Evet, amatör bir ruh ile profesyonel işler çıkarmaya çabaladık. Biz Öztürkoğulları Ajans Reklam Tanıtım ve Medya Şirketi’nin üç çalışanı, yaşadığımız semtteki kasaptan tutun da konfeksiyon atölyesine kadar neredeyse tüm esnafa kurumsal kimlik çalışmaları yaptık. Patronumuz Sayın Yaşar Öztürkoğulları’nın nasıl bir girişimci olduğunu anlatmam uzun sürebilir. Ama Berber Refik Usta’ya üçümüzün de aylık tıraş olması karşılığı yaptığımız reklam anlaşmasına değinmeden edemeyeceğim.
Karşılıklı beklentilerimizin karşılanmasının mümkün olmadığını anlayıp bir müsvedde kâğıdının arkasına yazdığım istifa mektubumu sunmamla yollarımızı ayırmış olduk. Ceplerimi kontrol edip kabaca bir hesap yaptığımda birikimimin 4 aylık kiramı, mutfak giderlerimi, faturalarımı ve tütün masrafımı karşıladığını görünce rahatladım. 4 ay uzun zamandı.
İlk zamanlar çok geç kalktım, uykumu almış uyansam da bir kez daha uyudum. Geç uyanınca haliyle de geç uyudum. Bir süre sonra güneşi hiç göremez oldum. Hayata dair beklentilerimin bu şekilde her gün azaldığını fark ettim, kilo da alıyordum. Bu gibi nedenlerle işe gitmesem de her sabah erkenden kalkmalıyım diye kendimce hayatıma çeki düzen verdim. Sabah erkenden kalkıyor, kahvaltımı yapıyor evin içinde dolanıp duruyordum. Zamanın çoğunu balkonda geçiriyor, hayatın akışını sessizce izliyorum.
Gece sessiz ve sakin olan şehir güneşin doğuşuyla hatta bazıları için güneş doğmadan hareketleniyordu. Misal iki bina solumda oturan Saim Bey defterdarlıkta çalışıyormuş, defterdarlık buraya nerden baksanız arabayla bir saat. Arabayı geçen ay satmak zorunda kaldıklarından şimdi otobüsle gitmek zorundaymış. Personel müdürüne servis için adını yazdırmış ama müdür bey sene başında adını yazdırmadığından bulunduğumuz muhite yakın servis noktası olmadığını, bir dahaki sene başında ancak yeni listenin çıkacağını söylemiş. Bakkal Cemil ‘’Sene başında neden yazdırmadın adını Saim Bey?’’ diye sorunca ‘’Servisle de uğraşılır mı Cemil Bey arabayla konforlu konforlu gidiyorduk işte,’’ diye yanıtlıyor. Saim Bey’ e notumu veriyorum, pek keyfine düşkün canım böyle olur mu?
Uzun süre Saim Bey’i takip ettim. İşe gelişini, gidişini, hafta sonları eşiyle pazara gidişlerini, eşinin birkaç adımda önünde yürüyüşünü, arkasından eşinin söylenmelerini… Kendimce bir Saim Bey portresi çiziyorum. Boşlukları zihnimde dolduruyorum.
Sonra alt katımda oturan, bu süre zarfında alt katımda oturduğunu öğrendiğim Aysel Hanım’ı görüyorum. Koştura koştura çıkıyor apartmandan. Bir elinde ayna, makyajının eksik kalan kısımlarını tamamlamaya çalışıyor. Bakkal Cemil’ e ‘’Günaydııııınnn,’’ diye bir selam veriyor. Cemil arkasından ‘’Size de günaydın Aysel Hanım size de,’’ diye bir kahkaha patlatıyor. Aysel Hanım bizimde zamanında reklam çalışması yaptığımız bir mağazanın muhasebesine bakıyormuş. Zamanında evden çıktığını Bakkal Cemil daha hiç görmemiş. Aysel Hanım’ı da bir süre takip ediyorum. Bu zamana kadar yaşlı annesiyle yaşayan alt komşumun kim olduğunu dahi bilmediğim için kendime kızıyorum. Annesine bakacak kimsesi olmadığından bir yuva kuramamış olabileceği ihtimalini düşünüyorum, dertleniyorum. Zihnimde çizdiğim Aysel Hanım tablosunun altına bir not düşüyorum: Geç Kalmış…
Yolları süpüren Kemal Amca’yı izliyorum sonra. Cemil’in yanında bir soluklanmadan geçmiyor. Sekiz dokuz aylık primi eksik kalmış. Onu bir tamamlasa yengemle beraber köye gidecekmiş. Koca şehir bizlere kalsın istiyormuş. Ah zamanında bilememiş. Sigortanın bana ne faydası olacak demiş. Vaktiyle girişi olsa şimdi böyle iki büklüm eziyet çeker miymiş? Cemil dinliyor, az kaldı az Kemal Ağabey ha gayret diye destek oluyor. Kemal Amca’ya bir şiir yazıyorum adını ‘’Yorgun’’ koyuyorum.
Bir sabah telefonum çalıyor. Arayan Sayın Yaşar Öztürkoğulları. Açıyorum, iki gözüm seni dinleyemedik zamanında ama haklıymışsın artık daha profesyonel çalışacağız, sadece bu semte değil bu şehre, bu ülkeye hitap edeceğiz. Gel masan hala boş seni bekliyor, Hem Merkez Lokantasıyla anlaşma yaptık, onlara internet sitesi kuracağız günlük öğle yemeğimizi de oradan yiyeceğiz, diyor. Takvime bakıyorum sessiz istifamın üzerinden üç buçuk ay geçmiş. Önümüzdeki haftadan itibaren beni bekleyen ekonomik buhranı düşünüyorum. ‘’Olur,’’ diyorum ‘’Olur Yaşar Bey. Ben yarın sabah ofise gelirim,’’
Bu haftayı da Cemal Süreya ile noktalayalım kıymetli okur;
‘’Bir mısra daha söylesek sanki her şey düzelecek
İki adım daha atmıyoruz bizi tutuyorlar
Böylece bizi bir kere daha tutup kurşuna diziyorlar
Zaten bizi her gün sabahtan akşama kadar kurşuna diziyorlar.’’
Herkese sağlıklı, huzurlu, mutlu haftalar dilerim.
Kalın sağlıcakla.
YAZARLAR
Yayınlanma: 01 Haziran 2023 - 08:00
Geç Kalmış
Evet, amatör bir ruh ile profesyonel işler çıkarmaya çabaladık
YAZARLAR
01 Haziran 2023 - 08:00
EDİTÖR
İlginizi Çekebilir