Özledim… Sizin de çokça kullandığınız kavramlardan mıdır? İnsan niçin özler, neyi özler, özlemin hasretini teskin etmenin yolu var mıdır? Özlemek… Çokça hissettiğimiz bu harikulade kelimeyi tanıyor muyuz, biliyor muyuz?
Özlemek; özünü aramaktır, kendini aramaktır, “ben”deki “ben”i aramaktır, kendinden kendine yolculuktur. Özlemek baştanbaşa kendini bulma çabasıdır, kendini bulmak için yine kendini kendi özüne bağlamaya çalışmasıdır insanın…
Arapçada özlemek kelimesinin kullanımı var ki; o da başka bir güzel; “müştaaqun ileyk” seni özledim. Şevk kelimesinden geliyor, özlediğiniz şevkinizdir, arzunuzdur, coşkunuzdur. İnsan istediği kadardır, arzuladığı kadar, coşku duyduğu kadardır madem özlediğiniz olmadan olamayacaksınız…
Türk Dil Kurumuna göre özlemek, “bir kimseyi veya bir şeyi görmeyi, kavuşmayı istemek, göreceği gelmek” anlamına gelse de aslında özlemenin kişinin özüyle yani benliğiyle alakalı olduğu aşikardır. Bir kişiye "seni özledim" dediğimizde aslında sadece yanınızda olmasını istemiş olmuyoruz; aklımızda, benliğimizde yani özümüzde olduğunu vurguluyoruz.
Türkçede de öyle değil mi; neyi kendi özün sayıyorsan ondan ayrılıktır özlemenin sebebi. Yokluğunu hissettiğin, yokluğunda kendini eksik hissettiğin, tam olabilmek için dilediğindir ve o yüzden özlersin yokluğunda, ararsın… Özlemek gel çağrısıdır, gel ve beni tamamla yakarışıdır… Özlemek sadece kişiye hasret duymak değildir, o kişiyle alakalı yaşanmış ya da yaşanması muhtemel ne varsa onlara hasret duymaktır. Yani özlem duyduğumuz kişinin; tanıdığımız, bildiğimiz ve tahmin edebildiğimiz düzeyde bize davranmasını istediğimiz şekilde davranmasını beklemektir. Sadece kişilerin değil, zaman ve mekanların da ruhumuza kattığı ince dokunuşlara duyulan hasrettir. Bir mekanı ya da zamanı özlemek, sadece o mekana ve zamana dönme isteği değil, özlediğimiz andaki şartlara dönme isteğidir. O zaman ve mekanın bize hatırlattığı ne kadar iyi ve güzel şey varsa ona hasret duymaktır. Bir gün lüzumsuz bir anda en sevdiğim şairin en beğendiğim şiirinin en güzel mısrasını işittim. O an için onu özlediğimi düşündüm ve hızla odama gidip şiiri okumaya başladım. O en güzel mısraya geldiğimde bir şeylerin eksik olduğunu hissettim. Sonra açıp beğendiğim bir sesten dinlemeye karar verdim. Ama hayır hala bir eksik vardı. Ben aslında o en sevdiğim şairin en beğendiğim şiirinin en güzel mısrasını özlememiştim, ben aslında onu daha önce duyduğum andaki herşeyi özlemiştim. Duyduğum kişiyi, o an bulunduğum mekanı ve daha hatırlayıp hatırlamadığım ne kadar detay varsa hepsini özlemiştim. Belki hepsini tek tek değil ama bir bütün halinde… Okudum, dinledim. Peki bu benim özlemimi dindirebilecek mi? Tabii ki hayır. Çünkü özlemek bir eyleme değil, o eylemin bütün boyutlarıyla benliğimizde oluşturduğu duyguya hasret duymaktır. Yani özlemek aslında imkansızı beklemektir… Geçmişte yaşanılan kötü şeyleri unutup sadece bize düşündürdüğü iyi şeylerden yola çıkarak özlenilen şeye duyulan hasrettir. Özlemek bir şeyi iyi yönleriyle ve kötü yönleriyle kabul etmektir. Sevmektir özlemek. Sevmenin de ötesine geçmek, bütün benliğinle hissetmektir.
