Elinde bir tasmanın tutmağı, gergin kayışın ucunda ufacık bir köpek, üzerinde gri tüylerini güzel gösteren kırmızı fırfırlı bir örme kıyafet ile salınım içinde o köpek olduğu halde sabah yürüyüşüne çıkmıştı Cavidan Hanım. Elliliyaşlarının ortasına yeni gelmiş ve evliliği biteli birkaç yıl olmuştu. Oğlu yurt dışında tahsil görmekteydi ve O da yalnızlığını bu ufak gri sevimli köpek ile gidermekteydi bir müddettir. Onunla oynuyor, onu doyuruyor, onunla geziyor ve hatta onunla uyuyordu. Küçük ev arkadaşı ve kendisi, mutlu ve daracık bir hayat ile zamanı harcıyordu.
Köpeğini bir ağaca bağladı ve önünde durduğu pastaneye girdi Cavidan Hanım. Tezgah yeni dizilmiş sabah güzellikleri ile doluydu. Poğaçalar, simitler, açmalar, su böreği… Hepsi nefis görünmekteydi.
“günaydın”
“günaydın Cavidan Ablam, hoş geldin, yine sabah güzelliği üzerinde ablam”
Pastacının şirin kızı İnci’ydi bu sözleri sarf eden. Cavidan Hanım haftada en az üç kez gelirdi pastaneye.
“yine ev poğaçası mı ablacım, iki tane”
“ver bakalım ama üç tane olsun bu kez, geçen sefer komşum geldi poğaçaları yerken, ikram edemedim. Bari yedekli olsun, ne olur ne olmaz”
“aman abla, alemsin valla. Poğaçanın yedeğimi olur”
Gülüşmelerin ardından Cavidan Hanım kapıdan çıktığında küçük ev arkadaşını seven bir bey ile karşılaştı. Çömelmiş sevmekteydi küçük köpeğini. Aslında işin ilginç tarafı, hoşlanmazdı yabancılardan küçük arkadaşı ve eve gelen komşuları, hatta Cavidan Hanımın kız kardeşi Makbule Hanımı bile yanına yaklaştırmazdı, şaşılacak şeydi doğrusu.
“pardon, alabilir miyim acaba”
Sesin geldiği yöne dönen adam büyülenmiş gözlerle bakakaldı birkaç saniye Cavidan Hanıma;
“ah tabi, özür dilerim, elbette buyrun…” diyerek ayağa kalktı ve;
“aslında ben de sizi bekliyordum…”
“beni mi?”
“evet sizi. Her sabah ve akşamüstü, hatta bazen geceleri de görüyorum sizi ve bu küçük sevimli arkadaşınızı. Bazen, yani bazı sabahlar onu buraya bağlayıp pastaneye girdiğinizde kısacık da olsa konuşuyoruz onunla. İlk başlarda yadırgadı ama, bilirsiniz işte hayvanlar iç güdüleri ile davranırlar, sanırım benden hoşlandı. Bu gün sizin çıkmanızı bekledim, konuşmak için”
“ne konuşacaksınız ki benimle, niçin bir takibin içerisine girdiniz, ne gerek vardı ki buna, hoşlanmadım bu davranışınızdan” bunları söylerken bir taraftan da küçük ev arkadaşını ağaçtan kurtarmıştı ve arkasını dönerek yürümeye başladı.
“Cavidan”
Yerinde çakılı kaldı Cavidan Hanım bir anda. İsmiyle seslenmişti yabancı. Bu ne cüret? Neleri araştırmıştı bu adam, kendisinde bu cesareti neren buluyordu? Geriye hışımla döndü;
“siz, bu ne cüret, ne…”
“benim Cavidan, Erol…”
Cavidan Hanım anlayamıyordu, ne demek istemişti ki şimdi bu adam;
“Cavidan hatırlamadın mı, benim Erol, Kuzguncuk’tan. Birlikte okumuştuk liseye kadar. Seni bu Ege kıyısında görmek beni çok şaşırttı, hatta emin olamadım ama bende o yıllarda bıraktığı etki halen sürüyor olacak ki, sen olduğunu anladım işte. Geçen gün emin olmak için pastaneye girdim ardından ve bir simit aldım, o sırada da İnci’ye ‘Cavidan Hanım da müşteriniz ha’ diye zarf attım ve konuşmalarımızla artık emin oldum. Sendin”
“Erol, şimdi hatırladım, sen şişmandın yahu, hah… nasıl yani Erol ha, ay çok şaşkınım ama ben senin üzerinde ne etkisi bırakacağım ki. Biz sadece sınıf arkadaşıydık. Şaşırttın beni gerçekten, hay Allah, nasıl bir tesadüf bu… Ne diyeceğimi bilemiyorum, gerçekten, eee sen ne yapıyorsun burada?”
“memuriyet işte, tayinim buraya çıkmıştı, çakıldım kaldım burada. Şimdi kendi işimi kurdum, ufak ufak takılıyorum işte, bir başım, öyle yani… Evet biz senin için sadece sınıf arkadaşıydık ama sen benim için öyle değildin. Çocukluk işte, bilirsin… İyi kazınmışsın ki halen seni tanıyabildim bunca yıldan sonra”
“sohbet edelim bence, sanırım konuşacak çok şey var”
Cavidan Hanım ağaca başladığı ev arkadaşını ardında bırakarak Erol Bey ile pastaneye girdi yıllar ömürlerinin sonuna dek sürecek sohbetlerine başlamak için…
Hayat sürprizlerle doludur. Zaman hesap edilmeyeni getirir insana, bazen acı bazen tatlı. Akışta kalıp AN’ı yaşamak ve hayat içerisinde zamanın getirilerine hazır olmaktır yapmamız gereken.
Peki ama siz; hazır mısınız?
YAZARLAR
Yayınlanma: 20 Şubat 2019 - 11:35
Hazır mısınız?
Elinde bir tasmanın tutmağı, gergin kayışın ucunda ufacık bir köpek, üzerinde gri tüylerini güzel gösteren kırmızı fırfırlı bir örme kıyafet ile salınım içinde o köpek olduğu halde sabah yürüyüşüne çı
YAZARLAR
20 Şubat 2019 - 11:35
EDİTÖR
İlginizi Çekebilir