(Anima ve Animus)
Bundan birkaç hafta önce İsviçreli ünlü psikiyatr, analitik psikolojinin kurucusu olan Carl Gustav Jung’ın, ‘persona ve gölge’ kuramlarına değinmiştim. Birkaç bölümden oluşacağını tahmin ettiğim bu yazı dizisinde Jung’ın ‘anima ve animus’ kavramları hakkında bilgi aktarmaya çalışacağım.
Erkeğin bilinçaltında, iç benlikte kadınsı olarak ifade bulan arketip anima, aynı şekilde kadının bilinçaltında erkeksi olarak ifade bulan arketip animus'tur. Erkeğin duyarlılığı sık sık baskılandığından, anima en önemli otonom komplekslerden biridir. Kendini rüyalarda gösterdiği söylenir. Ayrıca anima, erkeğin kadınla olan etkileşimlerini ve davranışlarını etkiler ki aynısı animus ve kadın için de geçerlidir. Jung'a göre, bireyin gelişiminde gölgeyle yüzleşmek, çıraklık eseridir. Anima ile olan ise başyapıttır.
Anne, dünyaya geldiğimizde temas kurduğumuz ilk insandır. Bizim için bir benlik taşıyıcısıdır. Cinsiyetten bağımsız olarak dünyaya geldiğimiz ilk andan itibaren anne ile bilinçdışında yoğun bir özdeşleşme yaşarız. Cinsiyet farkındalığına varmak içinse bu yoğun özdeş leşme halinden sıyrılmak gerekir. Ancak kız çocukları için ortak doğayı paylaştığı anneden kopuş, erkeğe göre daha kolaydır, çünkü kız çocuğu için annenin doğası tanıdıktır. Burada erkek çocuk için baba hayati bir önem taşır. Baba ile özdeşleşen erkek çocuk dönüşümünü tamamlayabilir. Burada elbette kız çocuğu için babanın hayati önemi de devrededir, zira kız çocuk da ileride hayatına alacağı erkekleri kendi babasıyla yapacağı özdeşleşme üzerinden şekillendirir. Bu ayrım bir bilinç uyanışıdır. Bu bilinç uyanışının yani anne ve babanın ayrılmasının metaforik anlatımları mitolojide, masallarda ve yaratılış efsanelerinde sıklıkla karşımıza çıkar, örneğin Maorilerde ya da Eski Yunan’da Gök Baba ve Toprak Ana’nın ayrılmasıyla karanlıktan bir ışık doğar, yaşam başlar. Anne arketipi,(ilktip-şablon) evrensel olarak Toprak Ana, Bereket Tanrıçası olarak vücut bulur. Baba ise Kral'dır, Yaşlı Bilge ve yasa koyucudur. Anne Eros'tur, aşkın esası, baba ise Logos, aklın ve yargının ifadesi.
Jung 1913'ten sonra bilinçdışının derinliklerinde yüzerken bir gün bir ses duymuştu. Bu ses ona uğraştığı şeylerin bilim değil bir sanat olduğunu fısıldıyordu. Bunu duymak pek hoşuna gitmedi ilk başlarda, hatta bir süre inatlaştı bu fikirle. Ancak sonra bunu kendi içinde analiz etmeye çalıştığında konuşanın bir kadın olduğunu fark etti. Peki kendi içinde konuşan bu kadın kimdi? Dahası ne istiyordu ondan? Çalışmalarının sonunda her erkeğin bilinçdışında var olan tipik bir arketip olduğu fikrini çıkardı ve ona ‘anima’ ismini verdi. Anima ve animus. Erkeğin içindeki kadın, kadının içindeki erkek... Bilinçdışı arketiplerden anima ve animusun kabaca tarifi, erkeğin bilinçdışındaki dişi öğe ve kadının bilinçdışındaki erkek öğedir.
