.’’ Dedi. Yaklaşık olarak bir milyon öğretmenin görev yaptığını varsaydığımızda bile canlı ders kapasitemizin hatırı sayılır bir konumda olduğunu söylemekte de fayda var.
Hangi yöntem benimsenirse benimsensin zaman çok kıymetli. Benjamin Franklin şöyle diyor;
‘’Hayatı seviyor musun? Öyleyse zamanı boşa harcama, çünkü hayat zamanın kumaşından dokunmuştur.’’ Kemal Can
Deli Yürek dizisini hatırlayanlar vardır aranızda. Bir de Kuşçu Karakteri vardı dizide. Çatı katında ki evinde yaşardı. Bizim de bir Kuşçumuz vardı. O da çatı katında ki atölyesinde zaman geçirmeyi çok severdi. Dizi de kinin aksine çok konuşkan, hatırnaz, güler yüzlüydü. Bir şeyleri tamir etmekten çok keyif alır farklı uğraşlar edinmeyi de çok severdi. İlk okulda köpük tabaklardan yaptığımız, dondurma çubuğundan pervaneli gemimizi Fen Bilimleri Sergisinde leğende yüzdürmüştük mesela. 2000’li yılların başında nereden duyduysa topraksız tarıma merak sarmış ‘’Suda domates yetiştireceğim ben diye tutturmuştu.’’ Memleketimiz Geyikli’de çok sevilen, herkesin halini hatrını soran bir delikanlıydı aynı zamanda. İzmir’de uzman çavuş olarak görev yapıyordu. Pazar sabahı aldığım bir haberle kalp krizi geçirerek vefat ettiğini duydum. Mustafa amcanın, Necla teyzenin, ablalarının başı sağolsun.
Mekanın cennet olsun Kuşçu.