Rasim dayımı tanısanız muhakkak çok severdiniz. Zira Rasim dayımı tanıyıp da sevmeyen kimseye ben daha rast gelmedim. Bir tek Şerife yengemden emin olamıyorum orası ayrı.
Çiftçilikle ne uzar ne kısalırız, çocukların okula gelip gidişi de kolay olsun diye ilçeye göç etmişti Rasim dayım ve ailesi. Uzaktan yakından hiç alakası olmamasına rağmen bir gazete bayi devralmış, aynı zamanda da gerek kırtasiye malzemesi gerek bakkaliye ürünleriyle tefriş etmişti burayı. Komşularına ve diğer esnaflara da ‘’Gaste başka bir şeydir efendim, hem olup bitenden haberdar olursun, hem okumuş adamların yazıp anlattıklarıyla sen de okumuş bir adam gibi sayılırsın. Hem okudun bitti mi? Hayır, bitmez efendim. Yengem gasteyle bir cam silsin, camlarınız berrak bir su gibi olmaz mı? Köyden kasayla gelen domatesin her sırasına ser gasteyi, o domates kasada on gün de dursa çürümez. Çocuklar okula gidecek değil mi, Defter kabı dediğin kaç paradır efendim? Lakin almaya lüzum var mı? Gasteyle güzelce kapla defterleri efendim,’’ diye diye kendisi hiç okumasa da ilçenin gazete okuma oranını epey arttırmıştı.
Hele gazeteler kupon ile bir şeyler vereceği zaman değmeyin Rasim dayımın keyfine… Eşantiyon dağıtılacak ürünün reklamını gazeteden çok yapan dayım, misal gazete bir ansiklopedi dağıtacaksa ‘’ Bu ansiklopedi değil, bilgi hazinesi efendim. Çocuğun ödevi mi var? Aç bak ödevler içinde yazıyor. Çocuk imtihana mı girecek, soruların cevapları içinde, daha ne olsun,’’ diye allar pullardı. Kimisi biriktirilmesi gereken kupon miktarı kadar gazete meblağını dayıma verir, gazetenin kendisini almazdı. Dayım da kuponları keser, o gazeteyi kahvesiydi, berberiydi hangi esnaf denk gelirse ona satardı.
Çok gelen gideni olurdu köyden Rasim dayımın. Onları ayrı bir ilgi alakayla misafir ederdi. Karnı aç olana yemek, keyfi kaçık olana ıhlamur, keyfi gıcır olana orta şekerli kahve ısmarlardı. Harçlığı olmayana para verir ‘’Acelesi yok canım, olunca bir ara veririsin,’’ derdi. Şerife yengem onun bu huyuna ayrı bir kızar ‘’Aş evine çevirdi vallahi dükkanı, karnı acıkan, yolda kalan Rasim’den medet umar oldu,’’ diye söylenirdi.
Rasim dayım yengemi pek dinlemez o ne derse ‘’He,’’ der geçerdi. Bu minvalde beni de öğütler ‘’Kadın kısmıyla aşık atılmaz yeğenim, Sen ‘’He’’ diyeceksin bildiğinden şaşmayacaksın,’’ diye uzun uzun anlatırdı.
En olumsuz durumlardan bile bir tebessüm çıkarabilecek neşeye sahipti dayım. Sık sık yanına gider sohbet ederdim, bir günden bir güne kötü konuştuğunu duymadım. Dayı, kahveci çayı soğuk getirmiş, desem ‘’Çok sıcak, midemize zarar yeğenim,’’ der, çöpçü dükkânın önünü iyi süpürmemiş desem ‘’Kabasını aldıysa o da yeter,’’ derdi. Yengem seni üzmez mi dayı, diye sormuştum bir gün. ‘’Üzsün varsın yeğenim, ne yapalım bu saatten sonra eldeki hanımdan da mı olalım?’’ diye yanıtlamıştı.
Gazeteler, dayımın tüm methiyelerine, tüm çabalarına rağmen artık satılmaz, kuponlara artık kimse rağbet etmez olmuştu. Bakkaliye ürünleri de pek satılmıyordu. Dayımın da kimseyle rekabet edecek hali kalmadığından yılların ‘’RASİM UĞURLU GAZETE BAYİİ’’ ni kapatma kararı almıştı. Önceleri toptancılardan mal almayı kesti, raflar iyice boşalınca da ‘’Bu kadar yeter yeğenim, hafta sonu kalanları da toparlayıp kapatalım,’’ dedi.
O hafta sonu etraftaki konu komşunun işine yarayacak ne varsa dağıttık, kimsenin işine yaramayan ne varsa da getirdiğimiz kolilere doldurduk. İşimizi kolaylamıştık, dayım seslendi.
‘’Yeğenim, Refik bak hele,’’ dedi ve devam etti, ‘’Beni iyice bir dinle, bu kutu, bu makine, bordo makine sana yakışır. Dedenin ismini taşıdığın gibi bu emaneti de artık sen devral, Rüstem dayın olsa o da böyle olsun isterdi.’’ Dedi ve sustu.
‘’Dayıcığım,’’ diye başlayıp, ‘’Dedemi, annemi hapislerde yatıran, hepinizin istemeye istemeye sahip çıktığı şu kutuyu verme bana. Dedeme hürmetinizi anlarım ama artık kendinize de eziyet etmeyin. Verelim şunu köşedeki Berber Yavuz’a, işini görürse kullansın, dedeme de dua etsin, görmezse de görecek birine versin,’’ diye bitirdim.
Dayım ‘’Olur,’’ dedi. ‘’Olur yeğenim,’’… Bu haftayı da Birhan Keskin ile noktalayalım kıymetli okur;
‘’İçli bir bulut geçiyor üstümüzden,
Kalk gidelim…’’
Herkese sağlıklı, huzurlu, mutlu haftalar dilerim.
