Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Geleneksel Türk Sanatları bölümü akademisyenlerinden İrem Pala Geleneksel Türk sanatlarının içinde bulunduğu durumdan, üniversitedeki eğitim programlarına kadar ilgi çekici açıklamalarda bulundu.
“Geleneksel sanatlara ötekileştirme’’ söz konusu” diyen İrem Pala Kalem Gazetesi’ne açıklamalarda bulundu. Pala, “Gelenek, yaşamı kolaylaştıran zamanla kabul gören her şeydir; düşünce, eşya, olgu. Geleneksel Türk sanatlarını şimdilerde saray ve halk olarak iki kategoride ele alıyoruz. Şimdilerde diyorum çünkü kavram tartışmaları devam ediyor. Sanat bir toplumun tarihini yansıtmasıdır. El sanatları da tarihi ve kültürü geleceğe taşıyabilmek için geçmişten kazanılmış alışkanlıklardır. Ancak günümüzde geleneksel sanatların durumuna baktığımızda açıkça bir ‘’ötekileştirme’’ durumu görüyoruz. Bizim ülkemizde maalesef modernleşebilmek için kültürünü tanımama, yok sayma gibi durumlar söz konusu. Aslında geçmişe baktığınızda geleneksel Türk sanatları adıyla nitelendirilen el sanatlarının meslek grupları oluşturduğu ve ülkemizi yansıttığını açıkça görüyoruz. Meslek diyorum çünkü aslında el sanatları olarak nitelendirilen; çinicilik, ebru, iğne oyaları, hat sanatı gibi alanlar ortaya çıktığı dönemde hem zümre için bir uğraşı olmuş hem de halk için ‘’işçiliğe’’ dönüşerek gelir sağlamıştır. Geleneksel Türk Sanatları üretim tekniği olduğu ve işlevsel olduğu için zanaat olarak algılanabilir. Bu durum tamamen yanlış değildir fakat kişisel ya da toplumsal bir problemi dile getirdiğinde bir anlamı, söylemi manifestosu olduğunda sanatsal ürün olma sürecine giriyor'' İfadelerini kullandı.
“Usta-çırak ilişkisi üniversitelerde devam ediyor”
Pala devamında şu ifadelere yer verdi: ''Benim güzel sanatlar için hazırlanan öğrencilere birkaç tavsiyem var. Eğer kültürünü yaşatmak isteyen gençler varsa Geleneksel Türk Sanatları bölümünü tercih etmeliler. Artık üretimin ve tüketimin hızla arttığı bir dünyada yaşıyoruz. Tabii ki geçmişteki gibi el işçiliği azaldı ancak teorik eğitimler arttı ve biz yine ÇOMÜ’de eğitim veren akademisyenler olarak geleneğimizi sürdürmeye devam ediyoruz. Usta Çırak ilişkisi olarak yerleşen öğreti hala devam etmekte. İmkanlar arttığı için işi hem mutfağında öğrenmiş oluyorsunuz hem de kültür dersleriyle alanınızla ilgili donanımlı bireylere dönüşerek mezun oluyorsunuz. Bu açıdan teorik ve pratik eğitimi önemli buluyorum. Tabii Güzel Sanatlar Fakültesi bölümlerine göre Geleneksel Türk Sanatları bölümü çok popüler bir bölüm değil, biraz daha geri planda kaldığını söyleyebiliriz. Bizim sınıflarımız ortalama 10-15 kişiden oluşuyor. Derslerimizin geneli uygulamalarla geçiyor. Üniversitemizde Atölyeler ve El Sanatları Merkezi (ESEM) bulunmakta. Bu alanlarla beraber öğrenciler dersler dışında çalışma fırsatı yakalıyor.'' “Günümüzde en çok ilgi gören alan kuyumculuk”
