Beşiktaş 2020-21 sezonunu şampiyon olarak tamamladı. Takımın başarısında ise Çanakkalelilerin yakından tanıdığı Antrenör Murat Kaytaz’ın büyük emeği var. Hastanebayırı spor’da başlayan antrenörlük kariyeri, şu anda Beşiktaş ile devam ediyor. Yaz aylarında Dardanos’a gelerek tatil yapan Murat Kaytaz ve Ailesi ile şampiyonluk süreci ve Çanakkale Dardanelspor hakkında keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik.
Şampiyon Beşiktaş’ın bu yılki başarısında Çanakkaleli Analiz Antrenörü Murat Kaytaz’ın da parmağı var. Sergen Yalçın ile pek çok Anadolu takımında çalışan Kaytaz’ın son durağı Beşiktaş oldu. Oldukça başarılı bir sezonun ardından ise memleketi Çanakkale’ye döndü. Şampiyonluk süreci hakkında konuşan Kaytaz, antrenörlük kariyer basamaklarını nasıl tırmandığını anlattı. Beşiktaş’ın Analiz Antrenörü olarak takımda görev alıyorsunuz ve bu yıl şampiyonluğu kazandınız. Sizin hakkınızda ‘Çanakkale’nin gururu’ diye yorumlar da yapılıyor. Antrenörlük hikayeniz nasıl başladı?
Üniversiteyi kazandığım zaman Eğitim Fakültesinin Hastanebayırı’nın sahası var. Orada antrenörlüğe başladım. 4 sene boyunca çalıştım. O 4 sene bittikten sonra Çanakkale Dardanelspor’a geçtim. Abdullah Gegiç var Eskişehirspor efsanesi teknik direktör olarak da futbolcu olarak da. Çanakkale’ye bir proje ile geldi. Dardanel’de bir proje yaptılar. Nahit Güzel de beni aradı. ‘İki üç tane genç antrenör lazım bize. Sen de birisin bunlardan’ dedi. Bu şekilde Dardanel’de başladım. Altyapılarda antrenörlük yaptım. Daha sonra Tamer Tuna Dardanel’e geldi. Onun yardımcısı olarak başladım. Altyapılardan profesyonelliğe geçiş bu şekilde oldu. Dardanel’de Tamer Tuna ile birinci senede şampiyon olduk. Ondan sonra ikinci ligde bir dönem çalıştık. Sonra Tamer Hoca 4-5 ay sonra ayrıldı. Ben de bu süreçte Dardanel’de de çalışırken antrenörlükle yetinmeyip yan dallar olarak analize gittim. Nabız kontrol sistemleri var, polar GBS sistemleri diye futbolcuların performansını ölçen. Onları kullanmayı öğrendim. Sergen Yalçın ile bir araya gelmeniz nasıl oldu?
Tamer Hoca Sergen Hoca’yla Antep’te çalışmaya ilk başladığı zaman onların ekibi dört kişiydi. Hem analiz yapmayı bilen, hem antrenörlük lisansının sahibi olması gereken, hem de performans nabız sistemlerini kullanmayı bilecek bir kişi yardımcı arıyorlarmış kendilerine. Tamer Hoca beni önermiş. Bu şekilde birkaç antrenörün önüne geçerek Sergen Hoca’nın ekibine girdim. Sonra Antep’ten başladık; Gaziantep, Sivas, Malatya, Kayseri, Konya, Eskişehir bir sürü takımda çalıştık. 33 YAŞIMDA TÜRKİYE LİGLERİNİN TÜM KATEGORİLERİNDE ÇALIŞTIM
Benim hayatımda şu önemlidir, Dardanel’de 2. ve 3. Lig’de çalıştım. Süper Lig’de Sergen Hoca’yla takımda çalıştık. Benim kariyerimde bir tek 1. Lig çalışması yoktu. O da Eskişehirspor’a gittim 2017 yılında. Orada da çalışınca ben 33 yaşımda Türkiye Liglerinin bütün kategorilerinde çalışmış oldum. Orada bütün ligleri doldurduk. Süper Lig’de Sergen Hoca’yla devam ediyoruz. Sergen Hoca nereye biz oraya. Beni tanıyanlar hep Analiz Antrenörü, Analizci diye düşünüyorlar. Sergen Hoca’yla Analiz Antrenörü olarak başlamıştım. Bana bu yetmiyordu. Hep bir şeyleri eklemem, kendimi geliştirmem lazımdı. Antep’te çalışırken hocanın da lisansı B idi benim de TFF B idi. Biz UEFA A’ya gittik. Aynı kursa denk geldik şansımıza da. O kursa gittiğimizde de alt yapıdan çocuklar geliyor, federasyon hocaları seni değerlendiriyor. Hoca orada benim antrenörlük yönümü de görmüş oldu. Hatta döndükten sonra Tamer Hoca’ya, ‘Bu adam antrenörmüş, sen bize analizci diye getirdin’ dedi. Daha sonra o yıldan sonra bana biraz daha sorumluluk vermeye başladı. O süreçten sonra başka takımlara gittik. Sonra hoca beni biraz daha saha içinde kullanmaya başladı. ‘Takımın topla ısınmasını yaptır Kaytaz sen’ demeye başladı. Analiz işleri tamamen bende zaten. Bir antrenörün takım ile yaptığı özgürlüğü de bana vermeye başladı. Onun için ben biraz daha antrenörlük tarafını kullanıyorum. Bir de hocayla artık abi kardeş gibiyiz. O yüzden çok özgürüm. Hiçbir analizci yedek kulübesine girmiyordur herhalde. Sergen Hoca ile çalışmak nasıldır?