Kalın sağlıcakla…
Çiftçilikle ne uzar ne kısalırız, çocukların okula gelip gidişi de kolay olsun diye ilçeye göç etmişti Rasim dayım ve ailesi. Uzaktan yakından hiç alakası olmamasına rağmen bir gazete bayi devralmış, aynı zamanda da gerek kırtasiye malzemesi gerek bakkaliye ürünleriyle tefriş etmişti burayı. Komşularına ve diğer esnaflara da ‘’Gaste başka bir şeydir efendim, hem olup bitenden haberdar olursun, hem okumuş adamların yazıp anlattıklarıyla sen de okumuş bir adam gibi sayılırsın. Hem okudun bitti mi? Hayır, bitmez efendim. Yengem gasteyle bir cam silsin, camlarınız berrak bir su gibi olmaz mı? Köyden kasayla gelen domatesin her sırasına ser gasteyi, o domates kasada on gün de dursa çürümez. Çocuklar okula gidecek değil mi, Defter kabı dediğin kaç paradır efendim? Lakin almaya lüzum var mı? Gasteyle güzelce kapla defterleri efendim,’’ diye diye kendisi hiç okumasa da ilçenin gazete okuma oranını epey arttırmıştı.
Hele gazeteler kupon ile bir şeyler vereceği zaman değmeyin Rasim dayımın keyfine… Eşantiyon dağıtılacak ürünün reklamını gazeteden çok yapan dayım, misal gazete bir ansiklopedi dağıtacaksa ‘’ Bu ansiklopedi değil, bilgi hazinesi efendim. Çocuğun ödevi mi var? Aç bak ödevler içinde yazıyor. Çocuk imtihana mı girecek, soruların cevapları içinde, daha ne olsun,’’ diye allar pullardı. Kimisi biriktirilmesi gereken kupon miktarı kadar gazete meblağını dayıma verir, gazetenin kendisini almazdı. Dayım da kuponları keser, o gazeteyi kahvesiydi, berberiydi hangi esnaf denk gelirse ona satardı.
Çok gelen gideni olurdu köyden Rasim dayımın. Onları ayrı bir ilgi alakayla misafir ederdi. Karnı aç olana yemek, keyfi kaçık olana ıhlamur, keyfi gıcır olana orta şekerli kahve ısmarlardı. Harçlığı olmayana para verir ‘’Acelesi yok canım, olunca bir ara veririsin,’’ derdi. Şerife yengem onun bu huyuna ayrı bir kızar ‘’Aş evine çevirdi vallahi dükkanı, karnı acıkan, yolda kalan Rasim’den medet umar oldu,’’ diye söylenirdi.
Rasim dayım yengemi pek dinlemez o ne derse ‘’He,’’ der geçerdi. Bu minvalde beni de öğütler ‘’Kadın kısmıyla aşık atılmaz yeğenim, Sen ‘’He’’ diyeceksin bildiğinden şaşmayacaksın,’’ diye uzun uzun anlatırdı.
En olumsuz durumlardan bile bir tebessüm çıkarabilecek neşeye sahipti dayım. Sık sık yanına gider sohbet ederdim, bir günden bir güne kötü konuştuğunu duymadım. Dayı, kahveci çayı soğuk getirmiş, desem ‘’Çok sıcak, midemize zarar yeğenim,’’ der, çöpçü dükkânın önünü iyi süpürmemiş desem ‘’Kabasını aldıysa o da yeter,’’ derdi. Yengem seni üzmez mi dayı, diye sormuştum bir gün. ‘’Üzsün varsın yeğenim, ne yapalım bu saatten sonra eldeki hanımdan da mı olalım?’’ diye yanıtlamıştı.
Gazeteler, dayımın tüm methiyelerine, tüm çabalarına rağmen artık satılmaz, kuponlara artık kimse rağbet etmez olmuştu. Bakkaliye ürünleri de pek satılmıyordu. Dayımın da kimseyle rekabet edecek hali kalmadığından yılların ‘’RASİM UĞURLU GAZETE BAYİİ’’ ni kapatma kararı almıştı. Önceleri toptancılardan mal almayı kesti, raflar iyice boşalınca da ‘’Bu kadar yeter yeğenim, hafta sonu kalanları da toparlayıp kapatalım,’’ dedi.
O hafta sonu etraftaki konu komşunun işine yarayacak ne varsa dağıttık, kimsenin işine yaramayan ne varsa da getirdiğimiz kolilere doldurduk. İşimizi kolaylamıştık, dayım seslendi.
‘’Yeğenim, Refik bak hele,’’ dedi ve devam etti, ‘’Beni iyice bir dinle, bu kutu, bu makine, bordo makine sana yakışır. Dedenin ismini taşıdığın gibi bu emaneti de artık sen devral, Rüstem dayın olsa o da böyle olsun isterdi.’’ Dedi ve sustu.
‘’Dayıcığım,’’ diye başlayıp, ‘’Dedemi, annemi hapislerde yatıran, hepinizin istemeye istemeye sahip çıktığı şu kutuyu verme bana. Dedeme hürmetinizi anlarım ama artık kendinize de eziyet etmeyin. Verelim şunu köşedeki Berber Yavuz’a, işini görürse kullansın, dedeme de dua etsin, görmezse de görecek birine versin,’’ diye bitirdim.
Dayım ‘’Olur,’’ dedi. ‘’Olur yeğenim,’’… Bu haftayı da Birhan Keskin ile noktalayalım kıymetli okur;
‘’İçli bir bulut geçiyor üstümüzden,
Kalk gidelim…’’
Herkese sağlıklı, huzurlu, mutlu haftalar dilerim.
Kalın sağlıcakla…