''Alanımızın içinde birçok ayrı kategoriyi sıralıyoruz” diyen Pala, “Tezhip, hat, ebru, minyatür gibi uzun zaman aralığında üretilebilen sanat eserleri günümüzde pek etkin değil artık. Tüketimin arttığı bu dönemde en fazla kuyumculuk ve çini gibi alanlar öne çıkıyor. Çinicilik ile ilgili fabrikasyonlaşma diye tabir edebileceğimiz bir durum mevcut maalesef. Özellikle Kütahya, İznik gibi bölgelerde faaliyet gösteren zanaatkarlar, teknolojik imkanların artmasıyla meslekten çekilerek yerini makine üretimi eserlere bırakmıştır. İnanın; çinicilikle ünlenen şehirlerimize gitsek çini satın almak istediğimizde el işçiliğini devam ettiren pek az zanaatkar buluruz. Genel olarak seri üretim ve hızlı tüketim durumu var. Ancak ülkemizde yükselen, ilgi gören bir alan oluştu son yıllarda. Kuyumculuk. Özellikle turistlerin Türk takılarına olan merakı, işlenen görseller ve farklı formlar kuyumculuk sektörünün gelişmesine ve el emeğinin değerlenmesine sebep oldu. Biz bu durumdan çok memnunuz açıkçası. En azından el sanatları anlamında var olabildiğimiz bir dal bulunması memnun edici. Günümüzde en çok ilgi gören alan kuyumculuk ''Alanımızın içinde birçok ayrı kategoriyi sıralıyoruz. Tezhip, hat, ebru, minyatür gibi uzun zaman aralığında üretilebilen sanat eserleri günümüzde pek etkin değil artık. Tüketimin arttığı bu dönemde en fazla kuyumculuk ve çini gibi alanlar öne çıkıyor. Çinicilik ile ilgili fabrikasyonlaşma diye tabir edebileceğimiz bir durum mevcut maalesef. Ülkemizde unutulmaya yüz tuttuğunu ve zanaatkarların azaldığını söylemiştim, yurt dışına baktığımızda ise durum tam tersi. Bizim kültürümüzü ve el sanatlarımızı ilgiyle takip ediyorlar. Özellikle son yıllarda ekonomik değişimler; farklı coğrafyalardaki insanların ülkemize gelip, kültürümüzü keşfetmesine sebep oldu. Geleneksel sanatları inceledikleri zaman dini motifleri, sembolleri merak ediyorlar. Bu durum sanatın bir karşılık bulması demek oluyor bizler için. Sevindirici gelişmeler. “Geleneksel Türk Sanatları Bölümü öğrencileri için iş olanakları sınırlı”
Bölümümüzün ülkemizde ve dünyada iş olanakları yeterli değil. Tabii istihdam konusundan bağımsız olarak her öğrencinin kariyerine şekil vermesi kendi elinde olan bir durum. Mezun ettiğimiz öğrencilerimizden fabrikada tasarımcı olan, atölye açan, akademisyen olan, restoratör olan ve hatta elemeği ürünlerini yurt dışına pazarlayanlar var. Çeşitli iş olanakları oluşsa da 4 yıllık lisans eğitimi süresinde gelecek kaygısı yaşayarak mezun oluyor çocuklar. Mezun olduktan sonra iş bulma serüvenine girişiyorlar. Ama maalesef yeterli çalışma alanı yok bu nedenle farklı işkollarına atılmak zorunda kalıyorlar. Aslında ülkemizde pek çok bölüm için işsizlikten ve kaygıdan bahsedebiliriz. Konu sanata geldiğinde doğal olarak kaygı ve korku artıyor'' ifadelerini kullandı.
Pala devamında ise, “Ülkemizde unutulmaya yüz tuttuğunu ve zanaatkarların azaldığını söylemiştim, yurt dışına baktığımızda ise durum tam tersi. Bizim kültürümüzü ve el sanatlarımızı ilgiyle takip ediyorlar. Özellikle son yıllarda ekonomik değişimler; farklı coğrafyalardaki insanların ülkemize gelip, kültürümüzü keşfetmesine sebep oldu. Geleneksel sanatları inceledikleri zaman dini motifleri, sembolleri merak ediyorlar. Bu durum sanatın bir karşılık bulması demek oluyor bizler için. Sevindirici gelişmeler'' dedi.