Sergen Hoca dışarıdan insanların gördüğü gibi futbolculuk yaşantısında çok yetenekli, çok çalışmayan gibi düşünen insanlar oluyor ama Sergen Hoca çok disiplinli çalışıyor. Sosyal anlamda çok keyifli. 2013’te başlamışız 8 sene olmuş çalışmaya başlayalı. İnanın 8 senede bir kere ağzından kötü bir laf, çalışanlarına ya da ekip arkadaşlarına hakaret, saygısızlık yaptığını görmedim. Sınırını bilen biridir. Biz artık abi kardeş gibiyiz biz onunla. Ekip aile gibi oldu. Çok keyifli zamanlarımız da oluyor. Bundan sonraki süreçte de o, ‘Artık ben bırakıyorum’ derse ben teknik direktörlük olarak düşünebilirim. Biraz da şampiyonluk sürecinden bahsedelim. Takım olarak nasıl motive oldunuz? Basında olumsuz bir haber çıktığında bunu nasıl ekarte ettiniz? O ruh nasıl yakalandı?
Bir kere şunu söyleyeyim, biz Anadolu takımlarında çalıştık. Bunların hepsinde taraftar baskısı, sosyal medya baskısını yaşamadık, ama Beşiktaş’a gelince hem taraftar baskısını hem sosyal medya baskısını büyük bir şekilde hissettik. Bir de üzerine şanssızlığımız, Anadolu takımlarında her gittiğimiz takımda başarılı olduk iyi futbol oynattık. Hoca da hücum futbolu anlamında iyi şeyler yapıyor. Göze hoş gelen futbol oynatıyor. Biz hep şunu düşünüyorduk, ‘Büyük takımlara gittiğimiz zaman bu futbolu büyük taraftar desteği ile birlikte oynatırsak bizim için tadından yenmez’ Gel gelelim bu korona döneminde taraftardan mahrum kaldık. Taraftarın gücünü arkamızda her zaman hissettik, ama o ambiyansı yaşayamadık. Taraftar olarak tadı yok, futbolcular olarak zor bir sezon. Haftanın üç günü maç yapıyor futbolcular kapasitenin üzerinde. Biz de teknik olarak yükleme mi yapacağız? Dinlendirecek miyiz? Onun bir karmaşası oldu. İşler ilk başlar bizim için iyi gitmedi. Şampiyonlar Ligi’nden elendik, UEFA Kupası’ndan elendik. Ligde kötü bir başlangıç oldu. Daha önce de piyasaya çıkan insanlar vardı. ‘Bu dar kadroyla tecrübesiz bir Sergen Yalçın. Büyük takım tecrübesi olmayan Sergen Yalçın ile bu iş yürümez. Yapamazsınız, şampiyon olamazsınız’ diyen insanlar. Ondan sonra o süreçte çok yüklendiler, eleştiri oldu. ‘Analiz yapılmıyor, Sergen Yalçın tesislerde zaman geçirmiyor’ gibi, ama ondan sonra biz sahada gereken cevabı verdik. Hiç kimsenin beklemediği takımda iki tane kupa koyduk Beşiktaş müzesine. Bunu da Sergen Yalçın’dan başkası gerçekleştiremez diye düşünüyorum. Bu zorluklardan sonra Murat Kaytaz’ın eşi İrem Kaytaz da büyük takımda görev alan bir antrenörün eşi olmanın zorluklarını şöyle anlatıyor:
“Çok zor gerçekten. Dışarıdan göründüğü gibi kolay değil. Evlendiğimizden beri bu işin içinde. Çoğu özel günümüzde belki beraber olamıyoruz. Çok kısıtlı zamanlarımız var birlikte geçirdiğimiz, ama bunu en iyi şekilde değerlendirmeye çalışıyoruz. Her zaman Murat’ın arkasında oldum. Ona güveniyorum ve her zaman destekliyorum.” “BAKTIM GÖKYÜZÜNE, ‘ALLAH’IM BE’ DEDİM”
Şimdi son maça gidelim. Göztepe maçı. Taraftar ekran başında hop oturup hop ekran kalktı. Siz de yedek kulübesinden izlediniz maçı. Son dakikalarda neler hissettiniz? Benim o maçta şöyle bir anım var. Kulübede diğer takımları da takip ediyorum. Hoca da önde. Arada dönüyor, “Kaytaz maç kaç kaç?” diye soruyor. Galatasaray yenikken her şey güzeldi. Biz 1-0 öndeydik. İş erkenden bitiyordu, ama ondan sonra Göztepe 1-1’lik beraberlik golünü attı. Sonra Galatasaray 1-1 yaptı, 2-1 yaptı, 3-1 yaptı. Şöyle skorborda bir baktım dakika 60, kaldı 30 dakika. Bizim şampiyonluk gidiyor. Yani sezonun emekleri 30 dakikada bitecekti. İnanın Türkiye’de her şey başarıya endeksli. Biz bütün sezon boyunca, Türkiye’nin