Tatil deyince aklıma her şey dahil bir otelde hiç bir şey yapmadan doyasıya dinlenmek, her şeyden elimi eteğimi çekmek gelmez. Hiç bir zaman da gelmedi. Aksine sevdiğim işleri yapmak beni dinlendirir. Yemek yapmak mesela... Hele sevdiklerime hazırlamak. Her şeyiyle, en incesine kadar düşündüğüm mükellef bir sofra hazırlamak bana hep iyi gelir. Hep kendime sordum. Nezaketimden ve marifetimden dolayı takdir edilmek mi istiyorum diye. Yok hayır kesinlikle bu değil. Sanırım geçici bir şekilde, ömrüm kabilinde bir takım şartlar sonucu bir yere geldiğim, insanlarla, belirsiz, anlamını bilemediğimiz bu kozmosta keyifli halde sevgimi ve evet varsa eğer marifetimi paylaşmak istediğimi anladım. Sıradan bir şeymiş gibi, rutinleşen, bize sunulan bunca eşsiz güzelliği, nimeti, doğanın armağanlarını adına her ne derseniz deyin... Zevkine varmadan, paylaşmadan harcamanın ne anlamı var ki.
Tatil diye babamın bahçesine geldim. Bunca cendereden sonra bir takım badireler sonunda yaşım belli bir sayıya varmışken, önceden iş diye yaptığım, yaparken de yılgınlıktan kan ter içinde kaldığım toprak ve bahçe işlerini gün gelip da tatil diye yapacağım, hele hele özleyeceğim hiç mi hiç aklıma gelmezdi. Toprağı kazdım. Kazarken sebzeleri, onların hayatını, bize ram olmuşluklarını, suskun birlikteliğimizi, Aşık Veysel’in kara toprağını ve şimdi dillendiremeyeceğim bir çok şeyi düşündüm. Sonra da ne kadar üstün körü ve gelişi güzel yaşadığımızdan mütevellit yanından fütursuzca geçip gittiğimiz güzel ve o kadar da endemik kıymetleri, hasletleri düşündüm. Kimileri buna yaşam mucizesi deyip geçer ve ince detayları aklının ucundan bile geçirmez. İşte ben bunları söylemek istedim. Hani hiç kimse size bir şeyi sevdiğinizi ya da sevmediğinizi söyleyemez ve onu sadece siz bilirsiniz ya, onun gibi bir şey.
Demek ki neymiş? Her şey bizim algımız ve verdiğimiz anlama göre imiş. Severek ve yürekten yaptığımız şey neden iş olsun ki? Ayrıca iş nedir? Birilerinin kendi isteği doğrultusunda bizi bir şeylere mecbur bırakması dışında bir şey olmasa gerek.
Birine nasıl çalışmalıyım diye sorsanız. Çok sıkı çalışmak gerek derler. Hiç kimse de severek eğlenerek çalış daha verimli olursun demez. İşte ben bu hafta severek ve büyük keyifle çalıştım bahçede. İş ya da görev olsa çoktan kaytarmıştım. Yaptığımın yüzüne de bakılmazdı. Bu anlattıklarım özünde çok basit. Tüm bunları herkes bilir. Bunları bilmeyecek ne var ki. Ya! işte mesele de bu. Çok basit olanlar en lüzumlu olanlar. Anlaması basit olanları uygulamak idrak ettiğimiz gibi kolay değil. İlk akla gelen basit şeyler de önemsiz değil.
Eylül gelince hep aklıma hüzünlü, yapraklı yağmurlu, ayrılık kokan yazılar gelirdi. Dedim ya her şey bizim algımıza göre. Bundan böyle eylüller severek çalıştığımız, nefis yağmurların yağdığı, renklerin cümbüşü içinde hüzün olmadan kahkahalarla geçsin.
YAZARLAR
Yayınlanma: 17 Eylül 2022 - 09:08
Eylül tatili
Tatil deyince aklıma her şey dahil bir otelde hiç bir şey yapmadan doyasıya dinlenmek, her şeyden elimi eteğimi çekmek gelmez
YAZARLAR
17 Eylül 2022 - 09:08
EDİTÖR
İlginizi Çekebilir