Kendi başına bir mevsim değil de havaların değişimi gibidir son bahar. Bir nevi geçiş gibi. Kış; kış gibidir. Özellikli, çetin... İlk bahar; uyanışı doğanın, çiçeklenir her şey. Bahardır... Yaz ayı da özeldir. Özlersiniz yazı, denizi , güneşi, meyveleri. Güz ayı geçiş gibi bir şey dedik ya: sanatçıların, güzel insanların, “hazır bir geçiş bulmuşken, ufaktan göçüverelim artık şu alemden" demeleri bundandır belki de. Eskiden ‘yaprak dökümü’ diye gazete haberleri olurdu sanatçı ölümlerini duyuran.
Bendeki güz imgelerinin çoğu çocukluğumdan kalma. Üzerime tam uymaması bundan olmalı.
Bütün yaprakları döküldüğü halde, kuru dallarında meyvelerin öylece çırılçıplak kalması hem çok çekici hem de dramatik. Ya okul hatıralarımız. Çoğu hüzünlüdür. Kırık dökük, yaralı bereli çocukluk hatıralarımız, okullar sonbaharda açıldığı için mi bu kadar hüzünlü ve kırılgan? En kalıcı bir türlü unutmadığım imgelerim ya güzle ilgili ya da kışla... Kayahan'ın şarkısındaki gibi uzak tepelerde yanan ateşler...
Sanırım ben kış insanıyım. En sevdiklerim kış ile ilgili. Sobalı is kokan samimi evler, evlerdeki sobalar, sobaların üstünde şarkı söyleyip cızırdayan güğümler, o güğümdeki sudan demlenen çay, sobanın üstünde kızarmış ekmek, karda kulübe, henüz hiç kimse yürümeden sabah ilk olarak yürüdüğüm dağ yolu. Uzaklardan göç etmiş, zeytin ağaçlarına yakın yüksek çam ağaçlarının üstünü mesken tutmuş, tahtalı güvercinler...
Güze dönecek olursak: “hiç unutmam, yapraksız dallarında kıpkırmızı Bağdat hurmaları kızaran bir güzdü” diye başlayan bir roman olabilir güz. Ayvalı narlı natürmortlar yapmanın, gevrek kuru yaprak resimleri yapmanın zamanı. Eski dilde 'göğerme' denilen bir olgunlaşma var ki çocuk olasım gelir. (Antep fıstığı kabuğu, nar, elmanın kırmızısında beyazına geçen olgunlaşma rengi) Bizim yörede yani Çanakkale'de, Ege'de zeytin yağı kokusudur sonbahar. Soğuktan açılmayan parmaklarımızla yerden teker teker topladığımız zeytinlerden çıkan mis kokulu, altın renkli yağın rayihası harikadır. Her damlası çekilen her türlü çileye değer. Eskiden beri şairler, yazarlar; ayrılıkla, ölümle özdeşleştirmişler güz ayını. İçlerinde biriken tortuları, kaldırımlara dökülen ıslak yapraklar yapmışlar. Eğretilemenin fenası olmazmış. Bence en etkili eğretileme: daha fazla ışık içmek için yazla yetinmeyip olgunlaşmak için güz ışıklarını bekleyen, arsız meyveler olurdu. Her mevsim tatlıdır. Hoşça kalın.
YAZARLAR
Yayınlanma: 05 Aralık 2020 - 09:30
Güz imgeleri
Kendi başına bir mevsim değil de havaların değişimi gibidir son bahar
YAZARLAR
05 Aralık 2020 - 09:30
EDİTÖR
İlginizi Çekebilir