Fenerbahçelileri, Galatasaraylıları, Trabzonsporluları dahil herkes, ‘Güzel futbol oynayan takım Beşiktaş. Hak eden takım Sergen Yalçın ve Beşiktaş’ dedi, ama son 30 dakika biz o golü atamasaydık 1-1 bitseydi herkes ‘Galatasaray efsane, Fatih Terim, ekip hak etti, çalıştılar’ diyecekti. Kimse Beşiktaş’ın b’sini konuşmazdı. Onun için baktım gökyüzüne, ‘Allah’ım be 30 dakika kaldı. Bütün sezonun emekli boşa gitmesin. Bize yardım et’ dedim. Hoca da saha içerisinde bir değişiklik yaptı. Sezonun bence en değerli oyuncusu benim için Larin. Girdi, ayağını soktu penaltıyı aldı. Yoksa hiç bunlar konuşulmuyordu. “HEP BUNU HAYAL EDİYORDUM” Siz kendinizi bu süreçte nasıl geliştirdiniz? Hastanebayırı’ndan bu zamana kadar? Bundan sonraki süreçte neler yapmayı planlıyorsunuz? Ben bir işi yapıyorsam en iyisini yapmak için çabalarım. Yapamadığım işe elimi sürmem, ama bir şeyi yapmada en iyisi için çok çabalarım. Antrenörlük işinde üniversiteye başladığım zaman da hep bunu hayal ediyordum. Arkadaşlarım yazın gezinirlerken ben Hastanebayırı’nın sahasında küçük çocuklarla antrenman yapıyordum. Mesela kendi gelişimimle ilgili Çanakkale Dardanelspor’da çalışırken özel olarak analiz kursuna gitmeseydim, özel olarak nabız kontrol sistemlerini öğrenmeseydim Sergen Yalçın’ın ekibine Tamer Tuna beni önermezdi. Analizi bilen başka birisi giderdi benim yerime. Süper Lig’e çıktığımız zaman da yaptığım işi bir tık ileri taşıma anlamında kariyeri üst düzey olan futbolcularla oturur konuşurum. Mesela bu sene Vida ile konuştum. Dünya Kupası görmüş bir futbolcu sonuçta. ‘Gördün bizim çalışma prensibini, analizleri. Ne katabiliriz başka? Ne var Hırvatistan Milli Takımı’nda?’ Vida’nın bana dediği, ‘Şu ana kadar gördüklerimin en iyilerinden birisin. İlk üçün içindesin’ dedi. Mesela bu konuyu Samuel Eto ile konuştum. Eto bana Mourinho’nun sistemini anlattı. Çok detaylı bir sistem. Benim aklıma yattı ama onu yapabilmek için yanınızda 3-4 kişinin daha çalışması lazım. Çok detaylı. Gaziantep zamanında Stankovic ile konuştum. O bana ‘Lazio’dayken antrenmanları da çekiyorlardı, antrenman analizi yapılıyordu’ dedi. Bunu ondan öğrendim. Penaltılar ile ilgili Antep ‘e ilk gittiğimiz zaman penaltılara kalecileri çıkartmıyordum. Şimdi Beşiktaş’ta frikikten penaltıya kadar her şeye çıkarıyoruz. Penaltı atan adamın köşesini tüyo veriyoruz kaleciye. Onu da bana Sivasspor’dan kaleci Ertuğrul Taşkıran söylemişti, ‘Çok etkili oluyor, çok artı olur’ diye. Gerçekten de buraya kadar 8-10 tane penaltı kurtararak geldik bu şekilde. Böyle böyle kendimizi geliştirmeye çalışıyoruz. Bu anlattıklarım analiz Murat Kaytaz’ı geliştirmek içindi. Antrenör Murat Kaytaz geliştirmek için ise dünyadaki bütün antrenman videolarını ulaşmaya çalışıyorum. Şu an çok kolay ama 2013 yılında sosyal medya bu kadar ön planda değilken ben o videoları yine buluyordum. Hatta bir gün Samuel Eto ile konuşurken ona kendi antrenmanını izlettim. Barcelona antrenmanıydı. Şaşırdı, ‘Sen bunu nereden buldun?’ diye sormuştu. Juventus’taki Merih’ten herkes ne ister imzalı Cristiano Ronaldo forması. Ben Merih’e bir tane flash bellek gönderdim. Dedim, ‘Bana antrenmanları al. Bakayım Juventus ne yapıyor?’ Bu şekilde kariyerli oyunculardan bu gelişimi antrenör anlamında da yapmak istiyorum. Futbol işi çok yenilenen bir iş. Her daim kendini yenilemezsen durduğun yerde sayarsın. “KEŞKE BAŞARSALAR DA YILLAR SONRA BİZ DE KENDİ KULÜBÜMÜZDE ÇALIŞSAK” Biraz da Dardanelspor ile ilgili konuşalım. Dardanelspor bir türlü istediği başarıyı yakalayamıyor. Çanakkaleliler çok şey bekliyor ama şu an Süper Amatör Lig’de. Dardanel istediği başarıyı sağlayabilecek mi? Çanakkale Dardanelspor Türkiye’de bir marka. Birçok oyuncuyu alt yapısından yetiştirmiş bir marka. Ben en son Çanakkale’den çıkarken 2. Lig’deydi. Şu anda süper amatöre düştüler. Şu anda görünen durum kötü yani. Niyazi Önen bu işin çok tecrübeli bir insanı. Çok doğru kişilerle çalışarak başarıyı getirebilirler. İş dünyası nedeni ile çok ağırlık veremedi sanırım, ama ben Çanakkale Dardanel’den ümitliyim. Esasında çok zor değil. Ben inanın Çanakkaleliler konusunda antrenör olarak, analiz olarak çok desteğim var. Mesela Çanakkale’den iki kişiyi birisi Ufuk Özbey. Alanyaspor’a Çağdaş Hoca’nın yanına gönderdik. Batuhan Koç var şu anda kimse bilmiyor. Beşiktaş’ın U-19’una antrenör yaptık. Analizci aynı şekilde benim gibi. Ben sahip çıkmaya çalışıyorum bir şeyler olsun istiyorum. Çanakkale Dardanel’i de takip ediyorum. Başkan bence bu işi yapmak istediği zaman Dardanel’i çok kolay çıkartır üst liglere. Süper Lig’e kadar götürür işi. Dardanelspor’un en kötü 1. Lig’de olması lazım, ama keşke. Çanakkale Dardanel’in Süper Lig’de olması, ulaşımından tut, konaklamasına, turizmine her şeyine müthiş bir katkı demek. Kulübün de biraz daha halkın içine girmesi lazım. Bu şekilde el birliği ile bu işi başarabileceklerine inanıyorum. Keşke başarsalar da yıllar sonra biz de kendi kulübümüzde çalışsak. Şu anda Deniz Ünver’i getirdiler kulübün başına. Deniz Hoca Çanakkale’deki yetenekli öğrencileri de kulübe taşıma anlamında çok büyük bir artı kulüp için. Dışarıdan gelen öğrenciler için kulübün konaklamasından, yemeğinden faydalanmak bir artı. O şekilde Dardanel 3. Lig’e 2. Lig’e çok kolay çıkar. Yeter ki odaklansınlar işe. Başkan bu konuda çok tecrübeli. Ona iş öğretecek halimiz yok. Ali Gültiken Çanakkale’ye gelmişti Onunla ayak üstü sohbet etmek imkanım olmuştu. O, ‘Çanakkale’de amatör kulüp çok fazla. 150’ye yakın futbol kulübü yer alıyor. Bu çok iyi bir potansiyel Çanakkale için’ demişti. Çanakkale’de çok sporcu var ama yeterli desteği alamıyor gibi. Siz ne düşünüyorsunuz? Diğer branşlar ile ilgili çok ahkam kesmeyeyim ama amatör işi biraz gönüllülük işi. Amatörde bir şeyler yapıyorsan, bir madalya kazandığın zaman seni birisi takdir ediyorsa, bence çok önemli. Biraz sahip çıkmak lazım. Bu konuda sahip çıkacak insanlar iş insanları. Ya da daha üst düzey insanlar ama onlar da ne kadar kafalarını oraya çeviriyorlar, ne kadar görüyorlar. Prosedürlere çok hakim değilim ama şampiyon olarak jimnastikçi kızlarımıza sponsor desteği sağlansın da daha iyi yerlere gelebilsin. O çocuğun taytındaki bir marka, reklam onu oraya kadar getirmiş olsa mesela. O çocuklar start aldıkları zamanda yetenekleri keşfedilip, destek sağlansa. Mesela benim kızım teniz oynuyor, tenis sporu ile ilgili profesyonel bir şeyler yapabilecekse benim durumum olduğu için sağa sola götürüp oynatabilirim, ama durumu olmayan ailelere sponsor desteği vermek lazım. Çok yetenekli sporcular ailelerinin imkanı olmadığı için kaybolup gidiyor. Son olarak ne söylemek istersiniz?
Teşekkür ederim bizimle röportaj yaptığın için, bizi unutmadığın için. Çanakkalelilere çok teşekkür ediyorum, aileme teşekkür ediyorum. İşimiz gerçekten zordu. Sıkıntılı dönemlerimizde hepimize destek verdiler. Çanakkaleli arkadaşlarıma çok teşekkür ederim. Her zaman destekliyorlar başka takımları tutmalarına rağmen. Biz işimizi yapmaya devam edeceğiz. Belki Beşiktaş olur, belki Milli Takım olur, belki Avrupa olur, belki diğer takımlar olur. Çanakkale’yi en iyi şekilde temsil etmeye devam edeceğiz. Teşekkür ederiz.
