Hayatımızın en önemli iki kaynağı; oksijen ve su. Olmazlarsa olamayız. İnsan için ve tabi ki doğa için bu iki kaynak olmazsa yaşam sona erer. Bu iki cümle doğru mu sizce?
Aslına bakarsanız oksijen zehirli bir gazdır. Yani bilim insanları bunu böyle kabul etmekteler. Tabi ki bilimsel verilere göre bunu kabullenmekteler. Kısaca oksijenin dünyadaki canlıları oluşturan molekülleri tahrip ettiği gerçeğini yazmaktayım. Aslında yeryüzünde bulunan birçok organizma oksijensiz yaşar. Bunların pek çoğu da oksijenden zehirlenir.
Bilimin kabul ettiği önemli bir gerçek; dünyanın ilk canlılarından hiçbirisinin moleküler oksijen kullanmadığıdır. Uzun bir süreç bir dizi evrimsel uyum aşamasını da birlikte getirdi. Böcekler, kurbağalar, balıklar, insanlar gibi organizmalar bu zehirli gazın bulunduğu ortamda yaşamayı ve gıda maddelerini oksijenle metabolize ederek etkinliklerini artırmayı başardılar. Ancak bu oldu diye oksijenin zehirli bir gaz olduğu gerçeğini bir kenara bırakamayız. Buradan yola çıkarak da bir sonuca varabiliriz; bir gezegende oksijen yoksa o gezegende canlı da bulunamaz diyemeyiz.
Bir haftadır her gün Suriye harekatını yazıyorum diye eleştiri aldım. Böylesi önemli günlerde yukarıda ki satırları mı okumak istersiniz yoksa şanlı ordumuzun Suriye’de gerçekleştirdiği Barış Pınarı harekatını mı? Bu satırları yazarken haber ajansları son dakika gelişmesi aktarmaktalar. Harekata beş gün ara verilmiş. ABD ile anlaşmışız. TRUMP denilen şovmen milyonlarca hayatın kurtulduğunu açıklamış.
Kabul etmem gerekir ki; bilimle mümkün olduğunca çok ilgileniyorum ve siyasetten ayrılmamın alt nedenlerinden biri de bu aslında. Siyasette bir yerlere gelmek için kişiliğimden ödün vermem gerektiğini gördüğüm anda siyaseti bıraktım ve aslında zaman ayırmak istediğim diğer bütün konulara da hayatımda bir şans vermiş oldum. Özellikle evren ve dünya dışı varlıklar en büyük ilgi alanım. Bu konularda yüzlerce kitap ve makale okudum. Dini kitapları, mistik ritüelleri, şaman ve pagan ayinlerini, yaşam felsefelerini, birden çok mitolojiyi ve özellikle Sümerleri… Hepsini okudum ve aralarında ki bağları, binlerce yıl öteden beri süre gelen ritüellerin semavi dinlerde farz olarak yerleşmelerini gördüm. Hepsi tek bir şeyi işaret ediyordu. Göksel varlıkları ve tek bir yaratıcıyı. Yanlış bir bilgi bizleri putlara tapan insanların dönemine inandırmaya çalışmakta. Ancak konuların içine girdikçe putların ve tüm mitlerde ki Tanrıların aslında göksel varlıklar olduğu gerçeğini görmeden edemiyor insan. O göksel varlıklar da bir yaratıcıya inanmaktalar. Tıpkı Şaman inancında iki Tanrı bulunması ve onların da üzerinde bir Tanrıların Tanrısı olması gibi. İyiliklerin Tanrısı Gökte bulunan Ülger Han ve kötülüklerin Tanrısı yer altında bulunan Erlik Han inancının en yücesi TANRI KARA HAN’dır. Yani hep bir tek yaratan vardır ve hep gökyüzündedir. Evrende, ulaşılması gereken yerde.
Ne dersiniz? TRUM komedisi ve akan şehir kanlarımızla sulanan Suriye toprakları mı olmalı hayatımızda yoksa bilimsel gerçeklere dayanarak bize mistik gelen konuları aydınlatma çalışmalarımı? Zor bir soru değil mi? Bence de cevap verilmesi zor bir soru. Ancak şimdi yaşadığımız gibi olağan üstü durumları yaşarken milletçe tek bir güç oluşturmalıyız. Bu yüzden tabi ki gündemimiz Suriye. Lütfen bu konuda beni daha fazla eleştirmeyin.
YAZARLAR
Yayınlanma: 19 Ekim 2019 - 10:49
Evren, Göksel Tanrılar, Suriye Ve Oksijen
Hayatımızın en önemli iki kaynağı; oksijen ve su
YAZARLAR
19 Ekim 2019 - 10:49
EDİTÖR
İlginizi Çekebilir