Gece olmasaydı gündüzün, karanlık olmasaydı aydınlığın, kötü olmasaydı iyinin, çirkin olmasaydı güzelin anlamı ve önemi olur muydu? Peki var olur muydu? Evrende her şey zıddıyla var olmuştur. Tıpkı yaşam ve ölüm gibi.İyisi kötüsüyle, acısı tatlısıyla, güzeli çirkini ile yaşam bir bütündür.
İnsan doğası gereği rahata ve mutluluğa meyleder. Eğer biz bulunduğumuz yerde sadece iyileri alır ve görür isek, bulunduğumuz yerden 1 adım dahi ilerleyemeyiz. Hayatta bir çok olayla ve kişilerle karşılaşmışızdır. Bunların bir kısmını iyi, bir kısmını kötü diye tanımlar yargılar ayırırız. Oysa geçmişimize dönüp baktığımızda kötü olarak adlandırdığımız tecrübelerin, bizi daha ileriye ve doğruya sevkettiğini görürüz. Yaşanıldığı zamandaki bize hissettirdikleri o an için farklı da olsa, yıllar geçip te o duygunun, algının tesirinden kurtulduğumuzda acıtmış bile olsa hayatımıza katkısını görür fark ederiz. Hayatta bizi ilerleten ve yaşantımızın yönünü değiştiren hep kötü olaylar olmuştur.
Hayatımızda yaşadığımız zorluklar bizde olan, ama bizim henüz farkında varmadığımız bazı yönlerimizin ortaya çıkması ya da gelişmesi içindir. Olaylar sonlarına göre değerlendirilmelidir. Bizler bu konuda aceleci davranır, peşinen hükmünü koyar celalleniriz. Bugün kötü deyip lanetler okuduğumuz, nefretine büründüğümüz olay ya da kişi bizim için en hayırlı olandır. Zira evrende hiçbir şey tesadüf değildir ve sebepsiz olmaz. Özellikle de evrensel sistem sürekli insana hizmet eder ve evrimleştirir haldedir. Siz bunu görev adletmez ve savsaklarsanız, o zaman dümeni evren alır ve sizin zamanında yapmadığınızı acıtarak bile olsa size dolaylı yoldan yaptırır hale getirir.
Yaşamda boşluklar yoktur. Eğer kendine yeni bir biçimde düşünmeye ve davranmaya zorlayarak bu boşluklarını sen doldurmaz isen, o zaman bunu senin adına gerekirse tüm zalimliğiyle evren yapacaktır. Evrende hiçbir şey sabit değildir, her şey hareket halinde ve evrimleşmektedir. İnsan da bu düzenin içerisine dahildir. Olup bitendekini görmen ve alman gerekeni yapmadığında, kontrolün senden çıktığını bilmen gerekir.
Yaşantımızdaki insanların davranışlarına, yaşadığımız olaylardaki haksızlık tanımlarına odaklanmadan bütünü kaçırır isek, bize neyin anlatılmak, öğretilmek istendiğini kaçırabiliriz. Alamadığımız dersi de tekrar ederiz. Hayat bizim en iyi öğretmenimiz. Buraya deneyimlemeye, kendimizi keşfetmeye, hayatı anlamaya ve anlamlandırmaya, ruhumuzun tekamül yolculuğuna geldiğini bilmekle beraber, idrak etmemiz gerekmekte. Hayat bazen sevgiyle öğretir bazen de kolay anlamamız ve aklımızdan hiç çıkmaması için sopayla öğretir.
Öte yandan kişi, karanlığın bilincine vararak aydınlanabilir. Dünya dahil her şey zıt kutupları ile vardır ve birbirinden ayrılamazlar. Beraber bir bütünü oluştururlar çünkü. Aslında her kutup, aynı zamanda zıt kutbunu da barındırır. Bu zıt enerjiler bir arada olduğu zaman değişim, dönüşüm, gelişim ortaya çıkar ve birbirini yapboz misali tamamlarlar. Biri olmadan, diğeri de olamaz.Birbirlerine karşıt, ama tamamlayıcıdırlar.Etkisiz tepki, tepkisiz etki olmaz. Karşıtlıklar, öncelikle bir çatışmayı gerektirir. Siyahın olmadığı, yalnızca beyaz bir dünya ya da evren kuramı bir nevi hiçliktir. Zıtlıkların birlikteliği ahenk ile sağlanırsa, dinamik bir denge oluşur. Bütün içerisinde zıtlıkların BİR’ liği değil, BİRLİKTE’liği söz konusudur.
Aydınlık peşinde koşup karanlığı görmezden gelmek ve onu yok saymak, onu güçlendirmekten başka işe yaramayacaktır. Zıtlıklar ile bütünleşmek kişinin görevidir. Her kesin kayıp hazinesi bilindiği gibi kendi eksikliğidir. Kişinin kendini tanıması ve kendiyle objektif olarak yüzleşmesi ancak kendi gölgesini de var sayıp, onu da kişiliğinin bir parçası olarak kabul etmesi ile olur. Eğer kişi gölge yanı ile yüz yüze gelir, onun ona ait olduğunu fark ederse, o zaman gerçek ışığı görebilir.Yeniçağ akımlarında olan sadece “pozitiflik, çiçekler, böcekler, sevgi kelebekleri, güzellik, ışık kumkumaları” söylemleri tek taraflı körebe oyunudur ve asıl kutupluluktan işlemek budur. Gölgesini fark eden kişi, artık zararsız olmadığını çok iyi bilir.Aslolan gerçeklerimiz ve gerçek yanlarımız ile ilgili dengeli hayatı kurabilmektir. Sadece sevgiden, çiçekten, böcekten işlersek, o halde kocaman bir yalanın içerisine hapsetmiş oluruz kendimizi. Sen sevgi diye inlerken, hayat gelir sana der ki bu hayatta sadece sevgi yok, bak şimdi sana gösteriyorum acı da var. Ne zaman ki her ikisinin varlığını da kabul eder ve yaşantımızdaki yerine, bize sağlayacağı katkısına odaklanırsak, işte o zaman hayatla yaşamla beraber akarız.
İlaveten yaşarken ölmek, dönüşmek demektir, devinmenin temel ilkesidir ve bu da her yiğidin harcı değildir.Ölümden korktuğu sürece hiç kimse özgür değildir.
Ayfer ÖZDEMİR
Uluslararası Profesyonel Yaşam Koçu ve Kişisel Gelişim Uzmanı
Bilinçaltı, NLP ve Kozmik Enerji Terapisti
Vedik Astroloji ve Bireysel Danışmanı
YAZARLAR
Yayınlanma: 25 Nisan 2020 - 18:40
Her şey zıddıyla anlam bulur
Gece olmasaydı gündüzün, karanlık olmasaydı aydınlığın, kötü olmasaydı iyinin, çirkin olmasaydı güzelin anlamı ve önemi olur muydu? Peki var olur muydu? Evrende her şey zıddıyla var olmuştur
YAZARLAR
25 Nisan 2020 - 18:40
EDİTÖR
İlginizi Çekebilir