Sendikalar canlı organizmalara benzerler. Onlar da doğar, büyür, gelişir ve nihayetinde sönümlenir veya bir başka yapıya dönüşerek varlığını başka bir biçim ve fonksiyonla sürdürür. Bir sendikanın toplumsal yaşamımızda varlık göstermesi, bir çok koşulun bir arada gerçekleşmesine bağlıdır. Öncelikle her hareketin bir ihtiyaçtan kaynaklandığını düşünürsek, alanda yeni bir sendikal oluşuma ihtiyaç duyulmalıdır. Eğer sendikanın faaliyet göstereceği alanda bir boşluk yoksa, ne yaparsanız yapınız kuracağınız sendika veya hareketin başarı şansı olmayacaktır. Bunun dışında, sendika veya hareketin kendisine rehber ve pusula edindiği teorik tespitlerin doğruluğu, sendikal örgütlenmeyi omuzlayan kadroların ortak akılla tespit edilen bu teoriyi kavramışlık düzeyleri vs. de sendikanın gelişimini olumlu ya da olumsuz olarak etkiler.
Bundan bir yıl önce Emekliler Türkiye Meclisi kurulduğunda ilk gelen tepkiler; “Söylenenler çok güzel ve doğru ancak bunların yaşama uygulanması mümkün değildir. Bu savunduklarınız sadece birer güzel ütopya olarak aklınızda kalacaktır” şeklindeydi. Çünkü bizlerin Doğrudan Demokrasi ve Doğrudan Demokratik Katılım ile Yatay Örgütlenmeyi savunuyor olmamızı zihinleri almıyor ve bunu uygulayabileceğimize inanmıyorlardı.
Bin yıllardır toplumsal sınıfların doğuşuyla birlikte hep yöneten ve yönetilen ayrımına dayalı hiyerarşik yapıya dayanan yaşam biçimi ve bunun insanlarda yarattığı alışkanlıklardan dolayı YENİ BİR TOPLUMSAL YAŞAM VE YENİ BİR ÖRGÜTLENME MODELİNİN var olabileceğini tasavvur dahi edemeyen bu insanların ezberini bozacak bir sosyal pratik geliştirilmedikçe asla ikna olamayacaklarını görüyorduk. Bu yüzden de bir geçiş ve inşa sürecinden geçiyor olmamıza rağmen hareketimiz, doğrudan Demokrasi ve Yatay Örgütlenme uygulamalarından en ufak bir taviz vermeden uygulamış ve böylece de bunların bir ütopya değil, uygulanabilir bir gerçeklik olduğunu dosta düşmana göstermiştir. Anadolu’nun bir çok köşesinde çoban ateşleri yakılmış ve elma ısırılarak tadına bakılmıştır. Bu 1 yıllık pratiğimiz gösterdi ki ORTAK AKIL VE ORTAK ÇABA ile üzerinden gelemeyeceğimiz hiçbir zorluk yoktur.
Emekliler Türkiye Meclisi, hem sendikal örgütlenme ve sendikal mücadele anlayışından ve hem de temsili demokrasiden radikal bir kopuşu ifade eder. Hiyerarşiyi, lider, şef, ağa ve efendiliği, onlarca yıl süren kadrolu yöneticiliği vs.reddederken; bunların yerine EŞİT VE AKTİF ÖZNELER arası bir ilişkiyi inşa etmeyi tercih eder. Her türlü manipülasyona ve yanlış yönlendirmeye müsait olan delege sistemini kaldırıp genel kurulun tüm üyelerin aktif katılımı ile gerçekleştirilmesi bile başlı başına bir devrimdir.
Emekliler Türkiye Meclisi, bu bir yıllık süreçte savunduğu teori ve pratiğiyle ezberleri bozmuş ve alana ilişkin tamamen YENİ BİR PATİKA açmıştır. Elbette ki henüz yolun başındayız ve daha katetmemiz gereken çok uzun bir menzil var. Özellikle ETM teori ve pratiğini kavramış kadroların nicel ve nitel olarak yetersizliği daha hızlı yol almamızın önünde ciddi bir engel olarak duruyor olsa da zamanla bu sorunun da çözülebileceğini düşünüyoruz.
Emekliler Türkiye Meclisi bu bir yıllık süreçte, hem kendi içinde ve hem de dışındaki sendika ve oluşumlarla hep barışın, dostluk ve dayanışmanın dilini kurmuştur. Dışındaki sendika ve grupları bir rakip değil, aynı yöne doğru bakan ve aynı menzile ulaşmaya çalışan dost kuruluşlar olarak görmüş ve ilişkilerini de o minval üzerinden geliştirmiştir. Hareketimiz bir yandan tabanda birliği sağlamaya çalışırken diğer yandan da tüm sendika ve grupları FEDERATİF BİR ÇATI ALTINDA birleştirmeye çalışmasının önemli olduğu kanaatindeyiz.
