1960-1990 yılları arasında süren gazino kültürü Türkiye’nin vazgeçilmez bir değeri haline gelmiştir. Özellikle teknolojinin daha evlerimize sızmadığı zamanlarda, insanlar haftanın yorgunluğunu atmak için belirlenen gün ve saatlerde gazinoların önünde kuyruk olmaya başlamıştır. Gazino kültürü tarihine bakıldığında II.Abdulhamid zamanında başladığını (Arkadi Gazinosu) gözlemleyebiliyoruz.
Bu uçsuz bucaksız eğlence serüvenini bu yazımda az da olsa beraber tanıyalım mı? Dönemin ‘’Gazinocular Kralı’’ olarak bilinen Fahrettin Aslan, bu kültürün en önemli temsilcilerinden biridir. Gençlik yıllarında gazinolarda garsonluk yapan Aslan, bu sektörün mutfağından başlayıp en büyük işverenlerinden biri haline gelmiştir. Zeki Müren, Bülent Ersoy, Behiye Aksoy, Ahmet Özhan, Gönül Akkor gibi birçok değerli sanatçı Aslan’ın rahle-i tedrisinden geçerek ülkeye tanıtılmıştır. Birçok sanatçımız ise hala Fahrettin Aslan’ın verdiği şöhret ile ekmek paralarını kazanıyordur.
Maksim Gazinosu açıldığı ilk günden beri assolistlerin sahne almak için yarıştığı bir mekân haline gelmiştir. O kadar ününe ün, başarısına başarı katmıştır ki Maksim gazinosu, eğlence sektöründe köklü bir yer edinmiştir. Fahrettin Aslan başarısının getirisi olan maddiyat ile Caddebostan, Taşlık, Bebek gibi Maksim şubelerini de açarak İstanbul’u gazinolar şehrine çevirmiştir.
Bu başarı sadece eğlencenin doruklarda yaşanması ile gerçekleşmiyor elbette. İş hayatında disiplini felsefe edinmiş Aslan, mekânında çıkacak olan sanatçıların sadece yeteneklerini değil sosyal yaşamlarını da gözden geçirmiştir. Sanatçıların halk ile olan iletişimi en dikkat ettiği unsurlardan biri olmuştur. Tabii ki sorumlulukları olan kişiler sadece sanatçılar değildi. Assolist sahneye çıkana kadar yemekler yenir, içkiler içilir hatta ve hatta kenefte ihtiyaçlar giderilir. Assolist adımını sahneye attığı vakit çatal bıçak sesleri kesilir, garsonlar servisi durdurur. Dinleyiciler ise keyif ile musiki dinlemeye hazır hale gelirdi.
Assolist denilen sanatçı tüm kadronun lokomotifi, başarıyı veya başarısızlığı getiren kişinin ta kendisidir. Sahne aldığı gazinoda en ufak yanlışın hesabı assolistten sorulurdu. Bülent Ersoy bu durumu şöyle ifade ediyordu: ‘’ Bir cumartesi gecesi Maksim gazinosunda yine bir kargaşa çıkmıştı. Zeki’nin kulisinden bağırış çağırışlar duyuluyordu. Bir anda okkalı bir tokat sesi duydum. Fahrettin Bey Zeki’nin kulisini terk ettiği vakit hemen odaya koştum. Baktım ki Zeki’nin suratı kıpkırmızı olmuş. Zeki bana camdan bakmamı söyledi. Bir de ne göreyim? Kazancı yokuşundan Zeki Bey’in kıyafetleri yuvarlanıp gidiyor. Her zaman olduğu gibi o zamanda anlamıştım bu işin göründüğü gibi olmadığını’’ şeklinde ifade etmiştir.
Bu uçsuz bucaksız eğlence serüvenini bu yazımda az da olsa beraber tanıyalım mı? Dönemin ‘’Gazinocular Kralı’’ olarak bilinen Fahrettin Aslan, bu kültürün en önemli temsilcilerinden biridir. Gençlik yıllarında gazinolarda garsonluk yapan Aslan, bu sektörün mutfağından başlayıp en büyük işverenlerinden biri haline gelmiştir. Zeki Müren, Bülent Ersoy, Behiye Aksoy, Ahmet Özhan, Gönül Akkor gibi birçok değerli sanatçı Aslan’ın rahle-i tedrisinden geçerek ülkeye tanıtılmıştır. Birçok sanatçımız ise hala Fahrettin Aslan’ın verdiği şöhret ile ekmek paralarını kazanıyordur.
Maksim Gazinosu açıldığı ilk günden beri assolistlerin sahne almak için yarıştığı bir mekân haline gelmiştir. O kadar ününe ün, başarısına başarı katmıştır ki Maksim gazinosu, eğlence sektöründe köklü bir yer edinmiştir. Fahrettin Aslan başarısının getirisi olan maddiyat ile Caddebostan, Taşlık, Bebek gibi Maksim şubelerini de açarak İstanbul’u gazinolar şehrine çevirmiştir.
Bu başarı sadece eğlencenin doruklarda yaşanması ile gerçekleşmiyor elbette. İş hayatında disiplini felsefe edinmiş Aslan, mekânında çıkacak olan sanatçıların sadece yeteneklerini değil sosyal yaşamlarını da gözden geçirmiştir. Sanatçıların halk ile olan iletişimi en dikkat ettiği unsurlardan biri olmuştur. Tabii ki sorumlulukları olan kişiler sadece sanatçılar değildi. Assolist sahneye çıkana kadar yemekler yenir, içkiler içilir hatta ve hatta kenefte ihtiyaçlar giderilir. Assolist adımını sahneye attığı vakit çatal bıçak sesleri kesilir, garsonlar servisi durdurur. Dinleyiciler ise keyif ile musiki dinlemeye hazır hale gelirdi.
Assolist denilen sanatçı tüm kadronun lokomotifi, başarıyı veya başarısızlığı getiren kişinin ta kendisidir. Sahne aldığı gazinoda en ufak yanlışın hesabı assolistten sorulurdu. Bülent Ersoy bu durumu şöyle ifade ediyordu: ‘’ Bir cumartesi gecesi Maksim gazinosunda yine bir kargaşa çıkmıştı. Zeki’nin kulisinden bağırış çağırışlar duyuluyordu. Bir anda okkalı bir tokat sesi duydum. Fahrettin Bey Zeki’nin kulisini terk ettiği vakit hemen odaya koştum. Baktım ki Zeki’nin suratı kıpkırmızı olmuş. Zeki bana camdan bakmamı söyledi. Bir de ne göreyim? Kazancı yokuşundan Zeki Bey’in kıyafetleri yuvarlanıp gidiyor. Her zaman olduğu gibi o zamanda anlamıştım bu işin göründüğü gibi olmadığını’’ şeklinde ifade etmiştir.