Şampiyon Beşiktaş’ın bu yılki başarısında Çanakkaleli Analiz Antrenörü Murat Kaytaz’ın da parmağı var. Sergen Yalçın ile pek çok Anadolu takımında çalışan Kaytaz’ın son durağı Beşiktaş oldu. Oldukça başarılı bir sezonun ardından ise memleketi Çanakkale’ye döndü. Şampiyonluk süreci hakkında konuşan Kaytaz, antrenörlük kariyer basamaklarını nasıl tırmandığını anlattı. Beşiktaş’ın Analiz Antrenörü olarak takımda görev alıyorsunuz ve bu yıl şampiyonluğu kazandınız. Sizin hakkınızda ‘Çanakkale’nin gururu’ diye yorumlar da yapılıyor. Antrenörlük hikayeniz nasıl başladı?
Üniversiteyi kazandığım zaman Eğitim Fakültesinin Hastanebayırı’nın sahası var. Orada antrenörlüğe başladım. 4 sene boyunca çalıştım. O 4 sene bittikten sonra Çanakkale Dardanelspor’a geçtim. Abdullah Gegiç var Eskişehirspor efsanesi teknik direktör olarak da futbolcu olarak da. Çanakkale’ye bir proje ile geldi. Dardanel’de bir proje yaptılar. Nahit Güzel de beni aradı. ‘İki üç tane genç antrenör lazım bize. Sen de birisin bunlardan’ dedi. Bu şekilde Dardanel’de başladım. Altyapılarda antrenörlük yaptım. Daha sonra Tamer Tuna Dardanel’e geldi. Onun yardımcısı olarak başladım. Altyapılardan profesyonelliğe geçiş bu şekilde oldu. Dardanel’de Tamer Tuna ile birinci senede şampiyon olduk. Ondan sonra ikinci ligde bir dönem çalıştık. Sonra Tamer Hoca 4-5 ay sonra ayrıldı. Ben de bu süreçte Dardanel’de de çalışırken antrenörlükle yetinmeyip yan dallar olarak analize gittim. Nabız kontrol sistemleri var, polar GBS sistemleri diye futbolcuların performansını ölçen. Onları kullanmayı öğrendim. Sergen Yalçın ile bir araya gelmeniz nasıl oldu?
Tamer Hoca Sergen Hoca’yla Antep’te çalışmaya ilk başladığı zaman onların ekibi dört kişiydi. Hem analiz yapmayı bilen, hem antrenörlük lisansının sahibi olması gereken, hem de performans nabız sistemlerini kullanmayı bilecek bir kişi yardımcı arıyorlarmış kendilerine. Tamer Hoca beni önermiş. Bu şekilde birkaç antrenörün önüne geçerek Sergen Hoca’nın ekibine girdim. Sonra Antep’ten başladık; Gaziantep, Sivas, Malatya, Kayseri, Konya, Eskişehir bir sürü takımda çalıştık. 33 YAŞIMDA TÜRKİYE LİGLERİNİN TÜM KATEGORİLERİNDE ÇALIŞTIM
Benim hayatımda şu önemlidir, Dardanel’de 2. ve 3. Lig’de çalıştım. Süper Lig’de Sergen Hoca’yla takımda çalıştık. Benim kariyerimde bir tek 1. Lig çalışması yoktu. O da Eskişehirspor’a gittim 2017 yılında. Orada da çalışınca ben 33 yaşımda Türkiye Liglerinin bütün kategorilerinde çalışmış oldum. Orada bütün ligleri doldurduk. Süper Lig’de Sergen Hoca’yla devam ediyoruz. Sergen Hoca nereye biz oraya. Beni tanıyanlar hep Analiz Antrenörü, Analizci diye düşünüyorlar. Sergen Hoca’yla Analiz Antrenörü olarak başlamıştım. Bana bu yetmiyordu. Hep bir şeyleri eklemem, kendimi geliştirmem lazımdı. Antep’te çalışırken hocanın da lisansı B idi benim de TFF B idi. Biz UEFA A’ya gittik. Aynı kursa denk geldik şansımıza da. O kursa gittiğimizde de alt yapıdan çocuklar geliyor, federasyon hocaları seni değerlendiriyor. Hoca orada benim antrenörlük yönümü de görmüş oldu. Hatta döndükten sonra Tamer Hoca’ya, ‘Bu adam antrenörmüş, sen bize analizci diye getirdin’ dedi. Daha sonra o yıldan sonra bana biraz daha sorumluluk vermeye başladı. O süreçten sonra başka takımlara gittik. Sonra hoca beni biraz daha saha içinde kullanmaya başladı. ‘Takımın topla ısınmasını yaptır Kaytaz sen’ demeye başladı. Analiz işleri tamamen bende zaten. Bir antrenörün takım ile yaptığı özgürlüğü de bana vermeye başladı. Onun için ben biraz daha antrenörlük tarafını kullanıyorum. Bir de hocayla artık abi kardeş gibiyiz. O yüzden çok özgürüm. Hiçbir analizci yedek kulübesine girmiyordur herhalde. Sergen Hoca ile çalışmak nasıldır?