Pala devamında şu ifadelere yer verdi: ''Benim güzel sanatlar için hazırlanan öğrencilere birkaç tavsiyem var. Eğer kültürünü yaşatmak isteyen gençler varsa Geleneksel Türk Sanatları bölümünü tercih etmeliler. Artık üretimin ve tüketimin hızla arttığı bir dünyada yaşıyoruz. Tabii ki geçmişteki gibi el işçiliği azaldı ancak teorik eğitimler arttı ve biz yine ÇOMÜ’de eğitim veren akademisyenler olarak geleneğimizi sürdürmeye devam ediyoruz. Usta Çırak ilişkisi olarak yerleşen öğreti hala devam etmekte. İmkanlar arttığı için işi hem mutfağında öğrenmiş oluyorsunuz hem de kültür dersleriyle alanınızla ilgili donanımlı bireylere dönüşerek mezun oluyorsunuz. Bu açıdan teorik ve pratik eğitimi önemli buluyorum. Tabii Güzel Sanatlar Fakültesi bölümlerine göre Geleneksel Türk Sanatları bölümü çok popüler bir bölüm değil, biraz daha geri planda kaldığını söyleyebiliriz. Bizim sınıflarımız ortalama 10-15 kişiden oluşuyor. Derslerimizin geneli uygulamalarla geçiyor. Üniversitemizde Atölyeler ve El Sanatları Merkezi (ESEM) bulunmakta. Bu alanlarla beraber öğrenciler dersler dışında çalışma fırsatı yakalıyor.'' “Günümüzde en çok ilgi gören alan kuyumculuk”
''Alanımızın içinde birçok ayrı kategoriyi sıralıyoruz” diyen Pala, “Tezhip, hat, ebru, minyatür gibi uzun zaman aralığında üretilebilen sanat eserleri günümüzde pek etkin değil artık. Tüketimin arttığı bu dönemde en fazla kuyumculuk ve çini gibi alanlar öne çıkıyor. Çinicilik ile ilgili fabrikasyonlaşma diye tabir edebileceğimiz bir durum mevcut maalesef. Özellikle Kütahya, İznik gibi bölgelerde faaliyet gösteren zanaatkarlar, teknolojik imkanların artmasıyla meslekten çekilerek yerini makine üretimi eserlere bırakmıştır. İnanın; çinicilikle ünlenen şehirlerimize gitsek çini satın almak istediğimizde el işçiliğini devam ettiren pek az zanaatkar buluruz. Genel olarak seri üretim ve hızlı tüketim durumu var. Ancak ülkemizde yükselen, ilgi gören bir alan oluştu son yıllarda. Kuyumculuk. Özellikle turistlerin Türk takılarına olan merakı, işlenen görseller ve farklı formlar kuyumculuk sektörünün gelişmesine ve el emeğinin değerlenmesine sebep oldu. Biz bu durumdan çok memnunuz açıkçası. En azından el sanatları anlamında var olabildiğimiz bir dal bulunması memnun edici. Günümüzde en çok ilgi gören alan kuyumculuk ''Alanımızın içinde birçok ayrı kategoriyi sıralıyoruz. Tezhip, hat, ebru, minyatür gibi uzun zaman aralığında üretilebilen sanat eserleri günümüzde pek etkin değil artık. Tüketimin arttığı bu dönemde en fazla kuyumculuk ve çini gibi alanlar öne çıkıyor. Çinicilik ile ilgili fabrikasyonlaşma diye tabir edebileceğimiz bir durum mevcut maalesef. Ülkemizde unutulmaya yüz tuttuğunu ve zanaatkarların azaldığını söylemiştim, yurt dışına baktığımızda ise durum tam tersi. Bizim kültürümüzü ve el sanatlarımızı ilgiyle takip ediyorlar. Özellikle son yıllarda ekonomik değişimler; farklı coğrafyalardaki insanların ülkemize gelip, kültürümüzü keşfetmesine sebep oldu. Geleneksel sanatları inceledikleri zaman dini motifleri, sembolleri merak ediyorlar. Bu durum sanatın bir karşılık bulması demek oluyor bizler için. Sevindirici gelişmeler. “Geleneksel Türk Sanatları Bölümü öğrencileri için iş olanakları sınırlı”
Bölümümüzün ülkemizde ve dünyada iş olanakları yeterli değil. Tabii istihdam konusundan bağımsız olarak her öğrencinin kariyerine şekil vermesi kendi elinde olan bir durum. Mezun ettiğimiz öğrencilerimizden fabrikada tasarımcı olan, atölye açan, akademisyen olan, restoratör olan ve hatta elemeği ürünlerini yurt dışına pazarlayanlar var. Çeşitli iş olanakları oluşsa da 4 yıllık lisans eğitimi süresinde gelecek kaygısı yaşayarak mezun oluyor çocuklar. Mezun olduktan sonra iş bulma serüvenine girişiyorlar. Ama maalesef yeterli çalışma alanı yok bu nedenle farklı işkollarına atılmak zorunda kalıyorlar. Aslında ülkemizde pek çok bölüm için işsizlikten ve kaygıdan bahsedebiliriz. Konu sanata geldiğinde doğal olarak kaygı ve korku artıyor'' ifadelerini kullandı.
Pala devamında ise, “Ülkemizde unutulmaya yüz tuttuğunu ve zanaatkarların azaldığını söylemiştim, yurt dışına baktığımızda ise durum tam tersi. Bizim kültürümüzü ve el sanatlarımızı ilgiyle takip ediyorlar. Özellikle son yıllarda ekonomik değişimler; farklı coğrafyalardaki insanların ülkemize gelip, kültürümüzü keşfetmesine sebep oldu. Geleneksel sanatları inceledikleri zaman dini motifleri, sembolleri merak ediyorlar. Bu durum sanatın bir karşılık bulması demek oluyor bizler için. Sevindirici gelişmeler'' dedi.