Bu arada unutmadan, özlemek de sevmeye dahildir hatta iç içedir; sevmeden özlenmez, özlenmeden sevilmez…
Özlemek; özünü aramaktır, kendini aramaktır, “ben”deki “ben”i aramaktır, kendinden kendine yolculuktur. Özlemek baştanbaşa kendini bulma çabasıdır, kendini bulmak için yine kendini kendi özüne bağlamaya çalışmasıdır insanın…
Arapçada özlemek kelimesinin kullanımı var ki; o da başka bir güzel; “müştaaqun ileyk” seni özledim. Şevk kelimesinden geliyor, özlediğiniz şevkinizdir, arzunuzdur, coşkunuzdur. İnsan istediği kadardır, arzuladığı kadar, coşku duyduğu kadardır madem özlediğiniz olmadan olamayacaksınız…
Türk Dil Kurumuna göre özlemek, “bir kimseyi veya bir şeyi görmeyi, kavuşmayı istemek, göreceği gelmek” anlamına gelse de aslında özlemenin kişinin özüyle yani benliğiyle alakalı olduğu aşikardır. Bir kişiye "seni özledim" dediğimizde aslında sadece yanınızda olmasını istemiş olmuyoruz; aklımızda, benliğimizde yani özümüzde olduğunu vurguluyoruz.
Türkçede de öyle değil mi; neyi kendi özün sayıyorsan ondan ayrılıktır özlemenin sebebi. Yokluğunu hissettiğin, yokluğunda kendini eksik hissettiğin, tam olabilmek için dilediğindir ve o yüzden özlersin yokluğunda, ararsın… Özlemek gel çağrısıdır, gel ve beni tamamla yakarışıdır… Özlemek sadece kişiye hasret duymak değildir, o kişiyle alakalı yaşanmış ya da yaşanması muhtemel ne varsa onlara hasret duymaktır. Yani özlem duyduğumuz kişinin; tanıdığımız, bildiğimiz ve tahmin edebildiğimiz düzeyde bize davranmasını istediğimiz şekilde davranmasını beklemektir. Sadece kişilerin değil, zaman ve mekanların da ruhumuza kattığı ince dokunuşlara duyulan hasrettir. Bir mekanı ya da zamanı özlemek, sadece o mekana ve zamana dönme isteği değil, özlediğimiz andaki şartlara dönme isteğidir. O zaman ve mekanın bize hatırlattığı ne kadar iyi ve güzel şey varsa ona hasret duymaktır. Bir gün lüzumsuz bir anda en sevdiğim şairin en beğendiğim şiirinin en güzel mısrasını işittim. O an için onu özlediğimi düşündüm ve hızla odama gidip şiiri okumaya başladım. O en güzel mısraya geldiğimde bir şeylerin eksik olduğunu hissettim. Sonra açıp beğendiğim bir sesten dinlemeye karar verdim. Ama hayır hala bir eksik vardı. Ben aslında o en sevdiğim şairin en beğendiğim şiirinin en güzel mısrasını özlememiştim, ben aslında onu daha önce duyduğum andaki herşeyi özlemiştim. Duyduğum kişiyi, o an bulunduğum mekanı ve daha hatırlayıp hatırlamadığım ne kadar detay varsa hepsini özlemiştim. Belki hepsini tek tek değil ama bir bütün halinde… Okudum, dinledim. Peki bu benim özlemimi dindirebilecek mi? Tabii ki hayır. Çünkü özlemek bir eyleme değil, o eylemin bütün boyutlarıyla benliğimizde oluşturduğu duyguya hasret duymaktır. Yani özlemek aslında imkansızı beklemektir… Geçmişte yaşanılan kötü şeyleri unutup sadece bize düşündürdüğü iyi şeylerden yola çıkarak özlenilen şeye duyulan hasrettir. Özlemek bir şeyi iyi yönleriyle ve kötü yönleriyle kabul etmektir. Sevmektir özlemek. Sevmenin de ötesine geçmek, bütün benliğinle hissetmektir.
Bu arada unutmadan, özlemek de sevmeye dahildir hatta iç içedir; sevmeden özlenmez, özlenmeden sevilmez…