Sergen Hoca dışarıdan insanların gördüğü gibi futbolculuk yaşantısında çok yetenekli, çok çalışmayan gibi düşünen insanlar oluyor ama Sergen Hoca çok disiplinli çalışıyor. Sosyal anlamda çok keyifli. 2013’te başlamışız 8 sene olmuş çalışmaya başlayalı. İnanın 8 senede bir kere ağzından kötü bir laf, çalışanlarına ya da ekip arkadaşlarına hakaret, saygısızlık yaptığını görmedim. Sınırını bilen biridir. Biz artık abi kardeş gibiyiz biz onunla. Ekip aile gibi oldu. Çok keyifli zamanlarımız da oluyor. Bundan sonraki süreçte de o, ‘Artık ben bırakıyorum’ derse ben teknik direktörlük olarak düşünebilirim. Biraz da şampiyonluk sürecinden bahsedelim. Takım olarak nasıl motive oldunuz? Basında olumsuz bir haber çıktığında bunu nasıl ekarte ettiniz? O ruh nasıl yakalandı?
Bir kere şunu söyleyeyim, biz Anadolu takımlarında çalıştık. Bunların hepsinde taraftar baskısı, sosyal medya baskısını yaşamadık, ama Beşiktaş’a gelince hem taraftar baskısını hem sosyal medya baskısını büyük bir şekilde hissettik. Bir de üzerine şanssızlığımız, Anadolu takımlarında her gittiğimiz takımda başarılı olduk iyi futbol oynattık. Hoca da hücum futbolu anlamında iyi şeyler yapıyor. Göze hoş gelen futbol oynatıyor. Biz hep şunu düşünüyorduk, ‘Büyük takımlara gittiğimiz zaman bu futbolu büyük taraftar desteği ile birlikte oynatırsak bizim için tadından yenmez’ Gel gelelim bu korona döneminde taraftardan mahrum kaldık. Taraftarın gücünü arkamızda her zaman hissettik, ama o ambiyansı yaşayamadık. Taraftar olarak tadı yok, futbolcular olarak zor bir sezon. Haftanın üç günü maç yapıyor futbolcular kapasitenin üzerinde. Biz de teknik olarak yükleme mi yapacağız? Dinlendirecek miyiz? Onun bir karmaşası oldu. İşler ilk başlar bizim için iyi gitmedi. Şampiyonlar Ligi’nden elendik, UEFA Kupası’ndan elendik. Ligde kötü bir başlangıç oldu. Daha önce de piyasaya çıkan insanlar vardı. ‘Bu dar kadroyla tecrübesiz bir Sergen Yalçın. Büyük takım tecrübesi olmayan Sergen Yalçın ile bu iş yürümez. Yapamazsınız, şampiyon olamazsınız’ diyen insanlar. Ondan sonra o süreçte çok yüklendiler, eleştiri oldu. ‘Analiz yapılmıyor, Sergen Yalçın tesislerde zaman geçirmiyor’ gibi, ama ondan sonra biz sahada gereken cevabı verdik. Hiç kimsenin beklemediği takımda iki tane kupa koyduk Beşiktaş müzesine. Bunu da Sergen Yalçın’dan başkası gerçekleştiremez diye düşünüyorum. Bu zorluklardan sonra Murat Kaytaz’ın eşi İrem Kaytaz da büyük takımda görev alan bir antrenörün eşi olmanın zorluklarını şöyle anlatıyor:
“Çok zor gerçekten. Dışarıdan göründüğü gibi kolay değil. Evlendiğimizden beri bu işin içinde. Çoğu özel günümüzde belki beraber olamıyoruz. Çok kısıtlı zamanlarımız var birlikte geçirdiğimiz, ama bunu en iyi şekilde değerlendirmeye çalışıyoruz. Her zaman Murat’ın arkasında oldum. Ona güveniyorum ve her zaman destekliyorum.” “BAKTIM GÖKYÜZÜNE, ‘ALLAH’IM BE’ DEDİM”
Şimdi son maça gidelim. Göztepe maçı. Taraftar ekran başında hop oturup hop ekran kalktı. Siz de yedek kulübesinden izlediniz maçı. Son dakikalarda neler hissettiniz? Benim o maçta şöyle bir anım var. Kulübede diğer takımları da takip ediyorum. Hoca da önde. Arada dönüyor, “Kaytaz maç kaç kaç?” diye soruyor. Galatasaray yenikken her şey güzeldi. Biz 1-0 öndeydik. İş erkenden bitiyordu, ama ondan sonra Göztepe 1-1’lik beraberlik golünü attı. Sonra Galatasaray 1-1 yaptı, 2-1 yaptı, 3-1 yaptı. Şöyle skorborda bir baktım dakika 60, kaldı 30 dakika. Bizim şampiyonluk gidiyor. Yani sezonun emekleri 30 dakikada bitecekti. İnanın Türkiye’de her şey başarıya endeksli. Biz bütün sezon boyunca, Türkiye’nin