Emekliler Türkiye Meclisi’ne nice sendikalı yıllar dilerken, sendikal ve demokrasi çabasından dolayı da kendilerini kutluyor ve başarılar diliyoruz. Memnune KARDAŞ
Bundan bir yıl önce Emekliler Türkiye Meclisi kurulduğunda ilk gelen tepkiler; “Söylenenler çok güzel ve doğru ancak bunların yaşama uygulanması mümkün değildir. Bu savunduklarınız sadece birer güzel ütopya olarak aklınızda kalacaktır” şeklindeydi. Çünkü bizlerin Doğrudan Demokrasi ve Doğrudan Demokratik Katılım ile Yatay Örgütlenmeyi savunuyor olmamızı zihinleri almıyor ve bunu uygulayabileceğimize inanmıyorlardı.
Bin yıllardır toplumsal sınıfların doğuşuyla birlikte hep yöneten ve yönetilen ayrımına dayalı hiyerarşik yapıya dayanan yaşam biçimi ve bunun insanlarda yarattığı alışkanlıklardan dolayı YENİ BİR TOPLUMSAL YAŞAM VE YENİ BİR ÖRGÜTLENME MODELİNİN var olabileceğini tasavvur dahi edemeyen bu insanların ezberini bozacak bir sosyal pratik geliştirilmedikçe asla ikna olamayacaklarını görüyorduk. Bu yüzden de bir geçiş ve inşa sürecinden geçiyor olmamıza rağmen hareketimiz, doğrudan Demokrasi ve Yatay Örgütlenme uygulamalarından en ufak bir taviz vermeden uygulamış ve böylece de bunların bir ütopya değil, uygulanabilir bir gerçeklik olduğunu dosta düşmana göstermiştir. Anadolu’nun bir çok köşesinde çoban ateşleri yakılmış ve elma ısırılarak tadına bakılmıştır. Bu 1 yıllık pratiğimiz gösterdi ki ORTAK AKIL VE ORTAK ÇABA ile üzerinden gelemeyeceğimiz hiçbir zorluk yoktur.
Emekliler Türkiye Meclisi, hem sendikal örgütlenme ve sendikal mücadele anlayışından ve hem de temsili demokrasiden radikal bir kopuşu ifade eder. Hiyerarşiyi, lider, şef, ağa ve efendiliği, onlarca yıl süren kadrolu yöneticiliği vs.reddederken; bunların yerine EŞİT VE AKTİF ÖZNELER arası bir ilişkiyi inşa etmeyi tercih eder. Her türlü manipülasyona ve yanlış yönlendirmeye müsait olan delege sistemini kaldırıp genel kurulun tüm üyelerin aktif katılımı ile gerçekleştirilmesi bile başlı başına bir devrimdir.
Emekliler Türkiye Meclisi, bu bir yıllık süreçte savunduğu teori ve pratiğiyle ezberleri bozmuş ve alana ilişkin tamamen YENİ BİR PATİKA açmıştır. Elbette ki henüz yolun başındayız ve daha katetmemiz gereken çok uzun bir menzil var. Özellikle ETM teori ve pratiğini kavramış kadroların nicel ve nitel olarak yetersizliği daha hızlı yol almamızın önünde ciddi bir engel olarak duruyor olsa da zamanla bu sorunun da çözülebileceğini düşünüyoruz.
Emekliler Türkiye Meclisi bu bir yıllık süreçte, hem kendi içinde ve hem de dışındaki sendika ve oluşumlarla hep barışın, dostluk ve dayanışmanın dilini kurmuştur. Dışındaki sendika ve grupları bir rakip değil, aynı yöne doğru bakan ve aynı menzile ulaşmaya çalışan dost kuruluşlar olarak görmüş ve ilişkilerini de o minval üzerinden geliştirmiştir. Hareketimiz bir yandan tabanda birliği sağlamaya çalışırken diğer yandan da tüm sendika ve grupları FEDERATİF BİR ÇATI ALTINDA birleştirmeye çalışmasının önemli olduğu kanaatindeyiz.
Emekliler Türkiye Meclisi’ne nice sendikalı yıllar dilerken, sendikal ve demokrasi çabasından dolayı da kendilerini kutluyor ve başarılar diliyoruz. Memnune KARDAŞ