ERKEKTEKİ ANİMA
Erkekteki dişe ruha anima denir. Erkeğin bilinçdışında yer alan kolektif bir imajdır anima. Anima, erkek çocuğun ilk yakınlık kurduğu kadın olan anne ile birlikte daha sonra yaşamına giren tüm kadınlar ve yüzyıllardır aktarılan kolektif bilinçdışındaki kadın imajının toplamıdır. Erkekler bilinçsiz olarak hayatlarına giren kadınlara bu imajı yansıtırlar. Her anne ve her sevgili, erkeğin içindeki derin gerçekliği oluşturan ve her zaman var olan, bu zamansız imajın taşıyıcısı olmak zorunda kalır. Animanın iyi ve kötü tarafları vardır. Bir tarafıyla soylu ve bilge tanrıçalara benzer, diğer tarafıyla ise baştan çıkarıcı bir hayat kadınına. Örneğin Hz.Meryem animanın iyicil tanrıça tarafına örnektir. Yunan mitolojisinde Odysseus destanında tatlı sesleriyle denizcileri büyüleyip yok etmek için derin sulara çeken şirenler ise karanlık tarafa...
Erkek animasına göre aşk ilişkilerini ve evliliğini yönlendirir. Bazen bazı çiftlere bakıp bir erkeğin yaşamına dahil ettiği kadında ne bulduğunu anlamadığınız sırrı animanın etkisindendir. Erkek animasını sadece annesiyle olan ilişkisi ve diğer kadınlar üzerinden yansıtarak göstermez. Erkek ayrıca animayı nesnelere de yansıtır. Pazar sabahları evinin önünde sevdiği arabasını köpükle ve bol suyla yıkayan bir erkek arabasını tıpkı bir kadını sever gibi yıkar. Anima etkisi kendini duygu ve davranışlarındaki kadınsı yönlerle de gösterir. Bazen her şeyi değersizleştiren ve yıkıcı bir şekilde eleştiren, alıngan, aşırı duygusal biri haline getirebilir erkeği. Fanteziler, duygu patlamaları, aşırı sezgisel olma yine animanın erkek ruhuna etkileridir. Bir erkek kendisini animasına fazla kaptırdığında duygularını denetleyemez. Bu zorlayıcı etkilerden farklı olarak animanın erkekteki olumlu etkisi erkeğin zihnini iç değerlerle uyumlu hale getirmesidir.
KADINDAKİ ANİMUS
Kadındaki erkeksi taraf animustur. Anima gibi 3 boyutludur. Baba, kadının hayatına giren erkekler ve ilk erkekten bugüne tüm erkeklerin toplam kolektif imajıdır. Anima gibi aydınlık ve karanlık tarafları vardır. Dış görünüm olarak oldukça kadınsı özellikler taşıyan bir kadın daha çok güçlü bir animusa sahip olabilir. Kendini dikte eden, dik başlı, soğuk ve ulaşılamaz eril taraflar animusu gösterir. Erkeğin animasını annenin şekillendirmesine benzer şekilde bir kadının animusunu da baba şekillendirir. Erkek arketipinin doğası yasa koyuculuk animusta kendini aşırı gösterdiğinde kadını yıkıcı bir hale getirebilir ve ona aşağılık duygusu verebilir. Yıkıcı olduğu anlarda eleştirel ve dedikoducudur animus, bazen iyilik yapma pahasına inciticidir. Eğitim ya da zekâyla ehlileştirilemez. Bir yönüyle dogmatiktir. Kuralları vardır, kadının iktidar kurma istediğinin hükmedici sesidir. Anima ruh durumlarını, animus düşünceleri üretir. Yani bir kadının düşünmesi ile erkeğin sezgisi ve duyguları bilinçdışındaki bu arketiplerin etkisi altındadır. (Yazının devamı haftaya.)
YAZARLAR
Yayınlanma: 19 Şubat 2021 - 10:00
Erkeğin içindeki kadın, kadının içindeki erkek-1
(Anima ve Animus) Bundan birkaç hafta önce İsviçreli ünlü psikiyatr, analitik psikolojinin kurucusu olan Carl Gustav Jung’ın, ‘persona ve gölge’ kuramlarına değinmiştim
YAZARLAR
19 Şubat 2021 - 10:00
EDİTÖR
İlginizi Çekebilir