Fenerbahçelileri, Galatasaraylıları, Trabzonsporluları dahil herkes, ‘Güzel futbol oynayan takım Beşiktaş. Hak eden takım Sergen Yalçın ve Beşiktaş’ dedi, ama son 30 dakika biz o golü atamasaydık 1-1 bitseydi herkes ‘Galatasaray efsane, Fatih Terim, ekip hak etti, çalıştılar’ diyecekti. Kimse Beşiktaş’ın b’sini konuşmazdı. Onun için baktım gökyüzüne, ‘Allah’ım be 30 dakika kaldı. Bütün sezonun emekli boşa gitmesin. Bize yardım et’ dedim. Hoca da saha içerisinde bir değişiklik yaptı. Sezonun bence en değerli oyuncusu benim için Larin. Girdi, ayağını soktu penaltıyı aldı. Yoksa hiç bunlar konuşulmuyordu. “HEP BUNU HAYAL EDİYORDUM” Siz kendinizi bu süreçte nasıl geliştirdiniz? Hastanebayırı’ndan bu zamana kadar? Bundan sonraki süreçte neler yapmayı planlıyorsunuz? Ben bir işi yapıyorsam en iyisini yapmak için çabalarım. Yapamadığım işe elimi sürmem, ama bir şeyi yapmada en iyisi için çok çabalarım. Antrenörlük işinde üniversiteye başladığım zaman da hep bunu hayal ediyordum. Arkadaşlarım yazın gezinirlerken ben Hastanebayırı’nın sahasında küçük çocuklarla antrenman yapıyordum. Mesela kendi gelişimimle ilgili Çanakkale Dardanelspor’da çalışırken özel olarak analiz kursuna gitmeseydim, özel olarak nabız kontrol sistemlerini öğrenmeseydim Sergen Yalçın’ın ekibine Tamer Tuna beni önermezdi. Analizi bilen başka birisi giderdi benim yerime. Süper Lig’e çıktığımız zaman da yaptığım işi bir tık ileri taşıma anlamında kariyeri üst düzey olan futbolcularla oturur konuşurum. Mesela bu sene Vida ile konuştum. Dünya Kupası görmüş bir futbolcu sonuçta. ‘Gördün bizim çalışma prensibini, analizleri. Ne katabiliriz başka? Ne var Hırvatistan Milli Takımı’nda?’ Vida’nın bana dediği, ‘Şu ana kadar gördüklerimin en iyilerinden birisin. İlk üçün içindesin’ dedi. Mesela bu konuyu Samuel Eto ile konuştum. Eto bana Mourinho’nun sistemini anlattı. Çok detaylı bir sistem. Benim aklıma yattı ama onu yapabilmek için yanınızda 3-4 kişinin daha çalışması lazım. Çok detaylı. Gaziantep zamanında Stankovic ile konuştum. O bana ‘Lazio’dayken antrenmanları da çekiyorlardı, antrenman analizi yapılıyordu’ dedi. Bunu ondan öğrendim. Penaltılar ile ilgili Antep ‘e ilk gittiğimiz zaman penaltılara kalecileri çıkartmıyordum. Şimdi Beşiktaş’ta frikikten penaltıya kadar her şeye çıkarıyoruz. Penaltı atan adamın köşesini tüyo veriyoruz kaleciye. Onu da bana Sivasspor’dan kaleci Ertuğrul Taşkıran söylemişti, ‘Çok etkili oluyor, çok artı olur’ diye. Gerçekten de buraya kadar 8-10 tane penaltı kurtararak geldik bu şekilde. Böyle böyle kendimizi geliştirmeye çalışıyoruz. Bu anlattıklarım analiz Murat Kaytaz’ı geliştirmek içindi. Antrenör Murat Kaytaz geliştirmek için ise dünyadaki bütün antrenman videolarını ulaşmaya çalışıyorum. Şu an çok kolay ama 2013 yılında sosyal medya bu kadar ön planda değilken ben o videoları yine buluyordum. Hatta bir gün Samuel Eto ile konuşurken ona kendi antrenmanını izlettim. Barcelona antrenmanıydı. Şaşırdı, ‘Sen bunu nereden buldun?’ diye sormuştu. Juventus’taki Merih’ten herkes ne ister imzalı Cristiano Ronaldo forması. Ben Merih’e bir tane flash bellek gönderdim. Dedim, ‘Bana antrenmanları al. Bakayım Juventus ne yapıyor?’ Bu şekilde kariyerli oyunculardan bu gelişimi antrenör anlamında da yapmak istiyorum. Futbol işi çok yenilenen bir iş. Her daim kendini yenilemezsen durduğun yerde sayarsın. “KEŞKE BAŞARSALAR DA YILLAR SONRA BİZ DE KENDİ KULÜBÜMÜZDE ÇALIŞSAK” Biraz da Dardanelspor ile ilgili konuşalım. Dardanelspor bir türlü istediği başarıyı yakalayamıyor. Çanakkaleliler çok şey bekliyor ama şu an Süper Amatör Lig’de. Dardanel istediği başarıyı sağlayabilecek mi? Çanakkale Dardanelspor Türkiye’de bir marka. Birçok oyuncuyu alt yapısından yetiştirmiş bir marka. Ben en son Çanakkale’den çıkarken 2. Lig’deydi. Şu anda süper amatöre düştüler. Şu anda görünen durum kötü yani. Niyazi Önen bu işin çok tecrübeli bir insanı. Çok doğru kişilerle çalışarak başarıyı getirebilirler. İş dünyası nedeni ile çok ağırlık veremedi sanırım, ama ben Çanakkale Dardanel’den ümitliyim. Esasında çok zor değil. Ben inanın Çanakkaleliler konusunda antrenör olarak, analiz olarak çok desteğim var. Mesela Çanakkale’den iki kişiyi birisi Ufuk Özbey. Alanyaspor’a Çağdaş Hoca’nın yanına gönderdik. Batuhan Koç var şu anda kimse bilmiyor. Beşiktaş’ın U-19’una antrenör yaptık. Analizci aynı şekilde benim gibi. Ben sahip çıkmaya çalışıyorum bir şeyler olsun istiyorum. Çanakkale Dardanel’i de takip ediyorum. Başkan bence bu işi yapmak istediği zaman Dardanel’i çok kolay çıkartır üst liglere. Süper Lig’e kadar götürür işi. Dardanelspor’un en kötü 1. Lig’de olması lazım, ama keşke. Çanakkale Dardanel’in Süper Lig’de olması, ulaşımından tut, konaklamasına, turizmine her şeyine müthiş bir katkı demek. Kulübün de biraz daha halkın içine girmesi lazım. Bu şekilde el birliği ile bu işi başarabileceklerine inanıyorum. Keşke başarsalar da yıllar sonra biz de kendi kulübümüzde çalışsak. Şu anda Deniz Ünver’i getirdiler kulübün başına. Deniz Hoca Çanakkale’deki yetenekli öğrencileri de kulübe taşıma anlamında çok büyük bir artı kulüp için. Dışarıdan gelen öğrenciler için kulübün konaklamasından, yemeğinden faydalanmak bir artı. O şekilde Dardanel 3. Lig’e 2. Lig’e çok kolay çıkar. Yeter ki odaklansınlar işe. Başkan bu konuda çok tecrübeli. Ona iş öğretecek halimiz yok. Ali Gültiken Çanakkale’ye gelmişti Onunla ayak üstü sohbet etmek imkanım olmuştu. O, ‘Çanakkale’de amatör kulüp çok fazla. 150’ye yakın futbol kulübü yer alıyor. Bu çok iyi bir potansiyel Çanakkale için’ demişti. Çanakkale’de çok sporcu var ama yeterli desteği alamıyor gibi. Siz ne düşünüyorsunuz? Diğer branşlar ile ilgili çok ahkam kesmeyeyim ama amatör işi biraz gönüllülük işi. Amatörde bir şeyler yapıyorsan, bir madalya kazandığın zaman seni birisi takdir ediyorsa, bence çok önemli. Biraz sahip çıkmak lazım. Bu konuda sahip çıkacak insanlar iş insanları. Ya da daha üst düzey insanlar ama onlar da ne kadar kafalarını oraya çeviriyorlar, ne kadar görüyorlar. Prosedürlere çok hakim değilim ama şampiyon olarak jimnastikçi kızlarımıza sponsor desteği sağlansın da daha iyi yerlere gelebilsin. O çocuğun taytındaki bir marka, reklam onu oraya kadar getirmiş olsa mesela. O çocuklar start aldıkları zamanda yetenekleri keşfedilip, destek sağlansa. Mesela benim kızım teniz oynuyor, tenis sporu ile ilgili profesyonel bir şeyler yapabilecekse benim durumum olduğu için sağa sola götürüp oynatabilirim, ama durumu olmayan ailelere sponsor desteği vermek lazım. Çok yetenekli sporcular ailelerinin imkanı olmadığı için kaybolup gidiyor. Son olarak ne söylemek istersiniz?
Teşekkür ederim bizimle röportaj yaptığın için, bizi unutmadığın için. Çanakkalelilere çok teşekkür ediyorum, aileme teşekkür ediyorum. İşimiz gerçekten zordu. Sıkıntılı dönemlerimizde hepimize destek verdiler. Çanakkaleli arkadaşlarıma çok teşekkür ederim. Her zaman destekliyorlar başka takımları tutmalarına rağmen. Biz işimizi yapmaya devam edeceğiz. Belki Beşiktaş olur, belki Milli Takım olur, belki Avrupa olur, belki diğer takımlar olur. Çanakkale’yi en iyi şekilde temsil etmeye devam edeceğiz. Teşekkür ederiz.